BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer  8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajında şöyle dedi:

 

“Güçlü bir toplumun yaşam şifresi, her türlü sosyal, kültürel ve ekonomik hakkın kadına ve erkeğe eşit olarak paylaştırılmasında gizlidir. Bu bağlamda toplumsal geleneğimizin ışığında kadınımıza değer vermenin, onu her alanda yüceltmenin geleceğe yapılan en büyük yatırım olduğuna inanıyorum.

 

Yaşam denen, acı-tatlı, zorlu mücadelenin en değerli yarısını oluşturan;  sevginin, saygının, şefkatin, üretkenliğin ve emeğin asıl temsilcisi kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

 

 

‘ERKEK EGEMEN ANLAYIŞ’

 

Kdz.Ereğli Eğitimsen Sen Temsilciliği Özlük Hukuk Sekreteri Sermin Çakır da; “8 Mart Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü”  hakkında görüşlerini şöyle dile getirdi:

 

Siyasi iktidarın yolsuzluk haberleriyle birlikte tüm kirli politikalarının gözler önüne serildiği bir dönemde, yeni bir gelecek yaratmak için kendi irademiz ve emeğimizle“8 Mart Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü”  mücadelemizi büyütüyoruz. Hem erkek devlete hem de cinsiyetçi kültürün her gün yeniden üretilmesine karşı kadınlar olarak geleneksel rollerimizi kırdık. Bizi görmezden gelenlere, taleplerimize kulaklarını tıkayanlara karşı kadınlar olarak “Emeğimiz, Bedenimiz, Kimliğimiz Bizimdir Yolsuzluğu ,Yoksulluğa ve Savaşa karşı  mücadelemizi yükseltiyoruz” diye haykırıyoruz.

Kadınların Emekleri Yolsuzluk, Rant ve Yağma İçin Kullanıldı!

Ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarlar, para sayma makineleri ve son olarak ses kayıtları ile iktidarın yolsuzluk ve rant düzeni gözler önüne serilmiştir.12 yıldır kadınların en temel ve demokratik taleplerine kulak tıkayan AKP iktidarı , çocuk bakımını sadece kadınların görevi olarak gören erkek egemen bir anlayışa sahiptir. Devletin görevi olan çocuk bakımı gibi kamusal hizmetleri kadınların omuzlarına yükleyerek çözmeye çalışan AKP’nin bütün kirli politikaları biz kadınların emeklerinin daha fazla sömürülmesine neden olmaktadır.

 Geleneksel Aile Vurgusu ile Talana Devam!

Kadınlara sürekli geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini hatırlatarak “en az üç çocuk, üç te yetmez beş çocuk” baskısı yapan AKP iktidarı sermaye için gerekli ucuz iş gücünü kadınların karşılıksız olarak sağlamasını hedeflemektedir. Kürtaj hakkımızın elimizden alınmasına, nasıl doğuracağımıza, kaç tane doğuracağımıza ya da doğurmayacağımıza  kadar atılan bütün adımlar bedenlerimiz üzerindeki denetim arttırılmaktadır. Aile içerisinde annelik rolüne yapılan vurgu ile biz kadınların daha fazla eve kapatılması istenmektedir. Kadın emeğini esnek, güvencesiz, sendikasız ve düşük ücretli olarak değerlendirmek isteyen sermaye ile AKP iktidarı ortaklaşmıştır. AKP iktidarının sosyal devletin tüm sorumluluklarından kaçınarak hayata geçirmek istediği tüm politikalar biz kadınların emeklerinin değersizleştirilmesine neden olmakta; yağma ve talan politikalarına hizmet etmektedir.

Eğitimde Cinsiyet Eşitsizliği Derinleştiriliyor

AKP iktidarının kendi siyasal anlayışı doğrultusunda uygulamaya koyduğu 4+4+4 eğitim sistemi ile okul öncesi eğitim ortadan kaldırılarak, kadınların ev içlerindeki çocuk bakım emeğini arttırmıştır. Ortaokul ve liselere geçişlerde binlerce kız çocuğu örgün eğitim sisteminin dışında kalmıştır. okullarda Çocuk evliliklerini özendiren yönetmelikler hazırlanmış; okullar muhafazakârlaşma ve erkek egemen kültürün inşası için yeniden şekillendirilmeye çalışılmıştır. Öğrenci yurtları, kantinler, yemekhaneler hatta okullar ayrılarak öğrencilerin sosyalleşmesinin önüne geçilmiştir.

Eğitim Sen’li kadınlar olarak laik, parasız, bilimsel, nitelikli, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim mücadelemizi sürdürüyoruz. İktidarın ve sermayenin tüm saldırılarına karşı eğitim hakkını savunuyor; cinsiyet eşitsizliğine karşı çıkıyoruz.

Kadın Cinayetleri  Son Bulmuyor!

AKP kadını koruyan yasalar çıkarmak yerine ailenin kutsallığı üzerinden aileyi koruyan yasalar çıkarmaktadır. AKP' nin uygulamaya koyduğu bu yasalar, bırakın kadın cinayetlerini sona erdirmeyi, kadın cinayetlerinin artarak devam etmesini sağlamaktadır. Ne yazık ki ülkede işlenen her kadın cinayeti AKP'nin erkek egemen politikalarının sonucudur. Kadın bedeni ve kadın emeği üzerinden politika yapan AKP iktidarına karşı biz kadınlar olarak ,mücadelemizi büyüterek devam ettireceğiz. 

