TGC Başkanı Orhan Erinç, TBMM Adalet Komisyonu’nda konuştu:

“Tasarı yasalaşırsa özel hayatın gizliliği ilkesini yok saymak artık hukuka  uygun hale gelecek”

Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı bugün TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşüldü. Toplantıya konuşma yapması için davet edilen TGC Başkanı Orhan Erinç, tasarıdaki sakıncalara dikkat çekti. Başkan Erinç, konuşmasında Adalet Komisyonu'ndan hem hukukun genel ilkelerinin korunacağı, hem de gazetecileri hapis tehdidinden kurtaracak bir sonuca ulaşmasını istedi.

 

 

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, TBMM Adalet Komisyonu’nda bugün yaptığı konuşmada, “tasarının aynen yasalaşması halinde özel hayatın gizliliği ilkesini yok saymanın hukuka uygun hale geleceğini, bundan da en çok gazetecilerin zarar göreceğini” söyledi.

Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı bugün TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşüldü. Toplantıya konuşma yapması için davet edilen TGC Başkanı Orhan Erinç, tasarının yasalaşmasıyla sadece görülmekte olan davaları etkileyeceğini bu nedenle kesinleşmiş ya da hükmün açıklanması geri bırakılmış davaların da kapsam içine alınması için bir geçici madde konulmasını önerdi.

Başkan Erinç’in yasa tasarısıyla ilgili yaptığı konuşma şöyle:

“Sayın Başkan, Öncelikle komisyona davetiniz için  teşekkür ediyorum.

Sizin ve önceki sayın başkanların çağırıları ile daha önce de Adalet Komisyonu’nda görüş açıklama onuruna ulaştım.

Ancak ilk kez bu tasarı nedeniyle zorlanmaktayım. Çünkü ceza infaz  kurumlarının kapısında sıraya girmiş yüzlerce gazeteci ve yazarı dikkate alınca “evet” demem gerekiyor.

Gazetecilik mesleğinin, gazetecilerin, özel yaşamın gizliliği ve masumiyet karinesi kavramlarının geleceğini dikkate alınca da “hayır” demek zorunluluğunu duyuyorum.

Pek çok meslektaşım da benim gibi düşünüyor ve Adalet Komisyonu’nun bu çelişkiyi gidereceğine, kuralların örselenmesiyle birlikte gazetecilerin hapis tehdidi altında kalmalarını önlemenin yolunu bulacağına inanıyor.

Sayın Başkan

Ele alınan tasarıyı gazetecilik mesleği açısından irdelemek durumundayım.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 1998  yılında yürürlüğe koyduğu ve Tüzük hükmünde olan bir belgesi var: “Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi” Bildirge’deki bazı mesleki kuralları bilgilerinize sunmak  istiyorum.

TÜRKİYE GAZETECİLER HAK VE SORUMLULUK BİLDİRGESİ’NDEKİ KURALLAR

İlki  Bildirge’nin “ Gazetecilerin temel görevleri ve ilkeleri” bölümündeki 7’nci kural “Gazeteci kamuya mal olmuş bir şahsiyet bile olsa, halkın haber alma, bilgilenme hakkıyla doğrudan bağlı olmayan hiçbir amaç için, izin verilmedikçe özel yaşamın gizliliğini ihlal edemez”

Ötekiler de “Gazetecilerin doğru davranış kuralları” bölümünde yer alıyor. “Özel hayat” başlıklı  bölüm şöyle:

“Asıl olan kamu yararıdır. Özel hayatın gizliliğinin geçersiz sayılabileceği başlıca durumlar şöyle sıralanabilir: 

a)     Büyük bir suç yahut yolsuzluk üstüne araştırma  ve yayın .

b)     Toplumu kötü etkileyen bir tutumla ilgili araştırma ve yayın.

c)      Toplumun  güvenliğinin ve sağlığının korunması. 

d)     İlgili kişinin sözleri  yahut  eylemleri sonucu  halkın yanıltılmasının veya yanlış yapmasının engellenmesi.

 

Bu durumlarda dahi hayatın kamuya açılan  kesiti mutlaka konuyla doğrudan ilgili olmalı veya ilgili kişinin  özel hayatının  onun kamusal faaliyetini de  etkileyip  etkilemediği  gözetilmelidir.”

“Suçlu  yakınları” başlıklı bölümünde de şunlar  yazılı:

“Gazeteci, sanıkların ve suçluların akrabalarını, yakınlarını, olayla ilgili olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği bulunmadıkça teşhir etmemelidir.”

“Yargı” başlıklı bölüm de şöyledir:

“Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınılmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü  ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır.

Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir.

 Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır.”

YASANIN 139. MADDESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK MASUMİYET KARİNESİNİN KORUNMASINI ZORLAŞTIRACAK BİR GİRİŞİM OLACAK

Biraz zamanınızı aldım ama bunu, sorumlu bir meslek örgütünün gazetecileri özel hayatın gizliliği ve masumiyet karinesinin korunması  konularında nasıl sınırlamaya çalıştığını göstermek için yaptım. Bir meslek örgütü bunca titizlenirken, tasarıya yansıyan yaklaşımın aynı konularda kimi kamu görevlilerinin önündeki sınırları kaldıran, gizliliğin iddianamelerle ya da bir yayın organı ile ifşa edilmesi halinde  kaldırılmış ve saldırıya açık hale  getirilecek olmasının sakıncalarına dikkat çekmek istedim.

Yasanın 139’uncu maddesinde yapılacak değişiklik hem özel hayatın gizliliğinin konuyla ilgili olsun olmasın kaldırmasının hem de masumiyet karinesinin korunmasını zorlaştıracak bir girişim oluşturacaktır.

Sayın Başbakan kısa bir süre önce yaptığı konuşmada  bazı savcı ve yargıçların hissi davrandığı konusundaki kuşkularını dile getirmiştir.

Söz  konusu kuşku Sayın Başbakanla sınırlı değildir.

Son dönemdeki en yaygın kuşkulardan birine dönüşmüştür.

Tasarı  aynen yasalaşırsa özel hayatın gizliliği ilkesini yok saymak artık hukuka  uygun hale dönüşecektir. Bundan en çok zarar göreceklerin başında da gazeteciler gelecektir.

Sayın Başkan; Başta da belirttiğim gibi Adalet Komisyonu’nun, hem hukukun  genel ilkelerini koruyacak hem de gazetecileri hapis tehdidinden kurtaracak bir sonuca varacağına olan inancımı yineliyor, teşekkürlerimi sunuyorum.”