Çok eski yıllardan bu yana dağlarda tepelerde yetişen çileğin ardodizyak etkisinin de öğrenilmesinin ardından tüketimi patlayınca, çilek yetiştiriciliği sektör olup günümüze kadar gelmiş.

İstanbul taraflarında ”Arnavutköy çileği” olarak bilinen pembe renkli mis kokulu çileğin adı Kdz. Ereğli’de ise Osmanlı Çileği olmuş. Adına festivaller bile düzenlenen Osmanlı Çileğine gereken ilgi ve yatırım gösterilmeyince, bir çok çilek ile döllene döllene özünden de epey uzaklaşmış.  Ancak yine de Osmanlı çileğinin orijinal fidesi başta Alkaya olmak üzere birçok yetiştirici tarafından korunarak bugünlere kadar getirildi.  Bu bölgede her mayıs ve haziran aylarında en çok aranan meyve olan Osmanlı Çileğini zamanında toplayıp hele ki reçelini yapıp saklayabilmek gerekiyor. Bu günlerde pazarın en çok müşteri bulan çileğini, köylü kadınları yaklaşık 600 gram gelen plastik kaplarda 10 liradan satıyor. Şimdi tam çilek zamanı. 10-15 gün sonra arasan da bulunamayacak olan çilekleri fide olarak satanlar da var. Köylü kadınları “Bakırı 10 lira” diye plastik kaplarda yetiştirdikleri çilekleri fide olarak da müşterilerine sunarken, gerçek Osmanlı çileğini bulmak ise bir hayli zor. Kara çilek ve alo çileğinin daha çok üretiminin yapıldığı bölgemizde, gerçek Osmanlı’nın kilosu ise 50 liradan aşağıya düşmüyor.

Haber: Eyüp Bektaş