28 Şubat günü AKM’de Profesör Tanay Sıdkı UYAR’ın “yenilenebilir enerji kaynakları” üzerine aydınlatıcı sunumu vardı. Tanay Hoca’ya sorulan biraz sonra bahsedeceğim soru ve cevaben anlattıkları hepimizi diken üstüne oturttu. Kullandığımız enerji kaynaklarının bize neden bu denli pahalıya malolduğunu da öğrendik. Yerel yönetimlerin yenilenebilir enerji kaynakları ile masraflarını nasıl azaltıp çevre kirliliğini en aza indirebileceklerini örnekleri ile açıkladı.

Türkiye’nin ürettiği elektrik 78 birim. Bugün kullanılan ise 38 birim. 40 birim fazlalık var. Bu arada yapılan bazı HES (barajlar)’lerde su olmadığı için elektrik üretilmiyor. Termik santraller de kapasiteleri altında çalışıyormuş. Ama biz bu üretilmeyen, kullanılmayan elektriğin de parasını ödüyormuşuz. Bir de buna kaçak kullanılan, çalıştırılan personel giderleri, fatura ödeme parası eklenince bize en az üç kat pahalı elektrik faturası dayatılıyormuş.

Doğal gaza gelince, durum bundan farklı değilmiş. Tüketemeyeceğimiz miktarlarda olan alım anlaşmaları yapılmış. Biz ancak bunun yarısını tüketebiliyoruz. Diğer yarısını almadığımız halde ödüyormuşuz. İran, Azerbaycan, Rusya ile 10 milyar metreküp gaz alımı anlaşması yapılmış. Biz ise 5 milyar metreküp gaz alıp elektrik üretimi, sanayi ve evlerde kullanıyormuşuz.

Hiç almadığımız 5 milyar metreküp gazın parasını da bu ülkelere ödüyoruz. Tabii ki bu ödeme de bize yansıtılıp faturalarımızın kabarmasına neden oluyor.

Gelelim rüzgar ve güneş enerjisine niye yatırım yapılmadığına. Eğer bu alanlara yatırım yapılırsa biraz önce anlattığımız elektrik üretimi ve doğal gaz alımı azalacak. O zaman parayı kim ödeyecek sorunu ortaya çıkacaktır. Ortada YOLUNACAK KAZ, halk varken aksi yapılır mı?..

Bütün dünya güneş, rüzgar enerjisine geçip nükleer santralleri kapatırken biz açmaya çalışıyoruz. 1980’den beri dünyada nükleer santral yapılmıyor. Sadece yapılıp elde kalmış eski teknoloji nükleer santraller var. Bunların da geri kalmış ülkelere (KAZLARA) satışı yapılmaya çalışılıyor. Ve zararsız oldukları üzerine lobi çalışmaları devam ediyor.

Yukarıda bahsettiğimiz doğal gaz, elektrik ve nükleer santralle ilgili anlaşmaları A.. Şen isimli kişi yapıyormuş. Ve de ondan başka kimse anlaşma metinlerini göremiyormuş. Üzerine devlet sırrı ibaresi konmuş. Kimse bu sırrın üzerine gitmiyor. Kozmik odadaki savunma ile ilgili planlar, ordunun gücü, konumu, yabancıların eline geçmesine, planların ortaya saçılmasına izin verildiğinde bunun devlet sırrı olup olmadığı da sorgulanmadı.

Diğer olay, başlıktaki konuydu. Profesör Tanay Beye bir makine mühendisinin, güneş panellerinin güneşin enerjisini emip dünyadaki iklim değişikliğine neden olduğunu, bunun için nükleer santrallerin daha iyi ve ona taraf olduğunu söylediğinde şaşkınlığımızı gizleyemedik. Bu kadar cahilce soru ve yorum ancak bu kadar eğitimle olur..

Aklıma Estergon Kalesi kapısında yazan şu söz geldi; “Tanrı bizi şeytanın şerrinden ve Türk Akıncılarının gazabından korusun.”

Biraz değiştirince; “Allah bizi cahil, hırsız yöneticilerden korusun” deyip şeytanı aklamak durumunda kaldık..

Güler misiniz ağlar mısınız?..