Denize sırt çevirenlerin çok büyük ekonomik kaynaklar ile birlikte çok büyük tarihi miraslara da sırtını çevirmiş olacağını belirten ZKÜ Deniz İşletmeleri Yönetimi Öğretim Elemanı Görevinde bulunan Eyüp Akçetin, Zonguldak'ın denizin nimetlerinden faydalanması gerektiğini söyledi.

RAKI MEZESİ OLDU: Çünkü turizmden balıkçılığa, enerjiden ulaşıma ekonominin birçok dalında ağırlığını hissettiren deniz, ülkemizde yine maalesef kıyı kentlerinde lüks restoranlarda deniz ürünleri ve manzarası ile rakı mezesi olmaktan öteye gidememiştir. Zonguldak'ta yaşayan bir insan olarak, amacımız insanımıza denizi sevdirmek ve denizi korumayı görev edindirmek, bunun yanında onun nimetlerinden faydalanmayı öğretmektir. Denize özen gösterince, denizde bizlere özen gösterecek ve nimetlerini bizimle paylaşacaktır. Deniz Ekonomisi Araştırmalar Enstitüsü, Zonguldak ilinde kurulması çok yerinde olur; çünkü Zonguldak, Alaplı limanı olsun, Çaycuma limanı ve havaalanı olsun lojistik alt yapısı ile bölgede lojistik merkez olmaya yatkın bir ilimizdir.

SAHİP ÇIKILMALI: Öncelikle Ereğli ilçemizde bulunan Deniz İşletmeleri Yönetimi Yüksek Okuluna sahip çıkılmalı ve Fakülte olması sağlamalı, Zonguldak ilini diğer iller ile bağlayacak deniz otoyollarını kurdurmalı, Zonguldak ili kolay ulaşılabilir hale getirilmelidir. Zonguldak ili sahil sınırları içerisinde uygun bölgelerde açık deniz çiftlikleri için gerekli girişimde bulunmalı ve ihracat için uluslararası işbirlikleri oluşturulmalıdır.

Zonguldak'ın denizciliği sevmesini ve denizin nimetlerinden faydalanılmasını isteyen ZKÜ Deniz İşletmeleri Yönetimi Öğretim Elemanı Görevinde bulunan Eyüp Akçetin, deniz Ekonomisi Araştırmalar Enstitüsü'nün Zonguldak'ta kurulması sağlanabilirse alt yapısı ile bölgenin lojistik merkezi olmaya yatkın bir İl olabileceğine vurgu yaptı. Zonguldak Ereğli ve Çevresini Kalkındırma Derneği'nin 2011 yılı kitapçığına açıklamada bulunan Akçetin Avrupa Birliği'nin Yeşil Kitabı ve Zonguldak konularında şu görüşlere yer verdi: Avrupa Birliği Komisyonu; 7 Haziran 2006 Tarihinde Avrupa Birliği için Gelecekte Uygulanacak Denizcilik Politikaları: Okyanuslar ve Denizler İçin Bir Avrupa Vizyonu başlığı altında Yeşil Kitap1 adlı eseri yayımladı. Yeşil Kitap; Arthur C. Clarke'a atfedilen Dünyamız okyanuslarla kaplıyken onu yeryüzü diye adlandırmak hiç de doğru değil sözleriyle başlıyor.

Yeşil Kitap (Green Paper) Nedir?
Avrupa Birliği Komisyonu tarafından belli bir konuyu Avrupa Birliği ülkeleri düzeyinde tartışmaya açmak ve bütün tarafların fikir üretmelerini sağlayarak konuyu olgunlaştırmak amacıyla hazırlanan kitaptır. Bu danışma süreci sonucunda Birliğin faaliyetlerini yönlendirmek amacı ile Beyaz Kitap oluşturulur. Bu açıdan bakıldığında Yeşil Kitap, Avrupa Birliği Komisyonu'nun bir iyi niyet göstergesi olup, mevcut politikalar açısından uyulması zorunlu bir belge değildir; ancak Beyaz Kitap haline dönüşmesi durumunda bağlayıcı olabilmektedir. Yine de gelecekteki politikaların oluşumuna basamak teşkil eden en önemli belge olarak Yeşil Kitap süreci önemli bir süreç sayılır.

