Kdz. Ereğli’nin Kültür Sanat Grubu Gülce, bu kez öykü paylaşımı etkinliğinde bir araya geldi. Kandilli Kültür Derneği’nde bir araya gelen  grup üyeleri, kendilerine ait  olanlar veya okuyup da unutamadıkları toplumsal mesaj içeren öyküleri okuyarak paylaştı. Grubun kurucusu Emekli Öğretmen Gül Güleryüz’ün okuduğu ve günümüzdeki bir çok olaylar karşısındaki toplumsal duruş ve bakış açılarına da atıfta bulunan Ömer Seyfettin’in yazdığı “Yüksek Ökçeler” öyküsü ders niteliğindeydi.

Grubun üyeleri  bir pazartesi gününü daha kültür ve sanatla doldurmanın hazzını yaşadılar öykü gününde.
Güne damgasını vuran “Yüksek Ökçeler”in öyküsü ise şöyle:



KİTABIN KONUSU :
Hikayenin sosyal bozulma olarak değerlendirilecek küçük bir anekdotta, yalıda çalışan ve çalışmak için alınan hizmetkarların hırsızlık yapmalarıdır. Hatice Hanım’ ın yüksek ökçeli ayakkabıları bu anekdotun hikayenin başında ortaya çıkmasını engellemiştir. Batı hayranlığının timsali olan yüksek ökçeli ayakkabılar ne zaman terk edilmiş o zaman da yalı içerisinde görülen diğer aksaklıklar Ömer Seyfettin’in üzerinde durduğu önemli temalar haline gelir.

KİTABIN ÖZETİ :
Ömer Seyfettin bu hikayesinde Hatice Hanım karakteriyle Batı hayranlığını, şekil üzerinde uygulamaya çalışan bir kadın tiplemesinden faydalanarak dile getirir. Tanzimat Edebiyatında sıkça işlenen bu konu Ömer Seyfettin’ de bu hikaye ile devam eder. Hikayenin sosyal içerikli diğer bir konusu da izdivaç olayındaki çarpıklığın dile getirilişidir. Devrin getirdiği sosyal yapılanma kadınların genç yaşta ilerlemiş yaştaki erkeklerle evlendirilmesine zemin hazırlıyordu. Hatice Hanım’ da on üç yaşında iken altmışaltı yaşında zengin bir ihtiyarla evlenmiştir. Hatice Hanım bu izdivacın sonunda erkeklerden nefret etmeye başladığı görülür. Eşinin ölümünden sonra da bir daha evlenmemesi bu tepkinin sonucudur. Hatice Hanım'ın batı hayranlığı yüksek ökçeli ayakkabı merakıyla dile getirilir. Bu merak Hatice Hanım’ ın rahatsızlanmasına da sebep olmuştur. Devrin bu çarpık merakı Ömer Seyfettin’ in kendi kaleminde şekilcilik boyutuyla kendi üslubuyla dile getirilir. Bu çalkantılarda zamanla etkilenen Hatice Hanım’ da artık gözünün görmediğinden vicdanım rahat düşüncesi ile eski hayatına tekrar geri döner.



TEMASI:
Gözünün görmediğinden vicdanın rahat olacağı anlayışı vurgulanmış.



ŞAHIS KADROSU VE ÖZELLİKLERİ: HATICE HANIM:
  On üç  yaşında iken altmış yaşında biri ile evlendirilmiş. Genç yaşta dul kalmış biridir. Başlıca merakı temizlik ve namusluluktur. Köşkteki hizmetçileri sürekli traş ettirir, temizler. Beyazlar   giydirir. Genç yaşta ihtiyar biri ile evlendirilmesinden dolayı  izdivaç lafından  nefret eder.yüksek ökçeli ayakkabı giyme merakı vardır. Aşçı Mehmet : köşkte aşçılık yapmaktadır. Hatice Hanım’ın çok güvendiği birisidir. Fakat sadık biri değildir. Evden yiyecek içecek aşırıp etrafındakilerle yemektedir. Hırsızdır. Mahalli konuşur. Gülter: Hatice Hanımın evlatlığıdır. O da hırsızlıkta Mehmet’le işbirliği yapar. Eleni: Köşkün hizmetçisidir. Hatice Hanım'ın güvenin boşa çıkarır. İşinden olma korkusuyla Mehmet’le fazla görüşmez. Fakat  o da Mehmet gibi hırsızlık yapar. Mekan: Göztepe'de bir köşk. Köşkün arka bahçesinde bir mutfak var. Üst kata merdivenlerle çıkılıyor. Zaman: hikayede zaman gerçekçidir.  Zaman ifadeleri yıl, ve yaş kavramları etrafında oluşmuştur. Bunun dışında hikayenin Tanzimat sonrası milli edebiyat dönemini anlattığını eserden ve yazarın zihniyetinden çıkarabiliriz. Metinde geçen zaman ifadeleri: “ On üç yaşında iken altmış yaşında biri ile evlendirilmiş, on sene vardı ki, bir gün olup,  iki gün içinde, bir hafta içinde,  ertesi gün, bu dokuz senelik sadık hizmetçiler..” Anlatıcı Bakış Açısı: İlahi anlatıcı bakış açısı kullanılmış. Dil ve Anlatım: Eserde sürükleyici bir anlatım kullanılmış, merak duygusu ön plana çıkarıldığı için eser akıcı bir özellik kazanıyor. Dili dönemine göre sade. Mili edebiyat akımının dil anlayışını yansıtıyor.
Kaynak: http://www.edebiyatfatihi.net/