TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda konuşan CHP Zonguldak Milletvekillerinden Ali İhsan Köktürk, Türkiye’nin dört bir yanında taşınmazlarını zilyet etmiş olanların tapu kütüğüne tescil edildiğini, ancak Zonguldak’ta bu durumun tam tersi olduğunu dile getirdi.

 

Köktürk, Havzai Fahmiye’nin sorunu çözmediğini, tam aksine derinleştirdiğine dikkat çekerek, durumun Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğuna vurgu yaptı.

 

Köktürk’ün TBMM tutanaklarını aynen göndererek,  haber olmasını istediği belgede şunlar yazıyor:

 

 

Komisyonumuzu siyasi polemikten uzak, sadece teknik olarak bilgilendirmek amacıyla söz almış bulunuyorum. Bir Zonguldak Milletvekili olarak, konunun daha iyi aydınlanması için söz almış bulunuyorum.

 

1926 tarihli Medeni Kanun’un 639’uncu maddesi, 2001 tarihli Medeni Kanun’un da 713’üncü maddesi kazandırıcı zaman aşımı, olağanüstü zaman aşımıyla mülkiyet iktisabını düzenliyor.

 

Biz biliyoruz ki eski kanunun 639, şimdiki Medeni Kanun’un 713’oüncü maddesi “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi o taşınmazın tamamını, bir parçasını veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” diyor.

 

Yani, şöyle söylemek istiyorum: Bir taşınmazı Türkiye’nin herhangi bir yerinde nizasız, fasılasız, malik sıfatıyla yirmi yıl süreyle zilyet eden kişi bu taşınmazın adına tescil edilmesini isteyebiliyor ve Türkiye’nin her tarafında, kadastro çalışmaları sırasında, yirmi yıl süreyle bu taşınmazları zilyet etmiş olanların adları malik hanesine yazılarak tapu kütüğüne tescil ediliyor. Bu taşınmazlar bu vatandaşların oluyor.

 

Ancak, Türkiye’nin her tarafında bu eski Medeni Kanun’un 639’uncu ve yeni Medeni Kanun’un 713’üncü maddesi uygulanırken, maalesef Zonguldak’ta taşkömürü havzasındaki taşınmazlarla ilgili bu bölgede adaletsiz bir durum yaşanıyor.

 

Türkiye’de yirmi yıllık süreyle zilyet edenler bu taşınmazların sahibi

olurken, taşkömürü havzasındaki taşınmazların zilyetlikle iktisabına engellenmesi nedeniyle, bu taşınmazlar kadastro çalışmaları sırasında il merkezinde zilyetleri yani kullanıcıları kadastro tutanağının malik hanesine yazılması suretiyle maalesef ya tescil harici bırakılmış ya da hazine adına tescil edilmiş.

 

Türkiye’nin her tarafında vatandaş adına tescil edilen araziler Zonguldak söz konusu olduğunda ya tescil edilmemiş tapuya ya da hazine adına tescil edilmiş.

 

Bu durumun adaletsizlik yarattığı görülünce, 1986 yılında 3303 sayılı Yasa çıkıyor. Bu yasa diyor ki: “Kardeşim, bu durum adaletsiz. Zonguldak hem bu ülkeyi sırtında taşıyor taşkömürüyle, 5 bine yakın madencisini grizularda, iş kazalarında kaybediyor. Türkiye’nin her tarafında kişilerin zilyetleri adına taşınmazlar tescil edilirken bir de bu insanlar kendi taşınmazlarının sahibi olamıyorlar.

 

Bu adaletsiz olduğu için Anayasa’nın da hükmü gereğince, taşkömürü havzasındaki veya diğer maden havzasındaki madenler, arzın altındaki madenler devlete ait olmak koşuluyla ve tapu kütüğünün şerhler hanesine şerh verilmesi koşuluyla malikleri adına, zilyetlikleri adına tescil edilebilir hükmü getiriliyor.

 

Bu adaletsizlik 1986 yılında ortadan kaldırılıyor. Madenlerin devlete ait olduğu şerh verilmek şartıyla bu taşınmazların malikleri adına, zilyetleri adına tescil edilebileceğine yönelik bir düzenleme çıkarılıyor.

