Siyaset denilen kurtlar sofrasından nasiplenmek isteyen cengâverlerin bir sabah kalktıklarında “Anasını satayım, ben de siyasetçi olacağım” dediklerini mi zannediyorsunuz? Durum hiç de sandığınız gibi değildir. Bu fedakâr insanların bu yola baş koymalarının belli nedenleri vardır. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi bu insanların yüzde 90’ı bu vatana millete hizmet etmek için yola çıkmışlardır. Çevre pohpohlamasıyla eşe dosta hava atmak için yola çıkanların oranı ise yüzde 3 civarındadır. Evli erkeklerin eş baskısıyla -ki bu genelde ‘Geçen gün Necla altın günümüzde kocasının encümene girdiğini anlatıyordu. Senin neyin eksik’ diye ültimatom vermesiyle başlar- siyasete girme oranları ise sadece yüzde 2 dir. Ailesinde siyasetçi olanların durumu en belirgin olanıdır. Onların görevi babalarının, amcalarının, ağabeylerinin bir zaman tattıkları balın tadına bakmaktır. Oran verecek olursak yüzde 4’ lük bir kesimin temsilcisi olmaya adaydırlar. Ne mutlu bize ki yapılan anketlerde köşeyi dönmek için siyasete atıldığını söyleyen hiçbir Allah kuluna rastlanmamıştır. Ve son tahlilde bu dava insanları her ne sebeple olursa olsun kendilerine daima taraftar bulacak ve alkışlanacaklardır. Bu hep böyle olmuştur ve daima öyle olacaktır.

Siyasete girme hevesinde olanların bir başka özellikleri daha vardır. Gittikleri eş dost düğününde piste çıkıp göbek atmaya can atıp ta bir türlü atamayanlara benzerler. İlla birilerinin arkadan itmesini veya bir arkadaşın kolundan çekerek “Hadi gel, bir iki yol dönüverelim, sonra otururuz” demesini beklerler. İşte bu kalkış onlar için son kalkış olur.  Çünkü bir daha hiç oturmazlar. Sabaha kadar oynarlar da bir tanesi bile “Ben çok yoruldum, zaten beceremeyom, biraz da başkası oynasın” demezler. Siyasete girmek de tıpkı böyle bir şeydir işte. Girersin ve bir daha çıkamazsın. Hele bir yere es keza aday adayı olmayı başaranlar var ya! Hiçbir yere seçilemeseler bile ölünceye kadar o unvanı üzerlerinde taşımaya mahkûm olurlar. Çocuğu bile “Bak bu çocuk bizim aday adayı Hüsamettin’in oğlu” diye anılarak bu şereften payını alır.

Demokratik bir ülkenin her vatandaşının siyaset arenasında yer almaya çalışması en doğal hakkıdır. Ama bu onların tamamının başarılı olacağı anlamına gelmez. Her şeyde olduğu gibi siyasetçi adayı da istekli ve azimli olmalıdır. Rüyasında kendini Genel Başkanın yanında fotoğrafçıya poz verirken görmeyen bir siyaset sevdalısı köprüden önceki ilk çıkışta sağa dönüp en yakın yoldan evine dönmelidir. Tıpkı “Hayal kurmayan siyasetçi lacivert takımı giyemez” atasözünde olduğu gibi. Diğer yeteneklerini siyasete girdikten sonra kazanacaklar ve Ali, Veli ve külahıyla tanışacaklardır. Üstüne üstlük “Ayak Üstü Kırk Yalan” kitabını okuyup iyice hatmedeceklerdir. Bin sayfalık Siyasi Tarih kitabının yarım sayfasında bu yazdığım eğitimden geçmeyi reddederek başarılı olabilmiş 3-5 politikacıdan bahsedilmektedir. (Bkz. Türk Siyası Tarihi sayfa 251, 1. Paragraf)

Bu genel bilgilerden sonra siyasetçi olabilmek için atılacak adımları maddeler halinde sıralayabiliriz artık.

1-Her şeyden evvel politikacı adayı fiziki görünüşüne çok ama çok dikkat etmelidir. Eğer bu aday hedefine ulaşmak için delege peşinde koşacaksa fit bir vücut yapısıyla daha seri hareket edecektir. O yüzden adayımız biraz sabretmeli ve göbek bırakmayı ilerideki yıllarda düşünmelidir. Farz edelim ki ilk mücadelesinde başarılı oldu ve koltuğa oturdu. İşte o zaman biraz kilo alması onun hakkıdır.

