Genel Maden İşçileri Sendikası Şemsi Denizer Salonu'nda başlayan 9. Olağan Genel Kurulu'na delegelerin yanı sıra Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Çetin, TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat, Hava İş Genel Başkanı Atilla Ayçin, Selülöz İş Genel Başkanı Ergin Aşlan, TTK Genel Müdürü Burhan İnan, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, Zonguldak Baro Başkanı Av. Kerem Ertem, milletvekilli aday adayları, siyasi parti temsilcileri, daire müdürleri, sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.

 

ENERJİ SAVAŞLARI YAŞANIYOR

Saygı duruşunun ve İstiklal Marşı'nın ardından konuşma yapan GMİS Genel Başkanı Ramis Muslu, 2008 yılında yaşanan küresel krizi hatırlatarak ÇATES'in satılmaması gerektiğini söyledi. ÇATES'in özel bir konumu olduğunu vurgulayan Muslu, şunları söyledi: Bugün dünya bölgemiz ve ülkemiz hassas bir süreçten geçiyor. Bir yanda hemen yanı başımızdaki ülkelerde insanlar isyanlardayken, diğer taraflarda enerji savaşları yaşanıyor. Dünya siyasetine ve ekonomisine enerji sektörünün yön verdiği gözüküyor. 2008 yılında zirveye tırmanan küresel krizin etkilerini de değerlendirmek gerekecektir. Çünkü küresel finans krizi, kapitalizmin dayattığı küreselleşme hareketinin hiç de anlatıldığı gibi bir yeni dünya düzeni oluşturmadığı ortaya koydu. Oluşturmayı vaat ettiği ekonomik ve siyasal refahın aksine, patlak veren küresel kriz, sadece ülkelerin ekonomilerde değil, küreselleşme ve yeni dünya düzeni politikaları için de sarsıcı etkiler yaratmıştır.

 

“ÇATES’İN ÖZEL KONUMU VAR”

Kapitalizmin güçlü ülkeleri, yaşanan küresel krizin etkisiyle yaratmaya çalıştıkları yeni dünya düzeninin dağılmaması ve küresel ekonominin çökmemesi için kendi şirketlerini kurtarmak adına milyarlarca dolarlık operasyonlar yapmışlardır. Tük olumsuzluklara rağmen bu politikalar ne yazık ki sürdürülmektedir. Enerji dağıtımları hızla özelleştirilirken enerji üretim tesislerinin de özelleştirilmesi gündeme alınmıştır. Enerji, stratejik bir sektör olmakla birlikte Zonguldak'ta kurulu bulunan ÇATES,'in özel bir konumu vardır. ÇATES, TTK'nın düşük kalorili kömürünü değerlendirmek amacıyla kurulmuş bir elektrik santralidir. TTK, bu gün kömür üretiminin yüzde 60'ını bu santrale vermektedir. ÇATES. Bu özel konumu nedeniyle de satılmamalıdır”

 

ÖZELLEŞTİRME

Özelleştirme adı altında ülkemize dayatılan ve hükümetlerimiz tarafından da uygulamaya konulan politikalardan en büyük zararı çalışanları görmüştür" diyen Başkan Muslu, "4-B, 4-C, taşeronlaşma, farklı ücretlerle çalıştırma, iş güvencesiz çalıştırma, özelleştirme ve yabancılaştırmalar gibi saldırılarla tüm emek örgütleri karşı karşıya kalmıştır. Bu saldırıları geri püskürtmek için emek örgütlerine büyük görevler düşüyor. Türkiye'nin öncü sendikalarından biri olan sendikamızın da önemli görevler
üstlenmesi gerekiyor. Safları sıklaştırmalı, birlik ve bütünlüğümüzü bozmaya yönelik her türlü girişime karşı gücümüzü ortaya koymalıyız. Özellikle 1990 yılından sonra tüm uyarılara ve tepkilere rağmen uygulanan yanlış politikalar nedeniyle kendi öz kaynaklarımızı yeterince değerlendiremiyoruz. Türkiye, doğalgaz ihtiyacının yüzde 97'sini petrol ihtiyacının yüzde 87'sini ithalat yoluyla karşılamaktadır. Havzamızda bilinen taşkömürü rezerv miktarı 1 milyar 300 milyon tondur. Bu rezerv yaklaşık olarak 180 yıllık bir üretim anlamına gelmektedir. Türkiye'de zengin taşkömürü rezervi bulunmasına rağmen ülkemizin ihtilacının yaklaşık yüzde 85'i dışarıdan alınıyor. 2010 yılında ülkemizin taşkömürü tüketiminin 23 milyon tona ulaştığı hesaplanmıştır. Bu ihtiyaç önümüzdeki yıllarda daha da artacaktır" dedi.

