Türkiye Kamu-Sen ve KESK'in, 25 Kasım'da ülke genelinde yapacakları bir günlük iş bırakma eylemine destek vermeyeceklerini açıklayarak şimşekleri üzerlerine çeken Memur-Sen, Madenci Anıtı önünde bir basın açıklaması yaptı.
Memur-Sen İl Temsilcisi Kamuran Aşkar, "2010 yılı bütçesi, gelir adaletsizliğinin yasallaştırılmasıdır" diyerek yeni bütçeye tepki gösterdiği basın açıklamasında toplu sözleşme ve grev hakkının engellenmemesini istediklerini de sözlerine ekledi.
Kamuran Aşkar, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"62 MİLYAR TL AÇIK"
"Halen TBMM'de görüşmeleri devam eden 2010 Bütçe Kanunu Tasarısı, mevcut hükümleri ve gelir ve gider tahminleriyle başta kamu görevlileri olmak üzere dar ve sabit gelirlilerin beklenti ve taleplerini karşılamaktan oldukça uzaktır. 2008'de hissedilmeye başlanan, 2009 yılında ise makro ve mikro ekonomik verilerin bütününde etkileri daha fazla görülen ekonomik kriz gerekçesiyle, gerek anılan yılların bütçe kanunlarında, gerekse bütçe dışı argümanlarla sermaye sektörüne 54 milyar TL aktarılmıştır. 2009 Bütçesinin 62 milyar TL açık vereceği tahmin edilmektedir.
Bu noktada yapılması gereken tespit; ekonomi büyürken de küçülürken de sermaye kesimi kazanmaya devam etmektedir. Ekonomideki küçülmenin faturası ise büyümeden kendisine pay aktarılmayan kamu çalışanlarına kesilmektedir. 2010 Bütçesi bu yönüyle, gelir adaletsizliğinin yasallaştırılması işlevi görecektir. Kamu çalışanlarından enflasyona ezdirmeme vaadiyle yetinmeleri istenirken, finans sektörüne ise ülke ekonomisi küçülse de sizin kârlılığınızı arttıracağız vaadi verilmektedir. Bu kapsamda, kamu görevlileri başta olmak üzere ücretlilerin, gelirlerini artıracak giderlerini azaltacak şekilde yeniden düzenlenmesi, 'Sosyal Devlet' vurgusu içermesi bakımından 2010 Bütçe Kanununa ilişkin talep ve beklentilerimizle sendikal haklarla ilgili vazgeçilmez önceliklerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz"

"GREV HAKKI ALANA
KADAR DEVAM EDECEĞİZ"
"120 sayfalık 2009 yılı Toplu Görüşme Taleplerinin sonuç bölümünde '2010 yılında toplu sözleşme imzalamak istek ve kararlığındayız' diyerek önceliğimizi ortaya koyduk. Bugün de bu temel hedef ve kararlığımızdan milim şaşmış değiliz, kararlılığımız artarak devam etmektedir. Ancak, iktidar partisi uluslar arası sözleşmeleri dayanak göstererek kamu görevlilerine toplu sözleşme ve grev hakkı tanımak yerine Avrupa Sosyal Şartı'nın 5. ve 6. maddelerine koyduğu çekincelere dayanarak bu hakkı vermekten kaçınmaktadır. Bu çekinceyi kaldıracak olan da iktidarın kendisidir. Memur-Sen olarak, söz konusu çekinceler kaldırılmadan da İLO'nun 51, 98 ve 151 Sayılı Sözleşmelerine dayanarak kamu görevlilerine toplu sözleşme ve grev hakkının verilebileceğine inanıyoruz.
Hükümet, Avrupa Sosyal Şartı'nın 5 ve 6. maddesine konan çekincenin kaldırılmasının şart olduğunda ısrarcı ise, o zaman bu çekinceyi derhal kaldırsın ve kamu görevlilerinin özlemle beklediği toplu sözleşme ve grev hakkını vererek memur açılımını da başlatsın. Bu açılımı kamu görevlilerinin siyaset yasağını kaldırarak sürdürsünler.
Aksi takdirde toplu sözleşme ve grev hakkımızı alıncaya kadar eylemliğimizi sürdüreceğimizi ve bir mesafe alınmaması durumunda da 2010 toplu görüşme masasına oturmayacağımızı tekrar deklare ediyoruz"