2-Giyim konusu yerinde ve zamanında olmak koşuluyla çok önemli bir faktördür. İlk görücüye çıktığında koyu bir takım elbise ve yakada nal gibi bir parti rozetiyle halkın karşısına arz-ı endam edilmesi hoş karşılanmayabilir. Mesela Ereğli’de böyle bir durum olsa “La bu şimdiden mebus olmayı kafasına goymuş, bu bizi iki güne bırakıp gide!” demeleri an meselesidir. Politikacı fark yaratmak adına halktan değişik giyinmeli ama abartmamalıdır. Ama yine de varlıklı olduğunu hissettirmelidir. Kıçında giyecek don olmayan bazı kesimlerin bir etek, bir hırka giyen Sn. Rahşan Ecevit yerine kürklü ve bol takılı Sn. Semra Özal’ı ve dolayısıyla Turgut Özal’ı tercih etmelerinin sebebi budur. Fakiri fakir halk bile sevmez. Yer sofrasında ortadaki tencereye kaşık sallayanlara porselen tabak reklamı seyrettirmek işte bu sebeptendir. Kesinlikle altın künye ve altın zincir kolye takılmamalıdır. Bu tür aksesuarlar insanların kafasını gram altın fiyatıyla tahmini takı ağırlığını çarpmaya ve değerini bulmaya yönlendirebilir.  Politikacımız ikinci plana düşebilir.

3-İyi bir siyasetçi sanal âlemi çok iyi kullanabilmelidir. Arkadaşlık zinciri oluşturarak sanal dünyasını zenginleştirmeli ve özellikle her Cuma tebrikler yollamalı, günün anlam ve önemine binaen önemli alıntı sözleri veya kendi dağarcığından çıkardığı sözleri sanal arkadaşlarıyla paylaşmalıdır. Birlik, kardeşlik, dostluk ve yardımlaşma gibi kavramlar dilinden hiç eksik olmamalıdır. Sayfasında her doğum gününü atlamadan kutlamalı ve ölüm yıldönümlerinde üzüntülerini belirtmeyi ihmal etmemelidir. Kadın Dayanışmaları, Hayvan Hakları, Çevre Günleri, Dünya Barış Günü, Anneler Günü, Şeb-i Arus gibi etkinliklerde elinden geldiğince boy göstermeli veya dijital ortamda katkı sağlamalıdır. Fotoğraf paylaşımlarında Türk Bayrağı muhakkak yer almalıdır. Bu o politikacıyı partili olmaktan çıkarıp ülke davasına baş koymuş bir cengâver gibi gösterecektir. Başka görüntülerle poz vermesi siyasetçinin arzusuna bağlıdır.

4-Şehir içi gezilerinde gördüğü herkese selam vermeli ve aynı anda elini kalbinin üzerine koymayı ihmal etmemelidir. Karşıdan gelen yaşlı adamı veya yaşlı kadını tanımasa bile yanındakilerin duyabileceği şekilde onlara kendi uydurduğu bir isimle hitap etmeli ve ekibine herkesi ne kadar tanıdığını göstermelidir. Böyle durumlarda karşıdakinden çok ekibin motivasyonu da çok önemli olabilmektedir. Bu yöntemle yapılan seslenmelerin yerdekilere değil de balkonda veya camda oturan kişiler üzerinde çok etkili olduğu deneylerle ispatlanmıştır. Rüzgâr etkisiyle kendilerine seslenen politikacıyı duyamayan balkon veya cam sakinleri kendilerine seslenen bu politikacıyı asla unutmayacaklardır. Bunun yanı sıra ağır bir yük taşıyan erkek veya kadın vatandaşlara yardım etme şeklinde tezahür eden ve sadece seçim dönemlerinde kullanılan bir yöntem daha vardır. Sakıncalarına rağmen zaman zaman kullanılmıştır. Ancak yakın bir zaman önce “Dur anacum sana yardım edeyim” diyerek kendisine yardım etmek isteyen politikacının eline “Git, git istemez!” diye “şak, şak” vuran yaşlı kadın yüzünden bu yöntemden vazgeçilmiştir. Geçenlerde CHP Genel Başkanı Sn. Kılıçdaroğlu ’nu “Yürü, yürü” diyerek yanından uzaklaştıran kadının durumu ise bu yöntemin başka bir versiyonudur.

5-Siyasetçi adayının kendine özel ve sessiz bir yeri olmalıdır. Orada gözlerden uzak bir şekilde hayatına girmiş dost, akraba ve arkadaşlarını teker teker gözden geçirmeli ve o kişilerle olan anılarını bir deftere yazmalıdır. Daha sonra o yazdıklarını o kişilere teker teker anlattırmalıdır. Bir uyuşmazlık varsa anında düzeltilmelidir. Unutmayın eski zamanın küçük bir anısı zamanı geldiğinde büyük bir romana dönüşebilir. En küçük bir çiziğin rakip elinde büyük bir buzul çatlağına dönüşebildiğini hepiniz bilirsiniz. Politika dünyasında hislerin yeri yoktur. Bu bölümdeki ikinci önemli mesele evrak, fiş, dekont, sözleşme, okul karnesi, aşk mektubu gibi yazılı vesikaların gözden geçirilmesidir. Ve ne yazık ki günümüzde bu tür evrakların bir telefon aracılığıyla dünyaya yayılabilmesi gibi bir huyu vardır. Yirmi sene önce kaşarlı tost yüzünden okul kantininde dövdüğü çocuk karşısına rakip olarak çıkabilir. Unutmayalım ki atılan bir tokadın kırk yıl hatırı vardır ve dünya bu hıncın alınmaması için çok dardır. Siyasetçi on yıl sonrasına bakarken bir yandan da on yıl da geriye bakmalıdır.

