Kentleşme için verilen yanlış yer seçimi kararlarının yeterli mühendislik hizmeti almayan yapı üretimi ve özellikle denetimsizlik bir doğa olayının afete dönüştüğünü hatırlatan Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Koç, “Bir afet ülkesi olan yurdumuzda yapı güvenliği, Odaların da son çıkarılan torba yasa ile denetim süreçleri dışında bırakılması nedeniyle bugün daha fazla denetim dışı bir hale gelmiştir. Yaşadığımız çevre bugün, düne göre afetlere karşı daha güvenli değildir.  Ancak biz biliyoruz ki, başta deprem olmak üzere, heyelan, su baskını, kaya düşmesi gibi pek çok doğa olayının afete dönüşmesini önlemek, zararlarını azaltmak mümkündür”

 

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası Zonguldak İl Temsilcisi Şaban Koç, Van depreminin yıldönümünde başlayan 12 Kasım Düzce Depremi’nin yıl dönümünde sona erecek olan ‘yapı güvenliği denetim dışı’, ‘Jeoloji Mühendisleri Yapı denetimi’ temalı imza kampanyası ve tanıtım etkinliklerini de içeren topluma yönelik kampanyanın Türkiye genelinde eş zamanlı başlatıldığını açıkladı.

Afet güvenliği kaliteli bir yapı üretim ve denetiminin jeoloji bilim ve uygulamalarının da sürece dahil edilmesi ile mümkün olacağının unutulmaması gerektiğini belirten Koç yaptığı yazılı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

 

2 YIL GEÇTİ

23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen Van Depremi‘nin ardından bu gün iki yıl geçti.  Hiroşima`ya atılan atom bombasının 33 katı bir enerjinin açığa çıktığı 23 Ekim 2011 Van-Erciş ve 9 Kasım 2011 Van-Edremit merkezli depremlerde 644 yurttaşımız hayatını kaybetmiş, 1.966 vatandaşımız yaralanmış, 252 vatandaşımız ise enkazdan sağ olarak kurtarılmıştı. 50 bin 600 konut, işyeri ve ahırın yıkılmasına ya da ağır hasar görmesine, 22 bin konutta  orta derecede hasara yol açan depremlerden sonra geçen iki yılda hala  sorunların bitirilemediği görülmektedir. Bugün hala, geçici barınma için kurulan  konteyner kentlerde kiracı olduğu veya kendisine konut çıkmadığı için kalmak zorunda olan, ancak verilen sürenin dolduğu  gerekçesiyle elektrikleri kesilen yaklaşık 500 aile bulunmaktadır. Diğer taraftan, depremlerde hasar gören 22 bin orta hasarlı konuttan bugün sadece 3 bini güçlendirilmiş durumdadır. Van, Edremit ve Erciş‘de ruhsatsız oldukları için güçlendirmesi yapılamayan  orta hasarlı konutlarda yaşanmaya devam edilmekte, depremin ikinci yılında elektrik, su ve gazı kesilerek sokağa bırakılacaklara çözüm üretilmemektedir.

 

DOĞA OLAYI AFETE DÖNÜŞTÜ

Sonuç olarak, Van depreminin yol açtığı ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlar aradan iki yıl geçmesine rağmen bugün hala devam etmektedir. 23 Ekim 2011 tarihinde yaşanan Van Depremi bir kez daha göstermiştir ki, kentleşme için verilen yanlış yer seçimi kararları, yeterli mühendislik hizmeti almayan yapı üretimi ve özellikle denetimsizlik bir doğa olayını yine afete dönüştürmüştür.  Bir afet ülkesi olan yurdumuzda yapı güvenliği, Odaların da son çıkarılan torba yasa ile denetim süreçleri dışında bırakılması nedeniyle bugün daha fazla denetim dışı bir hale gelmiştir. Yaşadığımız çevre bugün, düne göre afetlere karşı daha güvenli değildir.  Ancak biz biliyoruz ki, başta deprem olmak üzere, heyelan, su baskını, kaya düşmesi gibi pek çok doğa olayının afete dönüşmesini önlemek, zararlarını azaltmak mümkündür. Çünkü jeolojik bilgilerle açıklanması hiç de zor olmayan doğa olayları insan eliyle birer afete dönüştürülmektedir.
 