 

Dolayısıyla, burada yapılması gereken şudur: Bu taşınmazlar bu yasal düzenlemeler gereğince, eski Medeni Kanun’un 639, yeni Medeni Kanun’un 713 ve 1986 yılında çıkarılan  3303 sayılı Yasa’nın      hükmü gereğince zilyetleri adına tescil edilmelidir.  

 

Biz zaten ilçelerde tapu kütüğüne tescil edilmediği için bu taşınmazlarla ilgili tescil davası açıyoruz, vatandaşlar adına bu taşınmazlar zaten tescil ediliyor çünkü Kadastro Kanunu’ndaki on yıllık hak düşürücü süre uygulanmıyor. Yani, tescil harici bırakılan taşınmazlar zaten vatandaş tarafından bedelsiz tapu tescil davası açılmak suretiyle adlarına tapuya kaydediliyor. Ancak, merkezde hazine adına tescil edildiği için ve on yıllık hak düşürücü süre de geçtiği için, oralarda davalar açılamadığı için vatandaş aslında kadastro tutanağının malik hanesinde kendi adları görülmesine rağmen kendi taşınmazlarını adına tescil ettiremiyor.

 

Bakın, önümde 8. Hukuk Dairesinin  bir kararı var, diyor ki:

 

“Taşınmaz kazandırıcı zaman aşımı koşullarının gerçekleştiği anda iktisap edilir. Yani mahkeme kararı veya tapuya tescil kararı bile bir yenilik doğurucu karar değildir. Vatandaşın zilyetlik koşullarının gerçekleştiği anda vatandaş malik sayılır.”

 

Zonguldak’taki insanlar yirmi yıl süreyle, otuz yıl süreyle, kırk yıl süreyle, elli yıl süreyle, yüz yıl süreyle bu taşınmazları zilyet etmişler, adlarına Medeni Kanun’un 639’uncu maddesi gereğince tescil koşulları doğmuş. Bu  taşınmazların maliki olmuşlar ancak sırf Havzai Fahmiye Yasası nedeniyle, daha sonra kaldırılan yasa hükmü gereğince bunlar vatandaş adına tescil edilememiş.

 

Türkiye’nin her tarafındaki kadastro çalışmaları sırasında vatandaş adına tescil edilen taşınmazlar Zonguldak söz konusu olduğunda, il merkezinde hazine adına tescil edilmiş. Daha sonra da bunun yanlış olduğu anlaşılmış, 1986 yılında bu yasa kaldırılmış, madenlerin devlete ait olduğu tapu kütüğüne şerh verilsin ancak bu vatandaşlara tescil edilsin diye.

Biz, iktidar partisi tarafından, Maliye tarafından hazırlanan bu önergeyle, vatandaşın kendine ait olan, aslında lehine tescil koşulları gerçekleşmiş olan, mülkiyet iktisap koşulları 639 ve 713 gereğince gerçekleşmiş olan taşınmazları vatandaşa harca esas değeri üzerinden  satmaya kalkıyoruz yani vatandaşın kendi taşınmazını vatandaşa parayla satıyoruz.

 

Şimdi Türkiye’nin her tarafında vatandaş adına tescil edilen taşınmazları Zonguldak söz konusu olduğunda, Zonguldak’ta yıllarca ülkeyi omuzlarında taşıyan o insanlar, bedel ödeyen, 5 bina yakın madencisini şehit veren insanlar söz konusu olduğunda, bir de üstüne, sen kendi taşınmazlarını parayla  satın alacaksın, harca esas değerini ödeyeceksin diyoruz.

 

Zaten, 1999 yılında, bir yasa çıkarıldı, emlak değerleri üzerinden vatandaşa satmaya kalktılar bu taşınmazları, vatandaş emlak değeri üzerinden bile almadı. Niye alsın? Vatandaş kendi taşınmazını, kendi mülkiyet koşullarının iktisap ettiği, kendine ait taşınmazlarını emlak değeri üzerinden  bile almadı, tek bir kişi yasadan yararlanmak için müracaat etmedi.

 

Şimdi biz, harca esas değeri üzerinden Zonguldak’taki vatandaşın kendi taşınmazını, kendine ait olan taşınmazını bedel karşılığı satın alması için bir yasa çıkarıyoruz.

