Tarihi unutturulmaya, çarpıtılmaya çalışılan milletlerin gelişmesi, demokratikleşmesi mümkün değildir. Hele tarihi çok eskiye dayanan, 1.Dünya Savaşı'nı galibiyetle kapatıp kurulan, çok önemli bir coğrafyada yer alan Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak yakın tarihimizi çok iyi bilmeli, Cumhuriyetimizi sahiplenmeli, kurucularının yaptıklarını, fedakarlıklarını unutmamalıyız.

Son döneminde kendini yenileyemeyen, halkının, tarihinin gücünü değerlendiremeyen, milletinin yararını değil kendi menfaatini düşünen, hırsının esiri olanlar tarafından yönetilen, emperyalist ülkelerin hegemonyasına giren Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşı'nda yenildi. 30 Ekim 1918'de Mondros Silah Bırakışması'nı imzalayarak kayıtsız koşulsuz teslim olup, ordusunu terhis edip, galip devletlerin Türk yurdunu hızla işgalini kabul etti. 10 Ağustos 1920'de Osmanlı tarafından imzalanan Sevr Antlaşması ile Osmanlı Devleti'ne Ankara, Konya ve İç Anadolu'daki birkaç il bırakıldı.

-       İngilizler Musul, Urfa, Antep, Maraş'ı işgal edip, Çanakkale, Eskişehir, Afyon, Samsun, Merzifon ve Batum'a askeri birlik gönderdi

-       Trakya'nın tümü, Çatalca sınırına kadar Yunanlılara verildi. Ayrıca, Ege Bölgesi'ni işgal etmiş olan Yunanistan'a istediği takdirde bu toprakları kendisine katabilmesi hakkı da verildi,

-       İtalyanlar Antalya, Burdur, Isparta ve Konya'yı işgal ettiler.

-       Doğu'da Ermenistan ve Kürdistan adında iki devlet kurulacaktı.

-       İstanbul İngiliz, Fransız, İtalyan askerlerinin işgaline girdi. İstanbul'da sadece kukla bir Sultanlık bırakılıyordu.

-       Osmanlı Devleti'nin bütün gelirleri Uluslararası Borçlar İdaresi'nin (Düyun-u Umumiye) yetkisine bırakılıyordu.

-       Özel bir bayrağı ve zabıta gücü olan Uluslararası Boğazlar Komisyonu, Boğazlar'ın yönetim ve denetimini devralıyordu.

-       Kapütülasyonlar daha önce faydalanmayan Avrupa devletlerini de kapsayacak şekilde genişletildi

Emperyalist devletler tarafından, yetersiz ve bağnaz Osmanlı yönetimi işbirliği ile kurgulanan, kendisini yok etmeyi hedefleyen bu oldu bittiyi Türk milleti kabul etmedi. Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde tarihte benzeri olmayan şekilde kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi yönetiminde, hem Osmanlı devleti hem de emperyalist devletler ve maşalarına karşı Türk ulusal kurtuluş savaşını başlattı.

Dört bir yanı işgalle, ihanetlerle kuşatılmış, bitkin ve harap, umutsuz ve vizyonsuz kalmış, yok olma noktasına geldiği düşünülen Türk milleti  yurdunu işgal edenleri yenmesini bilerek, 36 milyon insanın yaşamını yitirdiği 1.Dünya Savaşı'nı 4 yıl daha uzatarak savaşı galibiyetle bitirdi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türkiye Büyük Millet Meclisi Sevr Antlaşması'nı yırtıp atmış, imzalayanları da vatan haini ilan etmiştir. Ülkesinden defettiği ülkelerle imzaladığı Lozan Andlaşması ile ülkesinin uluslararası haklarını tüm dünyaya büyük bir gururla belgelemiştir.

11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkesi 'nden sonra 21 Kasım 1922'de ilk toplantısı yapılan Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923'te sonuçlanmıştır. TBMM adına Delegasyon Başkanı, Dış İşleri Bakanı İsmet İnönü 'nün imzaladığı antlaşmanın en önemli yönleri

-       Musul dışında Misak-ı Milli'nin (Ulusal Ant) çizdiği ülkemiz sınırlarının benimsenmesi,

-       kapitülasyonların kaldırılması,

-       Türkiye'de bulunan yabancıların,  yabancı kurum ve okulların Türk kanunlarına tabi olması,

-       Ege adalarının silahsızlandırılması,

-       İstanbul'un işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması, boğazların silahsızlaştırılması (1936 Möntrö antlaşması ile Boğazlar konusu ülkemiz egemenlik haklarına gore çözüldü)

-       Ülkemizin kuzeyinde ve doğusundaki Rum ve Ermenilerle Doğu Avrupa'daki Türklerin karşılıklı değişimidir.

