Eğitim-İş Zonguldak Şube Başkanı Metin Kahveci de, sona eren eğitim ve öğretim dönemiyle ilgili değerlendirme yaptı.

 

TARİKAT SUÇLAMASI: Eğitimde “özelleştirme” ve “dinselleştirme” hareketlerinin artarak devam ettiğini öne süren Kahveci “eğitim sistemimiz, geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı yetiştirmede oldukça yetersiz kalmış, bilimsellikten ve çağdaşlıktan uzaklaştırılmış, okullar tarikat yuvalarına dönüştürülmeye çalışılmıştır” dedi.

 

EŞİTSİZLİĞE FIRSAT: Sınavlara endekslenen eğitim sistemi, eğitimi dershane, özel ders, özel okul alanına kaydırmaktadır. Özel kurs ve dershanelerden yararlanma olanağı bulamayanların sınav kazanma şansları çok düşmektedir. Böylece eşitsizliğe fırsat tanınmıştır. Birçok aile daha iyi bir gelecek yaratmak için çocuklarını özel okullara göndermeyi zorunlu görmektedir. Sınavlar, dershaneler, özel dersler, özel okullar, test kitapları, dergiler ile MEB bütçesine yakın büyük bir ekonomik pasta yaratılmış durumdadır.

 

ilk ve orta dereceli okullarda karne dağıtımı da gerçekleştirilerek 2008-2009 Eğitim-öğretim yılı geride bırakıldı. Eğitim sektöründeki sendikalar birbiri ardına açıklamalar yaparak, geride kalan eğitim ve öğretim dönemiyle ilgili görüşlerini açıklıyorlar. Eğitim-İş Zonguldak Şube Başkanı Metin Kahveci de yazılı bir açıklamayla düşüncelerini bildirirken “Bu sistemle öğrenciler tatil yapma ile test soru çözme ikilemi arasında kalacaklardır.Oysa gelişmiş ülkelerde zihin yorgunlukların karşılığında hep spor oyunları teşvik edilmiştir. Ancak 2008-2009 eğitim-öğretim yılında da eğitim sisteminin sorunlarına çözüm üretilemediği gibi bu sorunlara her geçen gün yenileri eklenmiştir. Eğitim sistemimiz kötü yönetilmeye devam edilmektedir” dedi.

Kahveci yıl sonu değerlendirmesinde şu konulara değindi:

EĞİTİM PARASI OLANIN SATIN ALDIĞI BİR META

AKP döneminde bilimsel, laik, çağdaş, parasız eğitim arayışı ve anlayışı terk edilmiştir. Eğitimde “özelleştirme” ve “dinselleştirme” hareketleri artarak devam etmektedir. Bunun sonucunda eğitim sistemimiz, geleceğimizin güvencesi çocuklarımızı yetiştirmede oldukça yetersiz kalmış, bilimsellikten ve çağdaşlıktan uzaklaştırılmış, okullar tarikat yuvalarına dönüştürülmeye çalışılmıştır. Kadrolaşma hızlı bir şekilde devam edilmektedir. Açık lise sınavlarında Danıştay’ın kararı olmasına rağmen kılık kıyafet yönetmeliği görmezlikten gelinmiştir. Ülkemizdeki bazı  okullarda görev yapan bir kısım personellerin kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığı gibi (dini simgesiyle öğretmenler odalarına girmeleri okul koridorlarında ve bahçelerinde gezdikleri) öğrencileriyle gezi, piknik ve etkinlik yaparak yöneticilere meydan okuyarak, yöneticilerinde bu duruma seyirci kaldıkları hep bu iktidar dönemlerinde olmuştur. Laiklik ilkesi sulandırılmaya devam edildiği gibi laikliğin delinmesi ve hatta yok sayılmasının yolları denenmektedir. Laik Cumhuriyet rejiminin herkese yeterli eğitim hedefi terkedilmiş, eğitim parası olanın satın aldığı bir meta, öğrenci de müşteri durumuna getirilmiştir.

Sınavlara endekslenen eğitim sistemi, eğitimi dershane, özel ders, özel okul alanına kaydırmaktadır. Özel kurs ve dershanelerden yararlanma olanağı bulamayanların sınav kazanma şansları çok düşmektedir. Böylece eşitsizliğe fırsat tanınmıştır. Birçok aile daha iyi bir gelecek yaratmak için çocuklarını özel okullara göndermeyi zorunlu görmektedir. Sınavlar, dershaneler, özel dersler, özel okullar, test kitapları, dergiler ile MEB bütçesine yakın büyük bir ekonomik pasta yaratılmış durumdadır. Ülkemizde 1970’li yılların sonlarında 200 olan dershane sayısı günümüzde 5 bine yaklaşmıştır. Dershaneciliği bitirmek okulun etkisini arttırmak hedefleri ile getirilen SBS sınav sistemi tam tersine dershaneleri 4. sınıfa kadar indirmiştir. Öğrenciler yarış atına çevrilerek çocukluğunu yaşayamamaya neden olunmaktadır.