"YÜZDE ON BEKLENTİLERİMİZİ KARŞILAR"
"Öte yandan kamu görevlilerine toplu sözleşme ve grev hakkı verilmesi konusunda sendika ve konfederasyonlarla diyalog ve işbirliği içinde olması gereken ana muhalefet partisi, işçi sendikalarında uygulanan toplu sözleşme ikramiyesine benzer, kamu görevlilerinin toplu görüşme primleri için Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açarak, iptaline ve kamu görevlilerinin gelirlerinin azalmasına neden olmasını anlamak mümkün değildir. Maalesef Anayasa Mahkemesi de konfederasyonların görüşlerine başvurmadan, sendikalıların yararlandığı tek kazanım olan toplu görüşme primini kaldırarak büyük bir haksızlığın altına imza atmıştır.
Yüzdelik zamma gelince, yüzde 2,5 artı 2,5 zamma masada hayır dedik, alanlarda da hayır demeye devam ediyoruz. İktidar, maalesef kamu görevlilerine, Orta Vadeli Mali Program'da 2010 yılı için belirlediği yüzde 5,3'lük enflasyon rakamını bile çok görmüştür.
Uzlaştırma Kurulu'nun bizim önerimizle örtüşen yüzde 4 artı 4 kararını uygulamaktan imtina etmiştir. Ancak, buna karşılık bütçeden, sayıları yüzlerle sınırlı işadamlarına kriz paketleri adı altında 54,3 milyar TL, faiz giderleri olarak da 56 bin 750 TL kaynak ayırabilmektedir. İşadamlarına ve rantiyeciye verilen bu kaynakların sadece yüzde 10'un bile verilmesi durumunda kamu görevlilerinin beklentileri karşılanmış olacaktır"
"EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET"
"Ek ödemede iktidar yanlış hesap yapmaktadır. Ek ödeme bu haliyle eksik bir ödemedir, çünkü ek ödeme miktarı eksiktir, ek ödemenin kapsamı eksiktir, ek ödeme düzenlemesinde sendikaların görüşlerinin alınmaması eksikliktir. 2008 yılı mutabakat metninde açıkça ifade edilmesine karşın 2009 ve 2010 yıllarında ek ödemede artış yapılmaması hükümetin imzasına güven duyma konusunda tereddütler oluşturmaktadır. Mutabakata göre, 2012 yılının birinci altı aylık döneminin sonuna kadar ek ödemede kapsamlı artışlar yapılmak suretiyle 'eşit işe eşit ücret' ilkesinin gerektirdiği sonuca ulaşılması karar altına alınmıştı.
Ancak, belirtilen tarihe kadar ek ödemede hangi oranda artış yapılacağı konusunda bir takvimin ortaya konulamaması hükümetin bu konudaki samimiyetini de sorgulamayı haklı kılmaktadır. Memur-Sen olarak, ek ödemeye ilişkin takvimin Konfederasyonların da katılımıyla belirlenmesi ve 1 Ocak 2010'dan geçerli olmak üzere ek ödemeye 30 TL artış yapılması, 1 Temmuz 2010'da ilave 30 TL artış gerçekleştirilmesi talebimizi yineliyoruz"

"BAŞBAKAN, KEY KRİZİNE EL KOYMALI"
"Bilindiği gibi kamuoyunda KEY olarak bilinen Konut Edindirme Yardımı'nın hak sahiplerine ödenmesini 2009 toplu görüşme masasında karar altına aldırmıştık. Bu bakımdan ikinci KEY ödemelerinde yaşanan krize, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın el koyması, ödenmesi yönünde talimat vermesi ve konuyla ilgili yasa tasarısının hazırlanması olumlu bir gelişmedir. Başbakan'ın talimatı üzerine hak sahiplerine üçüncü kez hak tanınmasının kararlaştırılması iyi niyetli bir adımdır ancak, yanlış uygulamalardan dolayı hak sahiplerinin endişe ve kaygıları devam etmektedir. Bu nedenle, KEY ödemelerinde yaşanan süre aşımı krizinin çözülmesi, yasa tasarısının zaman kaybedilmeden sonuçlandırılarak, hak sahiplerinin alacaklarını ne zaman, nereden ve ne kadar alacağına dair bilgilendirmenin kamuoyuna acilen yapılmasını bekliyoruz"

"REFORM ÖLÜ DOĞACAK"
"Hükümet, tedavi katılım payında yüzde 33 ila yüzde 150 arasında artış yapmıştır. Bu uygulamayla tedavi katılım payı hastadan ve hastalıktan para kazanmaya dönüşmüştür. Bildiğiniz gibi Konfederasyon olarak, hükümetin bu uygulamasının iptali için Danıştay'da dava açtık. Kamu görevlilerinin gelirlerini artırması gereken siyasi iktidar, katılım payı ile giderlerini artırma yöntemini tercih etmiştir. Katılım payı uygulaması incelendiğinde görülecektir ki, sağlık kurumuna başvurmak ücrete tabi, reçete yazdırmak ücrete tabi, eczaneye gitmek ücrete tabi.
Durum bu olunca aslında bir isim değişikliği de şart. Bu tedavi katılım payı değil, sağlık sisteminin paralı hale dönüştürülmesidir. Sayın Başbakan'ın genel sağlık sigortasıyla ilgili söylediği herkesin sağlık güvencesi şemsiyesi altına alındığı ve bu şemsiyeden ücretsiz yararlanacakları yönündeki beyanları bu uygulamayla Maliye Bakanlığı'nca ters çevrilmiş olmaktadır. Katılım payı uygulaması kaldırılmadığı sürece sağlıkta dönüşüm ve reform ölü doğmuş olacaktır. Umarız, tedavi katılım payı ortaya çıkan bütçe açığını kapatmanın en etkili yolu olarak kullanılmaz ve bu yanlıştan en kısa zamanda dönülür.
Bu duygularla, siz saygıdeğer basın mensuplarına katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyor, gelecek Kurban Bayramınızı kutluyor, sağlık, esenlik, birlik ve kardeşlik dolu bir bayram diliyorum."