 

Arkadaşlar, bu yasa hem Medeni Kanun’un 639 ve 713’üncü maddesine aykırı hem vicdana aykırı hem Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı. Yani, Türkiye’nin her tarafındaki vatandaşlar Medeni Kanun’un 639 ve 713’üncü maddesinden yararlanarak bu taşınmazların sahibi olacaklar, Zonguldak’taki insanlara kendi taşınmazlarını parayla satacağız.

 

Hem o kadar taşkömürünü çıkartıp ülke ağır sanayisini omuzlarında taşıyacak, bir de Türkiye’deki tüm insanların, yurttaşların yararlandığı iktisap koşularından yararlanamayacak.

 

Bu taşınmazlar hazine taşınmazları değil, bunların kadastro çalışmaları sırasındaki malik hanesinde zilyetleri yani iktisap sahipleri belli.

 

1986’daki yasa diyor ki: “Taşkömürü havzasındaki ve diğer maden havzalarındaki madenler, arzın altındaki madenler devlete ait olması koşuluyla mülkiyet hakkı vatandaşındır.”  Şimdi, biz Zonguldak’ta bu vatandaşa mülkiyet hakkını vermiyoruz, Medeni Kanun’un açık hükümlerine rağmen, Anayasa’nın açık hükümlerine rağmen.

 

Dolayısıyla, bu yasa Zonguldak’ın sorununu tapu tahsis belgeleri yönünden kısmen çözümü konusunda ileri bir adım görülse de mevcut olan Havzai Fahmiye’yle ilgili, binlerce vatandaşımızı ilgilendiren, kenti mağdur eden sorunla ilgili mevcut sorunu daha da geriye götürüyor.

 

Malik hanesinde iktisap sahipleri belli olan taşınmazların bu malikler lehine tapuya tescil edilmesi lazım. Zonguldak’ta sorun bu. Yani, dolayısıyla biz, Komisyon üyelerimizden yasa hükümlerine Anayasa hükümlerine uygun olarak bu sorunu çözmeleri konusunda tüm Zonguldak olarak.

 

Önergemiz de bu yönde, önergeyi de bu yönde verdik. Yani, biz, hazinenin yerini… Yani, 2/B’de bile… Biliyorsunuz, orman arazileri zilyetlikle kazanılmaz ancak orman niteliğini kaybetmiş olan arazilerini, 2/B arazilerini bile vatandaşın belli indirimlerle satın alması konusunda kolaylık sağlarken, Zonguldak’ta vatandaşın zaten kendine ait olan, Medeni Kanun uyarınca iktisap koşulları gerçekleşmiş olan yani malik olduğu taşınmazları herhangi bir indirimsiz, vatandaşa harca hesap bedel üzerinde satmaya kalkıyoruz. Yani, bu, sorunu çözmediği gibi sorunu daha da derinleştiriyor. Yani, biz sadece bunun gündeme gelmesi konusunda…

 

BAŞKAN – Peki, bir problemi çözmüyor mu Sayın Köktürk?

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Çözmüyor.

BAŞKAN – Hiçbir problemi çözmüyor mu?

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Havzai Fahmiye’de sorunu çözmüyor, derinleştiriyor. Sayın Başkanım, tapu tahsis belgeleriyle ilgili sorunun çözümüne, 99 tarihine kadar olanlarda, katkı sağlıyor, o noktada teşekkür ediyoruz. Ama, buna karşılık bir diyet ödüyor. Zonguldak yani vatandaşın kendi arazisi hazine arazisiymiş gibi kabul ettirilmeye çalışılıyor ve parayla satın alınmaya çalışılıyor. 2/B’den bile daha geride bir durum söz konusu.

 

Biz tapu tahsis belgeleri konusunda gelinen aşamada birtakım eksikliklerine rağmen teşekkür ediyoruz ama Havzai Fahmiye’yle ilgili sorun hakikaten ciddi can acıtıyor.

 

Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırı, Medeni Kanun hükümlerine de aykırı. Biz bu konunun Genel Kurul aşamasına kadar Komisyon üyelerimizce değerlendirilerek, tartışılarak bu adaletsizliğin giderilmesini ve Zonguldak’ın bu temel sorununun çözümü katkısında tüm siyasi parti gruplarımızdan ve Komisyon üyelerimizden destek bekliyoruz.