Amacı
Yeşil Kitap oluşturuluncaya değin; AB içerisinde deniz taşımacılığı, endüstri, sahil bölgeleri, açık deniz enerji, balıkçılık bölgeleri, deniz çevresi, sosyo-ekonomik uyuşum ve diğer benzeri alanlar için üretilen politikalar birbirinden bağımsız olarak geliştirilmekte idi ve bu politikaların birbirine destek olacak şekilde nasıl bir araya getirileceği konusunu inceleyen yoktu. Bütün bu unsurları bir araya getirerek AB için okyanuslarla ilgili bir yön çizmek için zaman olgunlaşmıştı. Yeşil Kitap; AB'nin okyanusları ve denizleri bir bütünün birbirleri ile iletişimde olan organik parçaları şeklinde görerek gelecekteki denizcilik politikalarını şekillendirmesi için bir tartışma ortamı ortaya koymayı amaçlamaktadır.

350 MİLYON YOLCU TAŞINIYOR
Yeşil Kitap'ın giriş bölümünde denizcilik politikalarının Lizbon stratejisi çerçevesinde şekillenmesi gerektiği vurgulanarak AB'nin gayrisafi hasılasının %40'ının denizcilik bölgelerinden elde edildiğine değinilmektedir. Bununla birlikte; AB vatandaşlarının denizler ve okyanusların önemi konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığına işaret edilmektedir. Deniz taşımacılığı ve limanlar uluslararası ticaret ve mal değişimi için temel teşkil eder. AB'nin dış ticaretinin %90'ı ve iç ticaretinin %40'ı denizyoluyla yapılmaktadır. Dünya toplam filo tonajının %40'ına sahip olan AB ülkelerinin bu küresel endüstrideki liderliği tartışılmaz niteliktedir. AB limanlarında yılda 350 milyon yolcu taşınmakta ve 3,5 milyar ton yük elleçlenmektedir. Yine bu bölümde AB ülkelerinde 350 bin kişinin limanlarda ve limanlarla ilgili hizmet sektöründe çalışmakta olduklarına ve yıllık 20 milyar Euro tutarında bir katma değer yarattıklarına değinilmektedir.

KONULAR İRDELENMEKTE
Ayrıca denizcilik sektörünün gemi inşa ve yan sanayi gibi sektörler için de yardımcı sektör olduğu dile getirilerek sigortacılık, bankacılık, brokerlik, klas kuruluşları ve danışmanlık gibi denizcilik sektörünün destekçisi olan hizmetlerde de Avrupa'nın liderliğini muhafaza etmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca; denizcilik mirası ile ilgili faaliyetlerin diğer sektörlerle de bağlantılı olarak nasıl teşvik edilmesi gerektiği, okyanusların yaşamlarımızdaki rolü konusunda ortak bir görüş geliştirmede eğitimin nasıl katkıda bulunabileceği konuları irdelenmektedir. Bu aynı zamanda denizcilik mesleğinin imajının geliştirilmesi ve denizcilikle ilgili sektörlerin başarılarının arttırılmasına da öncülük edebilecektir. Yeşil Kitap, balıkçılık konusuna da eğilmekte; gelecekte AB ülkelerinde balığa artan talebin balık çiftliklerinden karşılanacağını, çiftlik balıkçılığının sahile ve diğer deniz canlılarına zarar vermeden sürdürülebilir bir şekilde yapılması yollarının araştırılmasını önermekte, bu anlamda somut bir öneri de yapmaktadır. Yapılan öneri, açık deniz kafes çiftlikleridir.

AÇIK DENİZ KAFES BALIKÇILIĞI
Ülkemizde sahillerimizin böyle bir sorunla karşılaşmaması için açık deniz kafes balıkçılığı konusunun araştırılması ve bu anlamda AB ile karşılıklı destek arayışına girilmesi yararlı olacaktır. Yeşil Kitap'ta ayrıca deniz ve sahil turizminin önemine değinilmekte, bu turizm hakkında AB'nin denizle ilgili en büyük endüstrisi olarak söz edilmektedir. AB'de deniz turizmi sektöründe dönen paranın 72 milyar EURO5 olduğu, dünya yolcu gemisi inşaatının hemen hemen tamamının AB ülkelerinde yapıldığı dile getirilmektedir. Yeşil Kitap, deniz turizmi konusunda şu iki soruyu tartışmaya açmaktadır:
1. Kıyısal turizm ile ilgili ürün ve hizmetlerdeki yenilikleri etkin bir şekilde nasıl destekleyebiliriz?
2. Sahil bölgeleri ve adalarda sürdürülebilir turizm kalkınmasını teşvik etmek için AB düzeyinde hangi özel önlemleri almalıyız?

