Kdz. Ereğli Eğitim İş Temsilcisi Cengiz Başaran, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamasında AKP iktidarının demokrasi ve insan haklarını tehdit eden uygulamalarından vazgeçmesi gerektiğini belirtti.

Başaran, “Tüm vatandaşları için insan olmanın onuruna yakışan yaşam standartları sağlamak ve onları haksızlıklara karşı korumak devletlerin temel görevlerindendir” dedi.

Yaşama hakkından sonra gelen en önemli hakkın özgür düşünce hakkı olduğunu ifade eden Başaran açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. 65 yıl önce bugün, Birleşmiş Milletler bünyesinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edilmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, uluslararası düzeyde "insan haklarının anayasası" olarak, devletleri bu alanda ortak değerler ve ilkeler çerçevesinde birbirine yakınlaştıran en temel belgelerden birini oluşturmaktadır.

 

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yayınlanabilmesi için verilen mücadelenin temelinde, insanın düşünebilen bir varlık olması yatmaktadır. Düşünce, insanı insan yapan en önemli değerlerden biridir. Bu nedenle, “yaşama hakkı”ndan sonra gelen en önemli hak, “özgür düşünme” hakkıdır.

Bize göre en geniş anlamda insan hakları; her türlü emperyalist işgale, baskıya, sömürüye ve şiddete karşı direnen  insanlığın, ulusal, toplumsal ve sınıfsal haklarıdır. Ulusal, toplumsal ve sınıfsal içeriği boşaltılmış; tamamıyla bireyciliğe, etnik milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe dayandırılmış bir insan hakları mücadelesi, ancak ve ancak emperyalizmin çıkarlarına hizmet edecek ve onun değirmenine su taşıyacaktır.

 

Bugün “ileri demokrasi” nutukları atan AKP iktidarı döneminde, başta yaşam hakkı olmak üzere, temel insan hak ve özgürlükleri alanında ülkemiz tarihinin en karanlık günlerini yaşamaktadır.  Yargının bağımsızlığı tartışılır duruma getirilmiş, adil yargılanma süreci zedelenmiş, ülkemiz adeta açık cezaevine dönüştürülmüştür. İfade özgürlüğü yerlerde sürünmekte, cumhuriyet tarihinin en ağır dönemi yaşanmaktadır. Gazeteciler, avukatlar, milletvekilleri, öğretim üyeleri, siyasetçiler, sendikacılar, öğrenciler, aydın ve yazarlar neyle suçlandıklarını bilmeden cezaevlerinde tutulmaktadır. Toplantı ve gösteri hakkı engellenmeye ve cezalandırılmaya devam ederken, örgütlenme özgürlüğünde ilerleme sağlanamamıştır. Din ve vicdan özgürlüğü sorunu devam etmekte ve tam bir ayrımcılık örneği sergilenmektedir.

 

Tüm vatandaşları için insan olmanın onuruna yakışan yaşam standartları sağlamak ve onları haksızlıklara karşı korumak devletlerin temel görevlerindendir. Bu nedenle siyasi iktidarı, demokrasi, insan haklarını tehdit uygulamalara son vermesi konusunda uyarıyor; saydamlık, kadın-erkek eşitliği gibi ortak değerlerin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması; ırkçılık, hoşgörüsüzlük ile her türlü etnik-dini ayrımcılık ve aşırılıkla mücadele edilmesi için girişimlerde bulunmaya çağırıyoruz.

Tüm insanlık gibi ulusumuzun da her türlü ulusal, toplumsal, sınıfsal sömürüye ve işkenceye maruz kaldığı bu dönemde, Eğitim-İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da insan hak ve özgürlükleri için mücadele etmeye devam edeceğiz.”