Osmanlı borçları onurlu bir davranış olarak yüklenilmiş, son ödemesi 1954'te yapılmıştır.

Lozan Antlaşması o dönemde imzalanan antlaşmalar arasında geçerliliğini koruyan tek antlaşma olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuksal ve siyasal anlamda yeniden tanınmasını sağlamıştır.

Sevr Antlaşması'nı Türklüğü yok etme kâğıdı, imzalayanları Türklüğün yok olmasını içine sindirebilen işbirlikçiler, zavallılar, hainler olarak tanımlarsak, Lozan Antlaşmasını tam bağımsız Türk devletinin kuruluş belgesi, bir tarihçimizin anlatımıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin Tapu Senedi'' olarak tanımlayabiliriz. Ülkemizi Sevr'den Lozan'a getirenler ise Kimin uşağı olursak ayakta kalır, durumu idare ederiz diye düşünmeyip her türlü zorluğa göğüs gerebilen, Türk tarihinin dehaları, Türk Milleti'nin kahramanları, kurtarıcıları, Atalarıdır.

Burada özellikle vurgulanması önemli, anılması gereken kişi Lozan görüşmeleri kahramanı İsmet İnönü'dür. Kurtuluş Savaşı'nda Garp Cephesi orduları komutanı; Lozan barış antlaşmasını imzalayan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin Baş delegesi ve Dışişleri Bakanı; Atatürk'ün devrim hareketleri ve yeni Türkiye'yi yapma çabası içinde geçen yıllarında Cumhuriyet hükümetlerinin Başbakanı; Atatürk'ün ölümünden sonra, Türkiye Cumhuriyeti İkinci Cumhurbaşkanlığına seçilen Türk milletinin en seçkin önderlerinden biridir. Lozan'da tarih yazarak bağımsızlığımız ve egemenlik haklarımızdan ödün vermeksizin büyük bir utku kazanarak dost düşman her kesin alkışını alan İsmet İnönü'dür. Dönemin bilinen en güçlü devlet adamı diye tanıtılan Lord Curzon'u alt etmiş, Lozan'ın ikinci evre çalışmalarında İsmet Paşa'nın karşısına çıkarılmamış, Sir Horas Rambold Lozan'a gönderilmiştir.

Lozan Barış Antlaşması 'nı o gün savaşı sürdürmeyi göze alamayarak imzalamak zorunda kalan, ama Türk ulusunun bu antlaşma ile elde ettiği tam bağımsızlığı bir türlü içlerine sindiremeyen emperyalist devletler, Sevr Barış Antlaşması 'nı yeniden yürürlüğe koymak için durmaksızın çabalamaktadırlar. Kendilerine eşbaşkanlar, destekçiler, yandaşlar bularak, çeşitli cemaat ve vakıflar kurup, hegomanyaları altına alarak birçok işbirlikçiler oluşturmaktadırlar.  Özellikle son günlerde İsmet İnönü'nün hedef seçildiği görülmektedir. Aslında bu nankörce yapılan eleştirilerin asıl hedefinin henüz doğrudan saldırılamayan ancak zaman zaman ima yollu sataştıkları, eserlerini tırpanlamakla yetindikleri Gazi Mustafa Kemal  Atatürk olduğuna kuşku yoktur.

Ancak gerçekler, yapılanlar, kazanılanlar, yaratılanlar ortadadır. Emperyalist devletler ve işbirlikçileri, yarattıkları her türlü zalimliğe, haksızlığa, hukuksuzluğa ve yalanlarına rağmen 1. Dünya Savaşı sonunda Türk Milleti'nden nasıl tokat yeyip, Lozan ile Türk Milleti'nin haklarını vermek zorunda kaldılarsa, eninde sonunda yine derslerini alacaklarına inancımız tamdır. Yurttaşlarımızın da bu konuda ümitlerini korumalarını salık veriyoruz.

Lozan Antlaşması müzakerelerinde bulunanlar, onaylayanlar ve bu antlaşmayı yaratanlar Türk Milleti tarafından her zaman şükranla, minnetle, övgüyle saygıyla anılacaktır.

Önder Öner

Atatürkçü Düşünce Derneği

Karadeniz Ereğli Şube Başkanı