Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Karababa, Batı Karadeniz Platformu’nun Çaycuma’da düzenlediği panelde yaptığı konuşmada, “İnsan ve doğa sağlığına ölümcül darbe vuran ve geri dönüşümü neredeyse olanaksız olan termik santral cehennemine mahkum değiliz. Türkiye, 20 bin megavat elektrik üretimi fazlası olan bir ülkedir; enerji açığı söylemi yalandır” dedi.

 

Batı Karadeniz Platformu tarafından, KESK’e bağlı Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği ve Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’nın (ZOKEV) katkılarıyla Çaycuma Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Termik Cehennemine Hayır” konulu bilgilendirme paneli büyük bir ilgiyle izlendi.  Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Karababa, Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Altmış ve Hayat TV Çepeçevre Programı Yapımcısı Evrensel gazetesi yazarı Özer Akdemir’in panelist olarak katıldığı etkinlik konuya ilişkin bilimsel veri ve istatistiki bilgilerin paylaşıldığı aydınlatıcı bir etkinlik olarak öne çıktı.

 

VATANDAŞLAR İLGİ GÖSTERDİ
Panele, her meslek ve yaştan insanın yanı sıra, CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Perşembe Belediye Başkanı İsmail İnam, CHP İlçe Başkanı Umut Başoğlu, CHP İl Genel Meclisi Üyesi İsmail Korkmaz, Eğitim-Sen Zonguldak Şube Sekreteri İsmet Akyol, Eğitim-Sen Çaycuma Temsilcisi Gökhan Taner Günsan, Devrek, Filyos, Saltukova, Kayıkçılar, Hacılar, Nebioğlu, Perşembe ve Devrek’ten Köy ve Mahalle muhtarları ile vatandaşlar katıldı.

 

CURA’DAN AÇIKLAMA
Batı Karadeniz Platformu Çaycuma Temsilcilerinin tüm siyasi partilere, sendikalara ve sivil toplum kuruluşlarına bire bir çağrı yapmış olmalarına karşın özellikle iktidar partisi çevrelerinin ve iktidara yakın sivil toplum örgütlerinin, sendikalarının paneli izlemeye gelmemiş olmaları dikkati çekti. Panelin açış konuşmasını Zonguldak Köy Kalkınma ve Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Başkanı Bayram Cura yaptı. Cura, tarım ve hayvancılık sektörünün yanında meyve ve sebze üretiminin bölgemizdeki yeri ve önemini vurguladıktan sonra, “Termik Santrallerin bölgemiz doğasını ve canlı yaşamını talan etmesine izin vermeyeceğiz” dedi.

 

“İNSANLAR KANDIRILIYOR”
ZOKEV Mütevelli Heyeti Başkanı Gazeteci-Yazar Ahmet Öztürk’ün yönettiği panelde sırasıyla, Bayram Cura, Osman Karababa, Erdoğan Altmış ve Özer Akdemir sunum yaptı.
Ahmet Öztürk, Zonguldak bölgesinin termik santral planlarıyla kuşatılmış durumda olduğunu belirterek, ‘Ereğli’den Amasra’ya kadar 15 adet termik santral yapılması planlanıyor ve bunun en 3 tanesi de Filyos Vadisi’ne kurulacak. Önceki gün termik santral yapımının planlandığı yerlerden birisi olan Çaycuma Sazköy’de bu toplantının aynısını yaptık. Ne yazık ki, çok büyük yalanlarla oradaki insanları kandırıyorlar. Toprakları, Bakanlar Kurulu kararıyla ‘acil kamulaştırma’ kararı ile kamulaştırılmış. Termik santral planlarıyla doğal yaşam alanları ortadan kaldırılacak. Bartın ve Amasra örneğinde olduğu gibi bununla sonuna kadar mücadele edilmesi gerekiyor” dedi.

 

“KOYUNLAR GİBİYİZ”
Panelde, termik santrallerin nasıl bir kirliliğine neden olduklarını, insan ve doğa üzerindeki etkilerini anlatan Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, “Yaşamımızı sürdürdüğümüz süre boyunca tüm çevresel faktörlerle karşı karşıya kalıyoruz. Ülkemizde, doğumda beklenen yaşam süresi de oldukça uzadı, 70’li yaşlardan bahsediyoruz. Dolayısıyla da çevresel faktörlerle yüz yüze geldiğimiz süreç uzuyor. Bu nedenle Türkiye’de kanser görülme sıklığında oldukça tempolu bir artış var. Belki de gelişmiş ülkelere göre çok daha fazla artış var. Bu da, bizim ülkemizin çevresinin kirletilebilir olmasından kaynaklanıyor” dedi.

