CHP’nin Zonguldak eski Milletvekili adayı ve eski Parti Meclis Üyesi Buket Müftüoğlu seçim sürecini değerlendirdi.

 

Cumhuriyet Halk Partisi’nin eski Parti Meclis Üyesi ve ismi bir dönem Kdz.Ereğli Belediye Başkan aday adayı olarak gösterilen Buket Müftüoğlu, seçim sonuçlarını değerlendirdi. 29 Yıl sonra örgütten gelen sevilen bir adayın Alaplı’da seçimleri kazanmasına dikkati çeken Müftüoğlu, “Karadeniz Ereğli ilçesinde yaşananlar tam da aksi örnektir. Bu ilçede seçim öncesinde her türlü uyarımıza rağmen belediye bize ait iken, benzer popülist hatalar ve yanlış aday ile göz göre göre kaybedilmiştir” dedi.

 

“SOSYAL MEDYADA PAYLAŞILANLAR”

Milli İrade Bildirisinde seçim değerlendirmesinde bulunan Müftüoğlu’nun açıklamaları şu şekilde: “Bugün için, Türk halkını sevmek ve anlamak, yerel ya da genel seçimleri kazanmaktan daha önemli ve değerlidir. 30 Mart Yerel seçimlerinden henüz net sonuçların gelmeye başladığı bugün, sosyal medyada paylaşılanlar ve çevremdeki her yaştan kişiden aldığım tepkilere, seçim sonuçlarından daha çok üzüldüğümü itiraf etmek zorundayım. Üzüntümün nedenini oluşturan en büyük etken, toplumda bu denli büyük bir ayrışmanın ve anlayış farkının doğmuş olmasıdır. Öncelikle aydınların ardından bazı siyasilerin bu gerçeği maalesef doğru okuyamamaları da işin cabası.

 

“YA AZAR İŞİTİR, YA ÇİMDİKLENİR…”

Türk halkı bir kez daha çok net ve aslında hiç de karmaşık olmayan bir tavır ile öncelikle muhalefet partilerinin lehine bir ders vermiştir. Buradan yazdığımda hepinize tanıdık ve yakın geleceğini hissettiğim adetlerimizden söz ederek konuyu irdelemek gerekirse; Hani çocukluğumuzda arkadaşlarımız arasından yüz kızartıcı suçu olan kişiyi, kendi ailemiz içerisinde olmadık bir zamanda düşüncesizce ele verdiğimizde, aniden aile büyüklerinden gelen olumsuz bir tepki ile karşılaşır,  ya azar işitir, ya masa altından çimdiklenir, ya da alenen kulağımız çekilirdi. O zaman duyduğumuz keskin utanç duygusu ile anlardık ki, bizim kültürümüzde arsızı konuşmak ayıptır. Yani arsızın hırsızlığı bilinir belki ve yeri geldiğinde gereği yapılır, ama bunun dedikodusunu harici ortamlarda yapmak bizde hoş karşılanmaz. Hele bu gerçeği öğrendiğimiz mercii hırsızın bu gün ters düştüğü eski ortağı ise, onunla bir gözükmek hiç yakışık almaz.

 

“HÜKÜMETİN ADAYLARINDAN YANA KULLANILDI”

