Saadet Partisi (SP) Zonguldak İl Gençlik Kolları İl Başkanı Abdurrahman Almeral, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Doğu Türkistan'daki Uygur Özerk Bölgesi'nde uyguladığı insanlık dışı katliamı kınadığını belirtti.
"Bugün Doğu Türkistan'da, daha önce Gazze, Srebrenica ve Çeçenistan'daki gibi bir etnik düşmanlık, katliam yaşanıyor ve insanlık suçu işleniyor. BM, AB, Amerika, insan hakları teşkilatları seyrediyor" diyen Almeral, yazılı açıklamasında şunları söyledi:
"ETNİK KATLİAMI
YİNE SEYREDİYORLAR"
"Doğu Türkistan'dan gelen haberler ve katliama ilişkin veriler her gün değişiyor. Kapalı rejim özelliği gösteren Çin, bu anlamda sağlıklı iletişime ve doğru habere de imkân vermiyor. Dünyanın birçok yerinde kriz bölgesi bulunuyor. Bu kriz bölgelerinin bir kısmının asırlık tarihi var. Zaman zaman bu bölgelerde tansiyon yükseliyor ve insanlık tarihi için onarılmaz olaylara tanık olunuyor. İşte şimdi tam da böyle bir durumla karşı karşıyayız. Doğu Türkistan'daki olaylar asrı aşan bir geçmişe sahip. Zaman zaman olaylar tırmanmış, zaman zaman ise sakin de olsa bölgede haksızlık her zaman sürmüştür. Ancak bugün gelinen nokta farklıdır. Bugün Doğu Türkistan'da, daha önce Gazze, Srebrenica ve Çeçenistan'daki gibi bir etnik düşmanlık, katliam yaşanıyor ve insanlık suçu işleniyor. Dünyaya yansıyan haberler, fotoğraflar, görüntüler bize orda derin, tahammülü zor bir kıyımın yaşandığını gösteriyor. Ancak talihsizlik şudur: Temmuz 1995'te kendilerine emanet edilen 10 bin masumun öldürülmesi karşısında sessiz kalan tüm dünya örgütleri, BM, AB, Amerika, İnsan hakları teşkilatları bu seferde bugün, yani Temmuz 2009'da Doğu Türkistan'da başka bir katliamı soğuk, pasif, renksiz diplomatik cümlelerle izliyor, kayıtsızlığını, vurdumduymazlığını gösteriyor. Zulüm, insanlık suçudur. Zulüm, katliam, vahşet tüm dinlerce menedilmiş ve suç sayılmıştır. Etnik ve dini düşmanlık evrensel bir suçtur. Dolayısıyla nerde bir zulüm varsa o zulmü durdurmak hepimiz için insani bir görevdir. Ve zalim aslında güçsüzdür. Zulüm bir acziyet, kaba kuvvet, çaresizliktir. Dolayısıyla, bizler, yani haktan, insanlıktan, adaletten yana olanlar zalimlik yapana, katliam yapana, düşmanlık yapana karşı sesimizi yükseltirsek zulüm bitecek, zalim geri çekilecektir. Milletimiz her zaman mazlumu dost bilmiş, onun yanında olmuş, zalime ise hep karşı durmuştur. Bugün millet olarak, aynı görevi Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için yapmak zorundayız. Bugün onlar kötü bir düşmanlık ve dayanılmaz bir vahşetle karşı karşıyalar. Genç kızlar, kadınlar, erkekler hatta çocuklar Doğu Türkistan'da Çin zulmü altındalar. Her gün onlarca kardeşimiz şehit oluyor. Saadet Partisi olarak biz her zaman bu anlamda milletimizin hissi olduk, sloganı olduk, haykıran sesi olduk. Daha önce Irak için haykırdık, Filistin için haykırdık, Gazze için haykırdık, Bosna için haykırdık, Çeçenistan için haykırdık. Doğu Türkistan bizim için herhangi bir yer değildir. Orası bizim medeniyet havzamızdır; dindaşlarımızın, soydaşlarımızın yurdudur. Dilimizin ve dinimizin ocağıdır. Satuk Buğra Han'nın, Kaşgarlı Mahmut'un, Yusuf Has Hacib'in, İsa Yusuf Alptekin'in evidir.  Biz, millet olarak, Saadet Partisi olarak nerde bir zulüm varsa, orası bizim derdimiz dedik. Nerde bir mazlum varsa o bizim dostumuz dedik. Bugün bunları daha yüksek sesle yeniden söylüyoruz. Yanan yer; Doğu Türkistan. Katliama uğrayan yurt; Doğu Türkistan…"