 

GENETİK BOZUKLUK
Atıklarla toprak, su ve havanın kirletildiği, bu nedenle aynı ortamda üretilen gıdaların da kirlendiğini dile getiren Prof. Dr. Karababa, “Buna insanın ürettiği kimyasal kirleticiler de ekleniyor. Ve risk giderek artıyor. Bu çevresel etkiler, genetik materyalin bozulmasına da neden oluyor. Bebek anne karnındayken, annenin aldığı tüm kirliliğin önemli bir bölümü bebeğe de geçiyor. İstatistikler bize, doğumsal anomalilerde de bir artışın olduğunu gösteriyor. Doğumsal anomalinin yanı sıra, 0-4 yaş çocuklarda kanser ve alerjik yapılı çocukların sayısı bugün çevresel risklerin artması nedeniyle giderek artıyor” şeklinde konuştu.

 

YAŞAMI TEHDİT EDİYOR
Ülkede termik santral sayısının da özel sektör üzerinden arttığını ifade eden Prof. Dr. Karababa, “Dünyada su kaynakları giderek azalıyor ve küresel ısınma nedeniyle su sorunumuza da giderek yoğunlaşıyor. Ve biz tam böyle bir ortamda, giderek daha fazla su tüketen bir enerji alanına yatırım yapıyoruz. 1000 MW’lık bir santral, günlük 350 bin kişinin su tüketimine eşit miktarda su tüketiyor. Termik santraller, sıvı, gaz atıklarıyla ve külleriyle doğayı kirletiyor. Termik santraller doğaya, ağır metaller ve radyoaktivite de veriyor. Yani bir termik santral, doğaya-insana zarar vermek bağlamında karşılaşabileceğiniz en riskli fabrikadır. Termik santraller, doğayı da bozuyor, hayvan yaşamını da tehdit ediyor. Hatta binalarımız, tarihsel yapılarımızı da etkiliyor. Ve ülkemizde 40 civarında daha yeni termik yapılması planlanıyor” dedi.

 

SOLUNUM KAPASİTESİ DÜŞÜYOR
Sunumunda verdiği örneklerle, termik santrallerin yarattığı hava-su ve toprak kirliliğinin nelere yol açtığını gösteren Prof. Dr. Karababa, şöyle devam etti: “Besin döngüsüne karışan termik santral atıkları, etkilerini gıdalar üzerinden de sürdürüyor. Santrallerin yol açtığı hava kirliliği, solunum kapasitemizin giderek düşmesine neden oluyor. Bu durum da, daha az oksijen alınması ve hücre ölümlerine yol açabiliyor. Elimizdeki veriler, hava kirliliği arttığında, hastaneye başvuran insan sayısında artış olduğunu gösteriyor. Toz atıklar ise, kanın akışkanlığını azaltıyor ve daha çok kalp krizi, damar sertliği ve beyin kanaması vakası yaşanmasına neden oluyor. Kanser de bu risklerin arasındadır. Astım atakları, öğrenme güçlüğü gibi etkiler de, yapılan araştırmalarla saptanan veriler arasındadır. Santrallerin atıkları arasındaki 10’un üzerindeki ağır metalin etkileri, birçok organda hasar ve kayıplara yol açıyor. Santraller çevreye, genetik materyali bozan radyoaktif izotoplar da veriyor.”

 