Türk halkı binlerce yıllık devlet geleneğinden gelen asil ve soylu bir halktır. Bu seçimlerde de sağduyusunu kullanarak kendi yönetimini teslim edebileceği, çizgileri net, ideolojisi belli, milli değerlere sahip, tavır ve tutumunda bütünlük gösteren alternatif bir yapı ne yazık ki görememiştir. Batının vazgeçtiği AKP Projesi ve aktörlerine ilk darbe yıllardır, ABD/AB tarafından kullanılmış, Cemaatten gelmiş, öncelikle ana muhalefet tarafından genel seçim havasında sürdürülmeye çalışılan yerel yönetim seçimlerinde halk, tercihini bu gün hiç olmazsa arası Batı ile nispeten açılmış, hükümetin adaylarından yana kullanmıştır. Bu Türk halkının, bugün ortaya çıkan hali ile,  geçmişten süre gelen AKP Cemaat ilişkisini onayladığı anlamına gelmez. Demokratik ülkelerde rastlamanın mümkün olmadığı,  özgürlüklerin kısıtlanmasına ve yasaklara karşı sessiz kalacağı, dış politikada ortaya konan kavgacı ve tutarsız bir politikayı kabullendiği gerçeğini göstermez. Bu oranlar öncelikle ana muhalefet partisine ve onun tutarsız, çizgisini kaybetmiş tavırlarına bir mesaj niteliğindedir.

 

“YCHP BUNU DOĞRU OKUYAMADI”

Halk 90 yıldır aslında, ihanetlere, hainliğe, yolsuzluklara karşı sessiz ve derinden hangi partiye oy verir ise versin, Mustafa Kemal Atatürk’e ve altı okuna kendi ölçülerinde sahip çıkmaya çalışmış, siyasi tarihimiz boyunca iktidar ve muhalefet partileri ve özellikle YCHP bunu asla doğru okuyamamıştır. Batı, Sevri yırtıp atanları, Lozan’ı imzalayan aydınların torunlarını 1938’den bu yana sistemli bir dönüştürme projesi yürütmektedir. Türk aydınını halktan kopartmanın her türünde başarılı olmuştur. Kimi Ermenici, kimi Kürtçü, kimi enternasyonal, kimi evrensel, kimi sosyalist, kimi liberal tanımlamaları altında dönüştürülmüş aydınlardır. Aslında toplumun farklı kültür ve kademelerinde, değişik görevlerde karşımıza çıkan bu kesim, ulus devlet ve Türk milleti kavramını hiçbir dönemde benimsememiştir. İşbirlikçi bir Batı projesi ürünü AKP’nin referandumunda aldığı %58 oy oranının gerisinde bu gerçek yatmaktadır. Bu aydın geçinen kesimin birçoğu bu gün Cumhuriyet Halk Partisi kimliğini oluşturmaktadır. Bu gerçeği kabul etmeden, bu günün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili profilini anlamak mümkün değildir.

 

ALTI OKTAN UZAK POLİTİKALAR

Partinin tarihi sürecini ve misyonunu bilmeyen hatta benimsemeyen onlarca kişi 2011 seçimlerinde örgüt tabanına seçilecek yerlerden, milletvekili adayı olarak dayatılmıştır. Yüzünü dahi göremediğimiz özellikle İstanbul’da ortaya çıkan bu milletvekilleri, biraz önce yukarıda bahsettiğim dönüştürme projesinin üçüncü kuşak torunlarıdır. Onlar, popülist ve altı oktan uzak politikaları ile ancak televizyonlarda,  batının sistematik algı yönetiminin, demokrasi havariliğini yapan aktörlerinin yönlendirmesi ile, Yeni CHP’nin mimarı Kemal Kılıçdaroğlu’na altın tepside sunulmuşlardır. Aslında bir Anadolu çocuğu olmasına rağmen parti genel başkanlığına yeterli deneyimi ve kalibrasyonu olmadan bir halde geçmek zorunda kalmış Sayın Kılıçdaroğlu, bu batının sunduğu renkli popülizme süreç içerisinde yenik düşmüştür. Bunu nereden mi anlıyorum? Aslında bu yazıyı okunamayacak kadar uzatabilecek örneklerimin olmasına karşın, belki de beni en çok kızdıran Amerikan Başkonsolosluğundaki davet örneğini bir hatırlayalım.

