HAKKIMIZI YEDİRMEYİZ: 1990 Grevimiz ve 1991 Ankara Yürüyüşümüzle şartlarımız iyileşti. Bu mücadele sadece maden işçilerinin değil ülkemiz işçilerinin ücretlerinin yükseltilmesinin önünü açtı. Ama bu 3-4 yıl sürdü. Kurum, resen emeklililiği yürürlüğe koyarak işçi sayısını azaltma yoluna gitti. Daha sonraki toplu sözleşmelerde çerçeve anlaşmasının dışına çıkılamadı. Bugün geldiğimiz nokta budur.
GMİS Genel Başkanı Ramis Muslu ve Yönetim Kurulu üyeleri, TTKya ait müesseselerdeki işyerlerini dolaşarak madenci işçileriyle görüşmeye devam ediyorlar. Bu ziyaretlerde işçileri bilgilendiren GMİS yöneticileri, var olan sorunları da birlikte çözeceklerini ifade ediyorlar.
Maden işçilerine, iş kazaları, terör eylemleri, toplu sözleşmeler, 2006 ve 2009 girişli işçilerin ücret farklılıkları ile taşeron şirketlerin durumu hakkında maden işçilerini bilgilendiren Ramis Muslu; Ülkede kamu kurum ve kuruluşları birer birer satılırken, kapanırken, TTK yaşasın, ayakta dursun diye biz gerekli fedakarlıklarda bulunduk. Zarar aranacaksa başka yerlerde aranmalıdır. Kurumun zararının sorumlusu da nedeni de çalışanlar değildir. Madenci nereye tertip edilirse orada çalışıyor. Orada kazma sallıyor, kürek atıyor.
Maden işçisinin emeği, alınteri parayla ölçülmez, ölçülemez. Biz fedakarlıkta bulunduk ama hakkımızı da kimseye yedirecek değiliz sözleriyle konuştu.
Muslu konuşmasına şu sözlerle devam etti:
ÇAPULCUYA PABUÇ BIRAKMAYIZ
Ülkemiz ve bölgemiz sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Bölgemizde 17 Mayıstan bugüne zaman zaman iş kazaları yaşandı. Ülkemizde Güneydoğuda, İstanbulda terör olayları meydana geliyor.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne kadar herşeye rağmen teröre hiç bir zaman boyun eğmemiştir, bundan sonra da asla boyun eğmeyecektir. Bir avuç çapulcuya da pabuç bırakacak değiliz.
İki gün önce Kozlu Müessesesinde yaşanan iş kazasında bir arkadaşımızı kaybettik. Üzülmez Müessesemizde 11 Haziranda meydana gelen iş kazasında da bir arkadaşımızı kaybetmiştik.
Ben kendilerine Allahtan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve siz madenci arkadaşlarıma başsağlığı diliyorum.
17 Mayısta Karadonda taşeron şirketin çalıştığı ve oluş şekliyle halen anlatmakta güçlük çektiğimiz faciada 30 madenci arkadaşımızı şehit verdik. 2 arkadaşımıza ulaşma çalışmaları devam ediyor.
Bu iki arkadaşımız büyük olasılıkla patlamanın şiddetiyle kuyu dibine düştüler. Çıkarılabilmeleri için kuyu kafeslerinin çalışır hale getirilmesi gerekiyor. Kafeslerin çalışmasının 2-3 ayı bulacağı söyleniyor.
TAŞERON KONUSUNDA UYARMIŞTIK
2004-2005 yıllarında taşeron şirketlerin yeraltında galeri açamayacaklarını söyledik. Tabanlarda, lağımlarda, Kozluda, Karadonda, Armutçukta ve Üzülmezde
sağlıklı ilerleme yapamayacaklarını söyledik. Karadonda 19 gün eylem yaptık ama bunu siyasilere anlatamadık.
Geldiğimiz nokta ortada. Bu taşeron şirketler taahhütlerini yerine getiremediler. İstenilen sürede işi bitiremedikleri gibi, bırakın bir arında
Kurum işçisine imkan tanınsa tek arında 35-
Taşeron şirketler kendilerine zarar verdikleri gibi Türkiye Taşkömürü Kurumuna, çalışanlarına, kurumun geleceğine de zarar vermeye, TTKnın üretimini de aksatmaya başladılar.
Taşeron şirketlerin çalışması nedeniyle kendi üretim alanlarımıza malzeme nakli yapamıyoruz.
Şunun altını çizerek tekrar söylüyoruz: 3 taşeron şirket 4 bölgemizde çalışıyor. Süreleri bittikten sonra bu taşeron şirketlerin hakedişlerinin ödenerek kurumu terk etmelerini istiyoruz. Bu taşeron şirketlerde çalışan arkadaşlarımızın da bir şekilde kuruma nakledilmelerini istiyoruz.
İŞÇİ AÇIĞI GİDERİLSİN
TTK yönetimine, Hükümete, ilgili bakanlıklara sesleniyoruz; TTKnın 1500 işçi talebi var. 500 de hazırlık işçisi toplam 2000 işçiyle nakliyat ve hazırlık işlerini en iyi şekilde yapacağımızı söylüyoruz.