YETERSİZ OLDUĞU GÖZLENDİ

1999 depreminden sonra yaşanan acı kayıpların en büyük nedenlerinden biri olarak gösterilen Yapı Denetim Sistemi, Deprem Öldürmez Bina Öldürür" yanlış sloganından hareketle, üzerinde yeterince tartışma, değerlendirme ve katılım olanakları yaratılmadan siyasi iktidarların tek yanlı belirleyiciliği ile çıkarılan mevzuat ve uygulamalar ile şekillendirilmiştir. Bu anlayış, denetimi tüm iddiasına karşın "kaliteli ve afet güvenli bir yapıyı sağlamak üzere etüt-proje ve yapı üretim süreçlerinin denetimini gerçekleştiren bir sisteme" dönüştürememiştir. Sadece son birkaç  yıllık dönemde yaşadığımız, Kütahya-Simav ve Van  depremlerinin yol açtığı can ve mal kayıpları, yapı denetim sisteminin ne derece yetersiz ve sorunu çözmekten uzak olduğunu göstermiştir. Etkin ve bütünlüklü bir Yapı Denetim Sistemi, arsanın imar parseline dönüştüğü aşamadan başlamak üzere "etüt-proje ile etüt- projeye uygun yapı üretim" süreçlerini denetleyecek bir sistematiğin oluşturulması ile mümkün olabilmektedir. Ancak, ülkemizde halen bu bakış açısı gelişmemiş; Yapı Denetim Sistemi "bina inşasının denetimine" indirgenerek işletilmiş, "etüt-proje" kapsamında yapılan "jeolojik-jeoteknik araştırmalar"  kanuni düzenlemelere de aykırı biçimde denetim süreçlerinin dışında bırakılmıştır.

 

SÜRECE MÜDAHİLLİKLER ARTTIRILMALI

Bu aşamada, her yönüyle etkin ve güvenli bir denetim sisteminin doğru tanımlar üzerinden yeniden kurulması kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmiştir. Yapı denetim sürecinin yapının üzerine inşa edileceği parselin zemine aplikasyonundan başlayarak, parsel üzerinde gerçekleştirilecek zemin ve temel etüdü ile yapının tamamlanmasından sonra yapının izleme ve bakım süreçlerini de kapsayacak şekilde yeniden tarif edilmesi, yapı ruhsatı vermeye yetkili kuruluşlar ile yapı denetim kuruluşlarının bu denetim içindeki fonksiyonları yeniden tanımlanmalı, açık toplum ve çağdaş demokrasinin gereği olarak toplumun can ve mal güvenliğini yakından ilgilendiren yapı üretim ve denetim süreçlerinde meslek odalarının kamusal denetim adına sürece müdahillikleri arttırılmalıdır.  Depremlerin yarattığı onca acı tecrübeye rağmen  "Yapı Güvenliğinin Hala Denetim Dışı Olduğu Bir Ülkede, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Olarak Taleplerimizi Bir Kez Daha Kamuoyunun Bilgisine Sunuyoruz.

 

AFET GÜVENLİ BİR YAPI İÇİN

Yapı Denetim hizmeti kamusal bir görev ve sorumluluk olarak görülmeli, piyasa koşullarına göre şekillendirilmemeli, toplumun can ve mal güvenliği için yapı üretim ve denetiminde odalarının kamusal denetim adına sürece müdahillikleri arttırılmalıdır.   Yapı Denetim Sistemi arsanın imar parseline dönüştüğü aşamadan başlamak üzere "etüt-proje ile etüt-projeye uygun yapı üretim" süreçlerini de denetleyecek bir kapsama kavuşturulmalıdır. Yapı üretiminin temel basamağı olan "etüt-proje" süreçleri kapsamındaki "jeolojik-jeoteknik etütler-sondaj ve laboratuvar" çalışmaları, bünyesinde jeoloji mühendisinin de yer aldığı yetkili idareler ve yapı denetim kuruluşlarınca  yerinde  denetlenmelidir. Afet güvenli yapı üretim ve denetim süreçlerinin, temel unsurlarından olan jeoloji mühendisliği hizmetleri ve jeoloji mühendislerinin yapı denetim sistemi içinde yer alması için Yapı Denetim Kanunu ve Uygulama Yönetmeliği revize edilmelidir. Jeoloji Mühendisliği hizmet süreçlerini planlamak, uygulama süreçlerini yönlendirmek ve denetlemek için başta Belediyeler olmak üzere yerel yönetimlerde jeolojik-jeoteknik etüt (zemin etütleri) birimleri kurulmalı ve bu birimlerde jeoloji mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilmelidir. Bizler, depremlerin önlenemeyeceğini, ancak afete dönüşmesinin engellenebileceğini ve zararlarının azaltılmasının mümkün olduğunu biliyoruz ve bunu her platformda dile getiriyoruz. Sağlıklı ve yaşanabilir bir çevrede güvenli bir barınma için yapı denetim süreçlerinde jeoloji mühendislerinin mutlaka yer almasını, yerel yönetimler ile yapı denetim kuruluşlarında jeoloji mühendisi istihdamının bir zorunluluk  haline getirilmesini bilimsel, teknik ve kamusal bir sorumluluğun gereği olarak görüyoruz”