 

GEREKSİZ GÜLÜMSEMEDEN…

Amerikan Büyükelçisi Ricciardone’nin evinde annesi Türkiye’nin bölünme mimarlarından biri olan bu dönem İstanbul milletvekili olarak karşımıza çıkmış, Şafak Pavey’in o anlamını bilmediğim Cesaret Ödülünü alma sebebiyle verilen resepsiyonda, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın yüzündeki gereksiz gülümsemeden. Oysa ‘’Ben Deniz Gezmiş’ in mezarını ilk ziyaret eden CHP Genel Başkanıyım’’ söylemi ile politika yürüten, kurultaylarda Deniz’lerin adını ağzından düşürmeyen, aynı zamanda Amerika’nın anadili gibi Türkçe konuşan sömürge başının köşkünde, bir proje gereği verilmiş Cesaret Ödülü ile kameralara heyecanla gülümseyen bir Genel Başkan. Üstelik emperyalizme karşı savaşında dünya devletlerine tek onurlu örneği sergileyen Mustafa Kemal’in koltuğundan. Bu halk bunu yemez. Ayrıca çelişkiler Şafak Pavey örneği ile sınırlı değildir. Atatürk’e “faşist” ve “diktatör” diyen milletvekillerinden tutun da, emperyalizmin maşası olarak kullanılan bu günün bölücü unsuru cemaat liderine övgüler yağdıran, üniter yapıyı derinden yaralayan referandumda il il “evet” oyu için çalışan TESEV yöneticilerine, CIA’ in TR705 kod adı ile ajan ilan ettiği Kürtçülerden, Adnan Menderes’in mezarını düzenli ziyaret etmekle övünen vekillere, federatif yapıyı savunarak Sevr Anlaşması’nı onaylayan, altı ok ilkeleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, bir çok iş adamı, sanayici, düzen medya aktörü bu gün Cumhuriyet Halk Partisi koltuklarını Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde işgal etmektedir.

 

“DAVANIN MİRASINDAN UTANIYORUM”

Şahsen Üsküdar örgütüne bağlı bir Cumhuriyet Halk Partili ve Tam Bağımsızlık ilkesinden hiç kopmamış bir vatandaş olarak, önce tarihin ardında gizli bu partinin kurucu Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ten,  sonra Deniz Gezmiş’in hayatına mal olmuş davasının mirasından utanıyorum. Benim Genel Başkanım Deniz’lerin inancına ihanet ettiği,  onu ve önünde saygı ile eğildiğimiz birçok devrim şehidini siyasi meta olarak kullanırken, Cumhuriyet Halk Partisi tarihine bu günkü meclisi taşıdığı için... Tekrar 2014 Yerel seçimlerine gelecek olursak; Seçim süreci boyunca sadece yolsuzluklar üzerinden yürütülen politika sonucu,  bu atmosferde seçim meydanlarından yükselen, ‘’Hırsız var’’ ve ‘’Başçalan’’ nidaları, her Türk vatandaşını iddialar doğru dahi olsa, içten içe üzmüş ve utandırmıştır. Zira meydanlarda avaz avaz bağıran muhalefet liderlerinin karaladığı, günün sonunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun tarihimize not düşecek siyasi itibarıdır. İyi bir devlet adamı ülkesini ve devletinin zaaflarını asla halka şikâyet etmez. Bu olgun tavır onun hırsızlıkları ve yolsuzlukları onayladığı anlamına gelmez. Yani bu halk Malumun ilanından hoşlanmaz. Tabloyu ve genel eğilimi değerlendirirken, ana muhalefet partisinde öncelikle İstanbul’u ele alırsak, yolsuzluklar üzerinden yürütülen, hiçbir somut politika ve projenin öne çıkamadığı bir seçim kampanyasının başrolünde, 2014 yerel seçimlerinin belki de hiç unutulmayacak siması, geçmişte hakkında kayıtlı usulsüzlük ve yolsuzluk raporları üzerinden partisinin yüksek disiplin kurulunca ihraç edilmiş bir başka isim vardı; Mustafa Sarıgül…

 

“SONUÇ ORTADADIR”