 

KUMLU DİVAN BAŞKANI

Ardından genel kurulda divan heyeti seçimi yapıldı. Divan başkanlığına seçilen Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, son birkaç yıldır Türkiye'nin sosyal gelişmesini ihmal eden bir ekonomik büyüme anlayışıyla karşı karşıya olunduğunu söyleyerek, "Elbette biz kalkınan bir ülke istiyoruz ama bu kalkınmayı sadece ekonomik büyüme ile değil, sosyal gelişme ile birlikte ele alan bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunun da altını çiziyoruz. Bu güne kadar takip edilen politikaların böyle bir anlayışla oluşturulmadığını belirtmek istiyoruz. Sosyal güvenlik ve sağlık haklarından işsizlik sigortası fonuna, güvencesiz çalışma biçimlerinden taşeronlaşmaya kadar birçok konuda emeğe karşı bir tavır içine girilmiştir ve bu durum sadece bizi değil, bütün toplumu rahatsız edecek boyutlara ulaşmıştır" diye konuştu.

 

TORBA YASADAN

ÇIKARTILDI…

Hükümetin bire bir tasarruflarının yanı sıra, işverenlerin isteklerini yerine getirme yaklaşımının da büyük önemi olduğunu vurgulayan Kumlu, "Bakın, işverenler taşeron işçiliğinin daha da kuralsızlaştırılması, özel istihdam bürolarını işçi kiralama yetisin verilmesini, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılmasını, deneme süresinin 2 aydan dört aya çıkarılmasını, turizm sektöründe denkleştirme süresinin 2 aydan 4 aya çıkarılmasını istemiştir, bunların hepsiyle ilgili yasal düzenleme yapılmak istenmiş ancak tarafımızdan engellenmiştir. Hatta öyle ki bunların bir kısmı yasalaştırıldığı halde tekriri müzakere ile Torba Yasa metninden çıkartılmıştır. İşverenler bu saydıklarımın hepsini hala istiyor. Sadece bunları değil, asgari ücretin bölgeselleşmesini, kıdem tazminatının budanmasını istiyor, istiyor da istiyor. Hükümetler bu istekler karşısında ne yapmalı? Hükümetler, işsizliğin çözümünü çalışan haklarının budanmasında, ucuz emekte, güvencesiz çalışmada aranmamalıdır" sözleri ile konuştu.

 

CHP GENEL BAŞKAN

YARDIMCISI İZZET ÇETİN

CHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Çetin ise, "Zonguldak, Türkiye'de çok farklı bir şehirdi. Yine farklı bir şehir olmaya doğru gidiyor. Ama bu iyi yönde bir gidiş değildir. Bundan 20 yıl önce ben Gölcük'te şube başkanıydım. Bundan 20 sene önce Zonguldak, Türkiye'nin Almanya'sıydı. Bugün Zonguldak'ın köylerinde mezar kazacak genç kalmadı. Zonguldak'ta göç başladı. Biz CHP olarak açık ve net söylüyoruz, TTK'nın üretim yapmasını istiyoruz, işçilerin üretime katılmasını istiyoruz" dedi.

TAŞERON OLARAK ÇALIŞTIRILIYOR

Kendisinin işçilikten ve sendikacılıktan gelen bir siyasetçi olduğunu söyleyen Çetin, "Bugün Türkiye'de toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı 600 bin dolayına indi. Sigortalı olarak çalışanların sadece yüzde 6'si sendikalı ve toplu sözleşmeden yararlanıyor. Siyasal iktidara yandaşlık eden sendikalarda kendilerini örgütlü zannediyorlar. Çalışanların büyük bir bölümü örgütsüz. Kamuda yaklaşık 2 milyon insan taşeron olarak çalıştırılıyor. İş güvenceleri de işverenin iki dudağı arasındadır. Memurların
içerisinde Türkiye'de 300 bin atanamamış öğretmen var, resmi rakamlara göre 275 bin öğretmen açığı var. Okul sınıfı öğretmen bekliyor, öğretmen iş bekliyor ama buluşturulamıyor. Çalışma yaşamı kuralsız hale getirildi" dedi.

