Zonguldak'ta, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin aralarında Bülent Ecevit Üniversitesindeki (BEÜ) eski akademisyenlerinde bulunduğu 39'u tutuklu 55 sanık hakkında ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 15'er yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan iddianame, Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. 

Zonguldak 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Zonguldak Cumhuriyet Savcısı Gökhan Yüksel tarafından FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin hazırlanan 75 sayfalık iddianame üzerindeki incelemesini tamamladı.

Mahkeme, eski BEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhlis Bağdigen, eski BEÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Aydın'ın da aralarından bulunduğu 16'sı kadın 39'u tutuklu 55 sanık hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" suçlarından hazırlanan iddianameyi kabul etti. 

İddianamede, örgütün kuruluşu, yapısı, amacı, faaliyetleri ve stratejisi hakkında bilgiler, sanıkların ifadeleriyle değerlendirme kısmına yer verildi. 

İddianamede, tutuklu sanıklardan Doç. Dr. Tacettin Örnek'in ifadesinde, 2010'da tıp fakültesinde aynı bölümde çalıştığı ve FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Tekirdağ'da gözaltına alınarak tutuklanan Prof. Dr. Remzi Altın'ın vasıtasıyla cemaatle tanıştığını aktardı.

İlk katıldığı toplantıda dini içerikli sohbetlerin yapıldığını anlatan Örnek, ifadesinde şunları kaydetti:

"Bu ilk sohbette kendi aralarında dini konuşmalar yapmışlardı. Yine sonraki zamanlarda bu dört kişilik grupla cemaat toplantılarına devam ettik. Cemaat toplantılarını sırayla herkesin evinde bazen haftada bir bazen de iki hafta da bir şeklinde toplanıyorduk. Yine aynı şekilde toplantılarda dini sohbetler ve Gülen'in CD' leri izletiyordu. Genellikle ramazan ayına yakın bir zamanda himmet istenmişti. Himmet paralarını Remzi Altın toplamıştı. Bu arkadaş grubu ile 2010'da cemaat toplantılarına başladık. Sonraki zamanlarda toplantılara katılanların sayısı artmaya başladı. Gidenler, katılanlar oldu. Cemaat toplantılarına katılanlar ve gidenler aynı üniversitede çalışan öğretim üyeleriydi. Yeni üye katılımı genellikle üniversiteye yeni gelenlerden çağrılırdı. Kim tanıyorsa yeni geleni o davet ederdi." 



- Öğretmen, "imam" olarak sohbet toplantıları düzenlemiş

Örnek, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında "imam"lara yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınarak tutuklanan Hüsnü Sarı'yı, 2012'den itibaren akademisyen sorumlusu ve öğretmen olarak bildiğini belirterek, şunları kaydetti: 

"Hüsnü Sarı telefon çok etmezdi. Toplantı sonunda bir sonraki toplantının ne zaman yapılacağını söylerdi. Bize verdiği tarihte toplanırdık. Toplantılarda Sarı, dini içerikli sohbet yapardı. Bazen Fetullah Gülen'in vaazlarını dinletirdi. Her toplantı sonunda himmet toplanmazdı ancak yıl sonlarında genellikle ramazan ayına yakın himmet toplanırdı. Himmet paralarını Hüsnü Sarı toplardı. Toplanan himmet paralarını, 'Öğrencilere ve Afrika'da açılan su kuyuları için gönderileceğini' söylerdi. 2014'te MİT tırlarının durdurulması olayından sonra bu örgütten soğudum. Toplantılara yaklaşık 5-6 ay kadar hiç gitmedim. Daha sonra Fırat Uygur bana, 'toplantılara katılanların küçük gruplara bölündüğünü, benim grubumda Mustafa Aydın, Mehmet Çabuk ve İbrahim Akpınar olduğunu' söyledi. Benim grup sorumlusu olmamı istedi. Ben grup sorumlusu olmayacağımı söyledim. Biraz da korkudan o dönem doçentlik sınavına gireceğimden ve buna engel olabileceklerini düşündüğümden bir süre daha Uygur'un söylediği arkadaşlarda toplantıya katılmak zorunda kaldım. Toplantı yapıp yapmadığımızı Fırat Uygur takip ediyordu." 



- "Toplantılarda cemaatin yaptığı kötü şeyler iyiymiş gibi anlatırlardı" 

Fırat Uygur'u BEÜ Tıp Fakültesindeki öğretim görevlilerinden sorumlu "imam" olarak bildiklerini anlatan Örnek, iddianamede yer verilen ifadesinde şunları aktardı: 

"Uygur'un üzerinde ise akademisyenlerin sorumlusu olarak bilinen Hüsnü Sarı vardı. Daha sonra Sarı yerine Faik isminde kendisi hakkında fazla bilgi sahibi olmadığım 2014'te başka birisi geldi. Faik isimli şahıs 1 yıl kadar sorumlu olduktan sonra yine onun yerine Zeynel isminde hafız olarak bilinen birisi geldi. Zeynel'den sonra Sedat isminde Gürcistan'da çalıştığını öğrendiğim birisi geldi. Bunun haricinde örgütte üst konumlarda yöneticilik yaptığını bildiğim başka kimse yoktur. Biz sadece kendimizden sorumlu olan Fırat Uygur'u tanıyorduk. Ben bir kez Zeynel ile bir kez de Sedat ile görüşmüştüm. Zeynel ve Sedat ile Fırat Uygur'un Fatih Sitesi'ndeki evinde görüşmüştük. Bu görüşmelerde, 'Cemaatin hükümet ile yaşadığı sorunların azalacağını, Allah'ın yardım edeceğini, cemaatin üzerindeki sıkıntıların kalkacağı' şeklinde konuşmalar yapılmıştı. Toplantılarda cemaatin yaptığı kötü şeyleri iyiymiş gibi anlatırlardı. 'Hükümetteki bazı bakanların yolsuzluk yaptığını, cemaatçi polislerin bu yolsuzlukları görmezden gelemeyeceğini, polislerin gereğini yaptıklarından' bahsederlerdi. Cemaatin faaliyetlerinin kötü olmadığını, cemaat üzerinde kötü algı yaratılmaya çalışıldığını, cemaatin ülkemiz aleyhine çalışmadıkları' yönünde konuşmalar yapılırdı. Bizi cemaatin faaliyetlerinin iyi olduğuna ikna etmeye çalışmışlardı."

İddianamede sanıklar hakkında ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 7 yıl altışar aydan 15'er yıla kadar kadar hapis cezası isteniyor. 

Sanıkların yargılanmasına ilerleyen günlerde başlanacak.

(A.A)