2011 Genel Seçimlerinde hiç tanımadığı adaylar üzerinden AKP zulmü ve korkusu ile baskılanmış gerçek Cumhuriyet Halk Partililer, 2014 yerel seçimlerinde İstanbul’da, hastalık derecesinde  megaloman, siyasi ve kültürel derinliği olmayan, son derece popülist ve antipatik tavırları ile Mustafa Sarıgül’e mahkum edilmiştir.. Sonuç ortadadır… Seçimlerden geriye utanarak kaybedilmiş onursuz bir yenilgi, şaibeli bir adayın peşinden koşmak zorunda bırakılmış, yorgun,  kafası karışık,  kendisini, duruşunu ve partisini sorgulayan örgüt emekçileri kalmıştır. Doğru adaylarda ne çok paraya ihtiyaç vardır, ne de profesyonel reklam ve algı yönetimine… Toplumda aile birliğini kabul edilmiş değerler üzerinden korumuş, iş hayatında onurlu ve itibarlı anılmış, örgüte emek vermiş, kimi aday gösterirseniz gösterin,  bu oyu zaten alırdı.

 

EREĞLİ VE ALAPLI ÖRNEĞİ

Örneğin Zonguldak’ın Alaplı ilçesi burada anlatmak istediğim olguya en doğru örneklerden biridir. 29 seneden sonra örgütten gelen sevilen bir aday ile bu inanç doğrultusunda kazanılmıştır. Sevgili Nuri Tekin, mazbatayı Cumhuriyet Halk Partisi’ne haklı gururu ile taşırken, Karadeniz Ereğli ilçesinde yaşananlar, tam da aksi örnektir. Bu ilçede seçim, öncesinde her türlü uyarımıza rağmen, Belediye bize aitken, benzer popülist hatalar ve yanlış aday ile göz göre göre kaybedilmiştir. Bu gün bütün Türkiye’de bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak 2009 Yerel Seçimlerinde,  henüz sadece dürüst kimliği ve Cumhuriyet Halk Partili duruşu ile halkın yeni tanıdığı 22. Dönem milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiçbir yerel yönetim tecrübesi olmamasına rağmen adaylık süreci ve aldığı oy oranı bu durumun doğruluğuna kesin ve net bir örnektir. Bu hal ve durum karşısında tek dileğimiz, halen yoğun emek ve çaba harcanarak geri kazanılmaya çalışılan Yalova ve Ankara’nın zafer haberini bir önce duymak, devletine ve Cumhuriyet Halk Partisine sahip çıkan gönüllüleri uzun vadede siyasete kazandırmaktır.

 

SERVİS EDİLEN TAPELER

Parti ayırmaksızın, Yerel Yönetimlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Başbakanlık nezdinde, Bakanlıklarda, yolsuzluklara, arsızlıklara, hırsızlıklara, işbirlikçilere, bölücülere, kısaca vatana ihanet edenlere gelince… Son zamanlardaki kamuoyuna servis edilen tapelerin üzerinde hassasiyetle durulması gereken, büyük önem arz eden ve en tehlikeli olanı, Dışişleri Bakanlığının dinlenmesi olayıdır. İçeriğinden öte, casusluk vakası,  devlet gizliliğinin ifşası, net ve kesin bir biçimde kırmızı çizgilerimizin ihlalidir. Bu duruma mahal vermiş, Devleti yöneten birimlerin her türlü ihmal ve tedbirsizliği kabul edilemez. Sanmayın ki, Türk Milleti bunlara gereken dersi vermeyecektir…Türk siyasi tarihini, 2019 yılına taşıyacak olan yapı, tıpkı kurucu mecliste olduğu gibi,  yıllar sonra bu gün bizleri bölmeye çalışan yedi düvele tanıdık oldukları ağır yenilgiyi, zaferin 100.yılında yaşatacaktır. Ne Mutlu Türküm Diyene”