 

İBRET VERİCİ ÖRNEKLERLE DOLU
Türkiye'nin sanal büyüdüğünü savunan Çetin, "Türkiye bir yandan ucuz emek cenneti haline getirildi, diğer yandan sendikal haklar sırayla elimizden alındı. Hepimizin şapkamızı kenara koyup düşünmemiz gerekiyor. Sendikaların kongreleri, yakınma yerleri haline dönmemeli, ağlama duvarı olmamalıdır. Devletin aslı ve sürekli işleri, kamu çalışanları lehine görülür. 4-B ve 4-C'li işçi sayısı 10 yıl öncesine göre daha çok arttı. İki ay sonra Türkiye genel seçimlere gidiyor. Sendikalar bütün dünyada gerçekten
geriledi. Ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeler sendikacılığı gerilettirdi. İş yasası görüşmelerinde 2003 yılında eğer biz sendikacı olarak orada ama tabi sınıf düşmanlarını kastetmiyorum, belki orada sendikacı sayısı 8-10 olsaydı bu yasa geçmezdi. Bizi mahveden siyasal partilere oy veriyorsunuz, kendi akıbetinizi kendiniz belirliyorsunuz. Türkiye'de en çok iş kazalarının olduğu bir sektörde çalışıyorsunuz, inşaat ve madencilik sektöre en zor iş sektörüdür. Bundan 2 ay önce Elbistan'daki termik santraldeki göçük olayında oraya gitmiştik. Orada taşeronlaşmanın ibret verici örneklerle dolu olduğunu gördük" dedi.

 

VAATLERİNİ SIRALADI
Çalışma yaşamı demokratikleşmeden demokrasiyi geliştirmenin olanağı olmadığını söyleyen Çetin, 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilecek olan genel seçimlerde CHP'nin iktidar olması ile yapacakları icraatlarını şöyle sıraladı: "Çalışma yaşamı demokratikleşmeden demokrasiyi geliştirmenin olanağı yoktur. Biz çalışma yaşamını sendikalarımızla sivil toplum örgütleri ve iş veren örgütlerimizle birlikte dizayn edeceğiz. Çalışma yasalarını yeniden ele alacağız. Sosyal tarafları gerçekten taraf olarak kabul edip onlarla çalışarak yeniden düzenleyeceğiz. İş yasasında yada bizim çalışma yaşamımızda 4-b, 4-c li gibi söze en büyük zararı sözleşmeli memur kavramı istisna olacaktır. Kesinlikle olmayacaktır. Taşeron uygulamasını sonlandıracağız. Özellikle önce kamu kurumlarından başlayarak bu uygulamayı sonlandıracağız. Özel sektördeki taşeron sistemini dizginleyeceğiz. O alanı bir emek sömürüsü alanı olmaktan çıkartacağız. Bu gün Türkiye'de 1.5 milyon dolayında yabancı kaçak işçi var. Asgari ücretin altında çalıştırılıyorlar. Bunları dizginleyeceğiz. İleride hepiniz emekli olacaksınız, emeklilik bu gün yaşam boyu çalışıp emekli olduğunuzda mutlu bir emeklilik sürmeniz olanaklı değildir. Öyle bir düzenlemeler yapıldı ki emekli olma koşulları zorlaştırıldı. Yaklaşık 6 milyon SSK emeklisinin beklediği İntibak Yasası, CHP'nin iktidar olduğu ilk yılda çıkartılacak. O katkı payları ilaçta, muayene de hepsin kaldıracağız. Emeklileri ikinci sınıf bir vatandaş olarak kabul eden yasayı kaldıracağız. Zonguldak aynı zamanda bir emekli kentidir. Zonguldak özüne dönmek zorunda, işçi kenti ile Türkiye'ye örnek olmak zorundadır."