6-Politikacılar için en tehlikeli yerler doğup büyüdüğü yerlerdir. En çok desteği alabileceğini düşünen politikacı en büyük hüsrana da burada uğrayabilir. Politikacı çocukluğunu gözden geçirirken bazı hususları hiç aklından çıkarmamalıdır. Bahçesine top attığı Cemal Amca’nın, telde asılı beyaz çarşaflarına elini silerken yakalayan Mahmure Teyze’nin yaşayıp yaşamadığını iyice öğrenmelidir. Aksi halde kendisini tanıyan Cemal Amca’nın herkesin içinde “La bu uşak küçükken altına yapadı” sözleriyle karşı karşıya kalabileceğini hesaplamalıdır. O olmasa bile rakip partiye oy veren Mahmure Teyze “Sen o canım bembeyaz çarşafları kirlettikten sonra bir de bu güzelim memleketin idaresine mi talip olacan?” sözünü duyunca ne olacaktır? İnsanların aklına o anda altına yapmış bir çocuk görüntüsü gelmez mi sanıyorsunuz? Hele o emekle yıkanıp ağartılmış çarşafların gaddarca kirletilmesi çok hoş bir görüntü müdür sizce? İşte o yüzden ana, baba ocağıdır diye doğduğun, büyüdüğü diyarlara güvenmemek lazımdır. O köprülerin altından çok su geçmiştir. Dönem ar değil kâr günüdür.

7-Ve sıra en önemli maddeye geliyor. Siyasetçi adayı halkla ilişkilerinde en üst düzeye çıkmak zorundadır. Bunun da yolu Dernek, Vakıf ve Sivil Toplum Kuruluşlarında görev almaktan geçer. İlk hedef okul dernekleri olabilir. Cami Yaptırma Dernekleri en biçilmiş kaftandır. Halkımız hayır hasenat yolunda çalışıp didinenlere bayılır. Şayet siyasetçi adayının hitabeti güçlüyse Başkan dahi olabilir. Başkan olduktan sonra sosyal medyada yayınlayacağı tebrik mesajlarını fotoğrafının yer aldığı bir görüntüyle yayınlaması siyasi hayatına giriş olarak algılanacaktır. Mülki Amir, Belediye Başkanı ve diğer önemli zevat ziyaretlerine gitmek protokol usullerini öğrenmenin başlangıcıdır. Siyasetçilerin birbirlerine çiçek, plaket ve çikolata kutusu (içinde sadece çikolata olmasına dikkat etmeli) vermesi olmazsa olmazlardandır. En iyi siyasetçi en güzel ve en anlamlı plaket verenlerin arasından çıkar.    

Biliyorum bütün bu anlattıklarımı yapmak genç siyasetçi adaylarına zor gelebilir ama inanın aslında kolaydır. Allah daima hizmet peşinde, garip gurebanın, tüyü bitmemiş yetimlerin yanında koşanların yar ve yardımcısı olmuştur. Ülkemiz siyasetçi yetiştirmek için çok verimli topraklara sahiptir. Toplu Düşünme Sisteminin uygulamaya konulduğu ülkemizde ve bölge ülkelerinde faydalı sonuçlar alındığı gözlemlenmektedir. Eğitim müfredatından Yurttaşlık Bilgisi, Felsefe, Mantık ve Sosyoloji gibi lüzumsuz bilgilerin kaldırılmasıyla vatandaşların kendi başlarına düşünmelerinin önüne geçilmiş ve toplu halde düşünüyormuş gibi yapmalarına olanak sağlanmıştır. Bu durumda siyasetçinin tek hedefi vardır. O hedef tek tip düşünenlerin düşünce kaynağını keşfetmek ve oraya yönelmektir. Mesela kahvehanelerde sesi en çok çıkan kimse o kahve sakinlerinin fikir babasıdır. 

Siyasetçi doğal olarak yönetemeyeceği insanları yanında görmek istemez. Acemi döneminde suskundur. Bu dönemde işini iyi yapan liyakatli insanları etrafında bulundurma cesaretini gösterebilir. Ama ustalaştığında bu hatayı asla yapmaz. Doğaldır ki ustalık döneminde onun yanında sadece Ali, Cengiz ve Oyunu görev yapacaklardır. Bu istisnasız böyledir. Çünkü başka türlü pişirildiğinde bu siyaset pilavı fazla su kaldırmaz. Yani sizin anlayacağınız toplum bilinçleninceye kadar siyasetçinin işi çok kolaydır. Bu bilinç denen şey bir koşu gidip bakkaldan alınamayacağına göre siyasetçi bir yüzyıl kadar daha saltanatını sürecektir. Halkı korkak, çekingen ve vurdumduymaz olan ülkelerde en rahat ve havalı meslek siyasettir.   

Bildiklerim bu kadar. Faydalı olabildimse ne mutlu bana. Haydi gençler siyasete.

                                                                                                                      Saygılarımla,

                                                                                                                      Haluk Hançer