Geçtiğimiz hafta Armutçuk Müessesesindeydim. Orada da bir kartiyemiz yangın nedeniyle kapatıldı. Nedeni ise taşeron şirkete verilen hava yollarının bakım ve onarımı zamanında yapılamadığı için hava akışı sağlanamaması.
İŞVERENE DAVA AÇTIK
2006 ve 2009 yıllarında işe giren arkadaşlarımızın yevmiyeleri ile ilgili bir takım söylentiler var.
2006 yılında kuruma 1120 işçi alındı. O dönemde zarar
İşe alınacak arkadaşlarımızın düşük ücretle işe başlatılmalarına karşı çıktık, protokolü
İşçiler kuruma alındı. 2007 toplu iş sözleşmesinde ağır iş yapana bir fark yaratalım dedik ve 2,5,7 prim sistemini toplu sözleşmeye koyduk. Ancak işveren, çeşitli gerekçelerle bu prim sistemini sağlıklı olarak uygulamaktan kaçındı, kendine göre yorum yaptı. Bu konuda açtığımız dava sürüyor ve kısa bir süre sonra neticelecek ve arkadaşlarımız haklarını alacaklar.
Buradan sesleniyorum; Yerin yüzlerce metre altında alınteri döken madencinin 1 kuruş hakkına bile kimse göz dikmesin.
ZARARIN NEDENİ İŞÇİLER DEĞİL
Ülkede kamu kurum ve kuruluşları birer birer satılırken, kapanırken, TTK yaşasın, ayakta dursun diye biz gerekli fedakarlıklarda bulunduk. Zarar aranacaksa başka yerlerde aranmalıdır. Kurumun zararının sorumlusu da nedeni de çalışanlar değildir. Madenci nereye tertip edilirse orada çalışıyor. Orada kazma sallıyor, kürek atıyor.
2008 yılında dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz ülkemizi de etkiledi. Bu olumsuz şartlar altında TTKya 3 bin işçi alımı yapıldı. Emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyoruz.
Biz, 2006 yılında işe giren arkadaşlarımızın ücret dengesizliğini düzelteceğiz diye uğraşırken Hükümet, 2009 yılında farklı bir ücret tablosuyla karşımıza geldi.
Yeni alınacak işçiler için günlük 21 lira yevmiye içeren protokolü önümüze koydular.
Yapılan görüşmelerle yevmiyeleri 32 lirayla 2009da alınan arkadaşlarımıza iş başı yaptırdık. Aynı yıl toplu sözleşme masasındaydık. Protokolde 2009da işe alınan arkadaşlarımızın toplu sözleşmenin ilk 6 ayında haklardan yararlanamayacakları hükmü olmasına rağmen bu arkadaşlarımızın o haklardan yararlanmalarını sağladık. Bununla yetinmedik düşük ücret alan işçilere ek ücret almayı başardık.
Gruplu çalışmadan kaynaklanan sorunlarınız var. Bu sorunları çözmek içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
SORUNLARI ÇÖZECEĞİZ
Ülkemizin sıkıntıları var, bölgemizin sıkıntıları var, TTKnın sıkıntıları var. Bu sorunları, bu sıkıntıları, birlikte, omuz omuza vererek, kolkola girerek, mücadele ederek aşabiliriz.
Maden işçisinin emeği, alınteri parayla ölçülmez, ölçülemez. Ama biz hakkımızı da kimseye yedirecek değiliz.
Ben de Üzülmezde 14 yıl işçilik, çavuşluk, şeflik yaptım. 1985 yılında ücretlerimiz asgari ücret seviyesine kadar düşmüştü. Yani biz de o düşük ücretlerle çalıştık. 1990 Grevimiz ve 1991 Ankara Yürüyüşümüzle şartlarımız iyileşti. Bu mücadele sadece maden işçilerinin değil ülkemiz işçilerinin ücretlerinin yükseltilmesinin önünü açtı. Ama bu 3-4 yıl sürdü. Kurum, resen emeklililiği yürürlüğe koyarak işçi sayısını azaltma yoluna gitti. Daha sonraki toplu sözleşmelerde çerçeve anlaşmasının dışına çıkılamadı. Bugün geldiğimiz nokta budur.
Ama biz toplu sözleşmeden toplu sözleşmeye bu mücadeleleri vermiyoruz. Çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyor, haklarımızı alabilmenin altyapısını oluşturuyoruz.
Türkiyede yıllardır kamutoplu sözleşmeleri çerçeve protokülü üzerinden gerçekleştiriliyor. Biz bu sistemin yararını göremedik.
Mayıs ayında Karadonda meydana gelen kaza nedeniyle Başbakanımız, Bakanlarımız Zonguldaka gelerek acımızı paylaştılar. Onlara bizzat sıkıntıları, sorunları, taleplerimizi ilettim. Sizler de anlattınız.
Türk-İş Genel Başkanı Sayın Mustafa Kumlu, Karadon ve Gelike gelerek bizlere destek oldu.
Biz her platformda TTKnın ve maden işçisinin sorunlarının çözümü için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sendikanız her zaman sizin yanınızda