ZONGULDAK İLE ALAKASI
Gelelim tüm bu verdiğim bilgilerin Zonguldak ve Çevresi ile alakasına... Türk deniz tarihine damgasını vuran Barbaros Hayrettin paşa der ki; ''denizlere hâkim olan cihana hâkim olur.'' Nitekim tarihin tanıklığında bizler bunu çok net bir şekilde görmekteyiz. Denize sırt çevirenler çok büyük ekonomik kaynaklar ile birlikte çok büyük tarihi miraslara da sırtını çevirmiş olmaktadır. Çünkü denizcilik birçok milletin çok çabuk gelişmesini ve dünyada söz sahibi olmasını sağlamıştır. İşte bu sebeple AB, denizciliğe günümüzde büyük önem vermektedir. Türkiye, dünyada 16. büyük ekonomiyken ve AB'de 6. büyük ekonomiyken, dünya denizcilik sıralamasında maalesef 25. sırada ve dünya bankasının son günlerde yaptırdığı bir araştırmaya göre lojistik performans olarak 39. sıradadır. Bu durum ülkemiz açısından çok vahim bir durumdur. Çünkü turizmden balıkçılığa, enerjiden ulaşıma ekonominin birçok dalında ağırlığını hissettiren deniz, ülkemizde yine maalesef kıyı kentlerinde lüks restoranlarda deniz ürünleri ve manzarası ile rakı mezesi olmaktan öteye gidememiştir.

PEKİ NE YAPMALIYIZ?
Bu kritik ve önemli sorunun bir tek cevabı vardır. Türk insanına, artık biz denizci millet değiliz, bizden bir şey olmaz demeyi bırakmalı ve denizleri sevdirmeliyiz. Eski denizcilerin dediği gibi, bizler ''loca ağzından kıça adam yükseltmeliyiz.'' Biliyorsunuz; eski denizciler, dişi ile tırnağı ile kaptanlığa yükselen acemi denizcilere böyle dermişler. İşte bu sebeple Anadolu'nun bu şirin ilinde, denizle yeşilin bir araya geldiği bu noktada Zonguldak'ta yaşayan bir insan olarak, amacımız insanımıza denizi sevdirmek ve denizi korumayı görev edindirmek, bunun yanında onun nimetlerinden faydalanmayı öğretmektir. Denize özen gösterince, denizde bizlere özen gösterecek ve nimetlerini bizimle paylaşacaktır. Bizler önümüzde çıkan tarihi fırsatları değerlendirmeyi bilmeliyiz. Öncelikle Ereğli ilçemizde bulunan Deniz İşletmeleri Yönetimi Yüksek Okuluna sahip çıkılmalı ve Fakülte olması sağlamalı, Zonguldak ilini diğer iller ile bağlayacak deniz otoyollarını kurdurmalı, Zonguldak ili kolay ulaşılabilir hale getirilmelidir. Zonguldak ili sahil sınırları içerisinde uygun bölgelerde açık deniz çiftlikleri için gerekli girişimde bulunmalı ve ihracat için uluslararası işbirlikleri oluşturulmalıdır. Bu tür yeni girişimleri araştırıp geliştirecek kuruluşlar oluşturulmalıdır. Örneğin Deniz Ekonomisi Araştırmalar Enstitüsü, Zonguldak ilinde kurulması çok yerinde olur; çünkü Zonguldak, Alaplı limanı olsun, Çaycuma limanı ve havaalanı olsun lojistik alt yapısı ile bölgede lojistik merkez olmaya yatkın bir ilimizdir. Öte yandan sürdürülebilir enerjisi kaynakları içinde Zonguldak birçok fırsatı barındırmaktadır. Yine bunları araştıracak ve geliştirecek kurumların oluşturulması son derece önemlidir. Ayrıca; Deniz, dağ ve mağara gibi doğayı içine alan spor dalları yaygınlaştırılarak turizm geliştirilmeli ve bölgede birbirine bütünleşik turistik cazibe merkezleri oluşturulmalıdır. ''Tüm bunları neden Zonguldak yapmalıdır?'' diye bir soru sorulursa, Zonguldak tüm bu saydıklarımızı yapacak alt yapıya sahiptir. Ülkemizin bu tür alanlarda yapacağı çalışmalar için pilot bölge olamaya da aday bir ildir. Eğer tüm bunları yapacak olursak, Avrupa Birliği'nin Yeşil Kitabı'nda belirttiği birçok hususu bu şirin ilimizde gerçekleştirmiş olacağız. O HALDE VİRA BİSMİLLAH...