 

‘ENSESTTEN TACİZE HEDEF’

Eğitim-İş Kdz. Ereğli Temsilcisi Cengiz Başaran, Dünya Kadınlar Günü’yle ilgili tarihsel süreci hatırlattıktan sonra sendikanın görüş ve düşüncelerini şu şekilde dile getirdi:

 

“Kadınlar sadece emek süreçlerinde, fabrikalarda, atölyelerde, dersliklerde, tarlalarda eşitsizliğe, sömürüye, şiddete maruz kalmıyor. Ayrımcılık ve şiddet her yerde. Her yıl ülkemizde ve dünyada binlerce kadın öldürülüyor, tecavüze uğruyor, taciz ediliyor, dövülüyor.

 

Ülkemizde, kadına yönelik şiddet, kadın emeği sömürüsü, kadın bedeni sömürüsü, kadın yoksulluğu, kadın işsizliği, çocuk gelinler ve okula gönderilmeyen kız çocukları, tacizciyi, tecavüzcüyü, saldırganı koruyup kollayan hukuk sistemi, kadının özgürleşmesi önünde en büyük engeller olarak durmaktadır.

 

Kadınlardan en az üç çocuk isteyen siyasi iktidar, onları sosyal haklardan, iş güvencesinden ve bakım kolaylıklarından da mahrum bırakacak düzenlemeler yapıyor. Böylece kadınların hem daha kolay sömürülmesine, güvencesizleştirilmesine hem de eve kapanmasına giden yollar döşeniyor. Kadın cinayetleri katliam boyutuna ulaşmışken, devlet çıkardığı onca yasaya rağmen kadınların can güvenliğini sağlamada yetersiz kalıyor. Her gün en az üç kadın öldürülüyor ve yasalar kadını değil aileyi korumayı öncelikli görev olarak görüyor.

 

Erkek egemen toplumun fiziki ve psikolojik şiddeti ile de karşı karşıya olan kadınlarımız, dayaktan, aşağılanmaya,  istismardan tecavüze, ensestten tacize her türlü ağır saldırının hedefindedir. Son yıllarda kadın cinayetleri yüzde 1400, cinsel taciz ve tecavüz yüzde 38, cinsel istismar yüzde 53 oranında artmıştır. 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2013’ün sadece ilk dokuz ayında bu rakam 842’ye çıkmıştır.

 

Gerici anlayışlar kız çocuklarının okula gitmesini ziyan sayıyor. Onlar, çocuk yaşında evliliğe ya da çocuk işçiliğine zorlanıyor. Böylece, aydınlanmanın olanakları yerine bu çocuklar gericiliğin karanlık mahzenlerine itilmiş oluyorlar.

Siyasi iktidar, kız çocukların eğitimi konusunda yeterli çabayı göstermediği gibi kız çocuklarının okuldan uzaklaşmasına neden olacak 12 yıllık kesintili zorunlu eğitimi hayata geçirmiştir. Kız çocuklarının özgürleşmesi önüne artık unuttuğumuz yeni engeller çıkarılmıştır. Son 4 yıl içinde resmi kayıtlara geçen çocuk gelin sayısı 181 bine ulaşmıştır.

 

Kadınların siyasetteki yeri de istenilen düzeyde değildir. Evin mutfağı gibi siyasi partilerin mutfakları da kadın için sonuna kadar açıktır. Ancak, karar alma mekanizmalarında kadınlara hala yer yok. Atatürk’ün 79 yıl önce seçme ve seçilme hakkına kavuşturduğu kadınlarımız, TBMM’de yüzde 14.26, yerelde ise ancak yüzde 1.1 oranında temsil edilebiliyor. Sistem, onlara bir vitrin malzemesi gibi davranmaya devam ediyor.

 

Dünya Ekonomik Forumu’nun raporuna göre Türkiye, siyasal katılım, ekonomik eşitlik, eğitim ve sağlık hakkı gibi farklı alanlarda kadın-erkek eşitliği endeksinde 136 ülke arasında 120’nci olmuştur. Yani ülkemiz, kadın erkek eşitliğinin esamisinin okunmadığı son 20 ülke arasındadır.

 

Biz, inanıyoruz ki kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşemez! Barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlük gibi insani değerlerin yok sayıldığı bir dünyada kadınlara yer olmadığının farkındayız ve bu nedenle şiddetsiz ve sömürüsüz bir dünya için mücadeleyi sürdüreceğiz!

 

Üyelerinin yüzde 54.22’sini kadın emekçilerin oluşturduğu Eğitim-İş, kadınların karşılaştıkları zorlukları dile getirmeye, onların sözcülüğünü yapmaya; birlikte yaşanılır ve daha eşit bir dünya kuruluncaya dek devam edecektir. Yeryüzüne barışı, çağdaşlığı, inceliği ve sayısız güzelliği kadınların getireceğine inanarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.