BÜYÜK MESAFE

Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir de, "Değişen ve gelişen Türkiye koşullarında iş kollarının iyileştirilmesi hep gündemde olmuştur. 1829 tarihinde kömürün bulunması ile yaşanan süreçte çok büyük mesafe kat edildi. Tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamak gerekiyor. Zira ne kadar bu iş kolunda iyileştirilme olursa olsun kazalar kaçınılmaz oluyor. Dileğim bu kazaların sıfıra inmesidir" dedi.

 

HAVA İŞ GENEL BAŞKANI ATİLLA AYÇİN

Hava İş Genel Başkanı Atilla Ayçin ise, "Buradaki siyasetçiler konuştular gittiler, siyasete soyunmadığımızı söylüyorlar. Salya sümük genel merkezlerde nöbet tutmayı kendime yakıştıramıyorum. Gerçekten emekten yana olduğunu iddia eden bir parti varsa, bunun yolu açıktır. Sen, bu yolda önünü açacak insanlara çağrı yaparsın. Alsana mecliste işçi dostu. Yolu basittir. Ama benden şunu bekliyorsanız, ben genel merkezin önünde katlara çıkan asansörlerin önünde nöbet tutacağım, her geçen MYK üyelerinin gözünün içine bakacağım. Kusura bakmayın, biz o tip siyasetçilerden olmadık olmayacağız. Benim sorunumu çözecek parti, bu tip sorunları çözecek politikaları üretecek, doğru adamları bulacak ve siyasete taşıyacak. Bunun yolu budur başka türlü olmaz" dedi.

 

BU SESSİZLİK YAKIŞMIYOR

Taşeronlaşmaya tepki gösteren siyasetçilere seslenen Hava İş Genel Başkanı Atilla Ayçin, konuşmasına şöyle devam etti: Tarih yazan bu sendikanın işçilerine bu sessizlik yakışmıyor. Özelleştirmeye karşı çıkan bazı siyasetçiler var madem, THY'nin özelleştirilmesinin altında kimin imzası var? Maden ocaklarının özelleştirilmesinde kimlerin imzası var? Dün gözümüzün içine baka baka yalan söyleye söyleye siyaset yaptınız, bu günkü Türkiye'nin gelmiş olduğu ortamdan çıkması için konuşuyorsunuz. Siyasi parti temsilcileri, doğaldır seçimde yakın kendi partilerinin propagandasını yapmak için burayı kullanacaklar. Bu seçimde kime oy vereceğiz. Bizi öyle korkuttular, önümüze öyle setler çektiler ki bu ülkede herkes siyaset yapıyor ama işçiye siyaset yapma yasağı getirdiler. Doymazların karnını doyuran işçi ama ne hikmetse işçi siyaset yapmıyor. Aslında biz ondan da çok iyi anlıyoruz, ama bizi onun adamı bunun adamı ona en büyük zararı çalun yandaşı bunun yandaşı diye paramparça ettiler. İşçilerin nihai hedefi iktidar olmaktır, artık yönetilmekten yorulduk. Kandırılmaktan yorulduk, aldatılmaktan yorulduk. Sahte siyasetçilerin üzerimizden siyaset yapmasından bıktık. Adam gibi siyaset yapacağız, adam gibi iktidarı hedefleyeceğiz bunu adam gibi yapıp dosta düşmana göstereceğiz. Bunu yapabilmek için patronların arka bahçelerine saklanmayan sendikalarla, güçlü konfederasyonlara gideceğiz. Bu insanlar işçi sınıfının umudu olamazlar. Bizim kurtuluşumuz kendi ellerimizdedir. Yeter artık. Çocuklarımızın karşısında onların talebini yerine getiren boynu bükük babalar olarak çıkmaktan yorulur olduk. Biz, bizden sonraki insanlara nasıl bir Türkiye bıraktığımızı hep birlikte izliyoruz. Ne olur, bizi ayrıştıracak noktalarda değil birleştirecek noktalarda tartışalım ve konuşalım. Güçlü olmanın yolu onun bunun adamı olmaktan geçmiyor. Güçlü olmanın yolu adam olmak gibi adam olmaktan geçiyor."

RAPORLAR OKUNDU

Konuşmaların ardından sendikanın faaliyet ve denetim raporları okundu. Verilecek olan aranın ardından adaylar konuşmalarını yaptıktan sonra genel kurulun birinci gün gündemi sona erecek. 10 Nisan 2011 Pazar günü ise aynı salonda genel kurulun seçimi gerçekleştirilecek.