FAZLAMIZ BİLE VAR
Türkiye’nin en yüksek elektrik tüketim miktarının 40 bin MW/saat olduğunu, elektrik üretiminin ise 60 bin MW/saatin üzerinde gerçekleştiğini vurgulayan Prof. Dr. Karababa, “Türkiye’nin enerji açığı var” söylemlerinin, elektrik konusunda gerçekle bağdaşmadığını belirtti. 20 bin MW/saat üretim fazlası olmasına karşın, ülkede 44 civarında yeni termik santral, 5 nükleer santral ve 2 binin üzerinde HES planlandığını dile getiren Karababa, “20 bin megavat üretim fazlası vardır. Enerji açığımız olduğu savı bir yalan, bir aldatmacadır. Avrupa ile enerji nakil anlaşmamız var. Ürettiğimizin fazlasını, Avrupa Birliği’ne vereceğiz. Bize biçilen rol bu; enerji koridoruyuz. Avrupa’nın kirletmek istemediği, Avrupa’nın çekildiği kirli teknoloji alanlarıyla enerji üretiminin hepsi bizde artık… Kendi ayaklarıyla mezbahaya giden koyunlar gibiyiz. Canhıraş çalışıyoruz ama yeterli olmuyor. Olsaydı, ülkemizde bunlar olmazdı. Bu nedenle çoğalmamız gerekiyor, termik santrallere mahkûm değiliz. Farklı ve daha az zararlı enerji üretim seçenekleri planlanabilir, Termik santraller insan ve doğa yaşamında geri dönüşümü olanaksız hasarlar meydana getirmektedir, Termik Santral cehennemine teslim olmamalıyız” diye konuştu.

 

EMSAL GÖSTERECEKLER
Bartın Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Altmış ise, yaptığı sunumda, Amasra’da yapımı planlanan termik santrale karşı Bartın ve Amasra’da yaptıkları hukuki ve fiili mücadelenin evrelerini anlattı. Altmış, “Yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın en önemli turizm merkezlerinden birisi olan Amasra’nın göbeğinde yapımı planlanan termik santral gerçekleşirse Türkiye genelinde direnecek bir nokta kalmayacaktır. Amasra’ya termik santral yapan güç, başka yerler için Amasra’yı emsal gösterecektir, Amasra ve Bartın destansı bir mücadelenin içinden gelmekte ve bütün şehir hep birlikte olarak bu saldırıları geri püskürtmeyi şimdilik başarmış durumdadır, ne yazık ki devlet ve özel sektör bütün gücüyle bölgeye yüklenmektedir, biz direnmeyi sürdüreceğiz, termik santral cehennemine teslim olmayacağız” dedi.  Altmış, alkışlarla kesilen konuşmasında, Çaycumalı duyarlı insanların Bartın ve Amasra termik santral direnişine destek vermesini istedi.

 

AKDEMİR: “ANADOLU YAŞAM NÖBETİNDE”
Hayat TV Çepeçevre Programı Yapımcısı gazeteci Özer Akdemir de, Türkiye genelinde yapılan doğa kıyımlarından fotoğraf ve resmi bilgilerle örnekler verdi, “Anadolu Yaşam Nöbeti”nde başlıklı sunumuyla yapılan mücadelelerin aşamalarını, ülkede çevreye zarar veren yatırımlara karşı yapılan mücadele deneyimlerinden örnekler vererek yaşananları anlattı. Doğaya zarar veren yatırımların, kuruldukları bölgelerde neden oldukları değişime, öncesi ve sonrasına dair çarpıcı fotoğraflarla örnekler veren Akdemir, yaşam alanlarını korumak isteyen yurttaşların da bu yatırımlara karşı verdikleri destansı mücadeleleri özetledi. 

 

MAHKEME RAPORU
Panelistlerin sunumları ardından izleyenlerin soruları yanıtlandı. Bu arada söz alan CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, TBMM’de bu konulara ilişkin verdikleri mücadeleyi ve hukuksal girişimleri anlattı. Köktürk, “Torba yasalara sıkıştırılan maddelerle ÇED Raporu ve aleyhte mahkeme kararlarını bertaraf etmek için Acil Yargılama kumpaslarıyla hukuksal sürecin önü kesilmek isteniyor, elbette gereken direnişi ve girişimleri yapıyoruz ama Anayasa’nın verdiği fiili direnme hakkını kullanmanın ne kadar öncelikli ve önemli olduğunu görüyor, halkımızı bu direnme hakkını kullanmaya çağırıyorum, bizler de hem bölgemizin hem de Bartın’ın yanında olmayı sürdüreceğiz” dedi.

Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı da, “Termik santral girişimleriyle ne tür bir tehlike altında olduğumuzu görüyoruz, ben Çaycuma Belediye Başkanı olarak her türlü mücadelenin yanında ve içinde olacağımı beyan ediyorum, üzerimize düşen neyse gerekeni yapacağımın sözünü veriyorum” dedi.

 

(Haber Merkezi)