EŞİT ŞANSSIZ SINAVLAR

Milli Eğitim Bakanlığı devlet okullarını yok saymış, özel eğitimin önünü açmıştır. AKP’nin iktidar olduğu 2003 yılından bugüne kadar yapılan ÖSS sonuçlarının sayısal verileri bu gerçeği tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamadığının çarpıcı diğer bir örneği ise, ÖSS’de illerin başarı sıralamasıdır. İllerin başarı oranları incelendiği zaman, taşrada öğrenim görenlerin sınavlarda başarısız oldukları görülmektedir. Bu sonuç, öğrencilerin hiç de eşit şansla sınava giremediğinin bir göstergesidir.  Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamanın yolu bölgesel kalkınmışlık farklılığını gidermekle, gelir dağılımında eşitliği sağlamakla, eğitime bütçeden ayrılan payı yeterli hale getirmekle mümkün olabilecektir. Ülkemizde eğitime ayrılan pay  Afrika ülkesi Fildişi’nin gerisinde kalmaktadır.

ÖĞRETMEN KADROLARINDAKİ

SINIFLANDIRMA BARIŞI BOZUYOR

Ülkemizde öğretmen ihtiyacı yaklaşık 100 bin civarlarında olmasına rağmen bu açık 200bin öğretmen okullarından mezun olmuş ve  boş oturan meslektaşlarımızdan karşılanamamıştır. Öğretmenler sözleşmeli, kadrolu, ücretli, uzman gibi sınıflara ayrılmıştır. Sözleşmeli öğretmenlerin sayısı 100 binlere yaklaşmıştır. Aynı işi yapan öğretmen kadrolarında yaratılan bu sınıflandırma çalışma barışını bozmakta, eğitimin kalitesini düşürmekte, sözleşmeli genç arkadaşlarımızın aynı haklardan faydalanamaması eğitimde verimsizliklere sebep olmaktadır. Bakanlık yıllardır uzmanlık sorununa çözüm getirememiş, adeta kilitlenmiş ve öğretmenler arasında ayrıcalıklı ortam yaratmıştır. Bununla birlikte adeta yılan hikayesine dönen 418 nolu ayırımcı yasanın düzeltilmesi ile ilgili hiçbir şey yapmamıştır. Doğu ve Güneydoğuda görev yapan öğretmenleri bu uygulamayla   cezalandırmıştır. Bu bakanlığın  kara bir lekesidir.

AKP iktidara geldiği günden beri hukuka uygun yönetici ataması gerçekleştirememiştir. Yönetici atamalarında bilgi, deneyim, birikim ve liyakat dikkate alınmamakta, en geniş potansiyel aday arasından en yeterli olanların değil, tarikat referanslı kişiler, hükümet yanlısı sendika üyeleri atanmaktadır. Çağdaş, Atatürkçü, bilgili, deneyimli ve birikimli, liyakat sahibi yöneticiler, öğretmenler cezalandırılmaktadırlar. Bakan Çelik tarafından atanan yaklaşık 650 kişi bakan onaylı müdür atamalarına yeni bakanın hiçbir şey yapmaması eski tas eski hamamın devamı niteliğindedir.Böylece yeni bakandan ümitli olanlar da hayal kırıklığına bir kez daha  uğramışlardır. 

4/C uygulamasının yarattığı mağduriyetler devam etmektedir. 218 bin işçiye kamuda kadro veren iktidar 12 bin 4/C mağduruna 2007 seçimleri öncesi söz vermesine rağmen hala kadroya almamıştır.

BÖLGELER ARASI ADALETSİZLİKLER

Bütçeden milli eğitime yeterince  kaynak ayrılmaması, gereksinime yetmeyen okullar ve sınıflar, yetersiz öğretmen istihdamı, yap-boz haline gelmiş bilimsellikten uzak müfredatlar ve “sınıf geçme yönetmelikleri”, bölgelerarası dengesiz dağılım ve adaletsizlikler,   mesleki eğitime ve istihdama yönelik planlama ve politikaların olmaması gibi pek çok nedene dayalı olarak, eğitim sistemimiz artık iflas etmiştir.Bazı yerlerde 40 ar 50 şer sınıflar diğer tarafta 10 ar 15 şer sınflar,bir tarafta  donanımlı okullar diğer tarafta tezekle ısıtılan sınıfların olması dengesizliği göstermektedir. Eğitim-İş olarak diyoruz ki; Eğitim sistemimizde gerçek bir reforma acil gereksinim vardır. Eğitim sisteminin gerçek işlevine kavuşabilmesi için her düzeyde yapılmaya ve yaygınlaştırılmaya çalışılan sınav sistemine ve eğitim sistemi üzerindeki piyasa egemenliğine son verilmelidir. Herkes için hak olan  parasız ve nitelikli eğitimin koşulları yaratılmalıdır.