Kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine TÜRK-İŞ’in başlattığı eylem süreci 2 Temmuz 2009 tarihinde 81 ilde mesai saati bitiminde AKP İl Örgütlerinin önünde düzenlenen kitlesel basın açıklamalarıyla başladı.

AKP Zonguldak İl Örgütü binasının önünde bulunan Madenci Anıtı’nda toplanan binlerce kamu işçisi Hükümeti uyardı. Yaklaşık 3 bin kişi Madenci Anıtı’nda katılınca, kitlesel basın açıklaması mitinge dönüştü.

Türk-İş’in bildirisini okuyan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ramis Muslu, “Eylemlerimiz, uyarı niteliğindedir ve taleplerimiz kabul edilinceye kadar devam edecektir. Taleplerimiz kabul edilmezse grev silahımızı kullanmaktan çekinmeyeceğiz. Umuyoruz ki bugün-yarın bir gelişme sağlanır ve bu eylemlere ve grevlere gerek kalmaz. Bizim maksadımız kavga etmek değil, soğukkanlılıkla, sükunetle konuyu çözüme ulaştırmaktır. Ama herkes bilmelidir ki, Türkiye işçi sınıfı kavgaya davet edildiğinde bu kavgadan da kaçmayacaktır” dedi.

Kitlesel basın açıklaması sırasında coşkulu kalabalık sık sık “Hükümet uyuma sabrımızı taşırma. Mücadele sürüyor, sürdüreceğiz. İşte emekçi, işte Zonguldak. Krizin sebebi işçi değildir. İş, ekmek yoksa barış da yok. İşçi memur elele genel greve. Maden işçisi demokrasi bekçisi. Emeğin başkenti şanlı Zonguldak. Vur vur inlesin, Ankara dinlesin” sloganları attı.

Kitlesel basın açıklamasına başta Genel Maden İşçileri Sendikası olmak üzere Türk-İş’e bağlı sendikaların yöneticileri ve üyeleri, emekçiler, sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri, meslek odalarının temsilcileri katıldı.

GMİS Genel Başkanı Ramis Muslu’nun okuduğu Türk-İş’in kitlesel basın açıklaması şöyle;

“Biz, Türk-İş’e bağlı sendikalara üye yaklaşık 300 bin kamu işçisi olarak; kimimiz ocak, kimimiz şubat, kimimiz mart ayından bu yana toplu iş sözleşmelerimizin imzalanmasını bekliyoruz.

Türk-İş Konfederasyonumuzun yöneticileri ve kamu kesimi koordinasyon kurulu tarafından belirlenen teklifimizi yerel seçimlerden önce hükümete vermiştik. Ancak, gerek yerel seçimler, gerekse ardından gelen kabine değişikliği nedeniyle, görüşmelerde ciddi bir gelişme olmadı.

HÜKÜMETİN TEKLİFİ YETERSİZ

Taleplerimize ilişkin cevap nihayet 4 Haziran 2009 tarihinde Kamu Sözleşmelerinden Sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ile yapılan görüşmede geldi.

Sayın Yazıcı, birinci ve ikinci altı aylar için yüzde 3; üçüncü ve dördüncü aylar için yüzde 2.5 zam teklifinde bulundu,  1000 TL’den düşük ücretlerin ise sadece 25 TL artırılabileceğini ifade etti.

Aradan geçen zamana rağmen bugün gelinen nokta farklı değildir.

Yönetim kurulumuzun dün Başbakan ile yaptığı görüşmede Başbakan, birinci altı ay için yüzde 3’ün üzerine çıkılamayacağını söylemiş, ikinci altı aydaki yüzde 3 rakamını ise yüzde 4’e çıkarmıştır.

Türk-İş, bu teklifi kabul etmedi ve eylemlilik sürecinin startını verdi. Bugün itibariyle 89 bin 915 işçimiz için grev kararı alınmış, 3 bin 851 işçimizin toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu’na intikal etmiş, 96 bin 312 işçimizin sözleşmesi arabulucu aşamasına gelmiştir.  30 bin 861 işçimizin ise toplu iş sözleşmesi görüşmeleri devam etmektedir.

Gelinen noktada aylardır sözleşme bekleyenler ve onların aileleri üzgündür, kırgındır, kızgındır.

GELİR VERGİMİZİ PEŞİN ÖDÜYORUZ

Bizler, yani kamu işçileri gelir vergilerimizi her ay peşin ödüyoruz.

Diğer ücretlilere göre daha belirgin vergi mağduruyuz. İşçilerin ücretleri yıl içerisinde vergi nedeniyle düşmektedir. Bu durum 2006 yılından bu yana daha da ağırlaştırılmıştır.

2006 yılında işçilerin vergi oranları yükseltilmiş, vergi dilimleri daraltılmıştır. 2008 yılında ise işçi gelirlerinin sigorta prim tavanını aşan kısmı primlendirilmeye devam edilmiş, ayrıca sadece kamu işçilerine ödenen ikramiyeden sosyal güvenlik primi kesilmeye başlanmıştır.

Bu durumda ücretlerimiz Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 6 azalmakta ve Aralık sonuna kadar düşük ücret devam etmektedir. Bu nedenle, Temmuz ayında yapılacak yüzde 6 oranında zam, sadece ücretlerimizin sabit kalmasına yetmektedir. Hükümetin önerdiği, birinci altı ay için yüzde 3, ikinci altı ay için yüzde 4 oranındaki ücret zam teklifi kabul edilirse, Temmuz ayında yüzde 3 zam almamıza rağmen ücretlerimiz yüzde 3 düşecektir.

KAMU ÇALIŞANLARI “AZALAN GELİRLİ”DİR

Bizleri; “sabit gelirli” kategorisinden de çıkarıp, “azalan gelirli” hale getiren bu çarpıklığı kabul etmemiz mümkün değildir.

Gelir düzeyi itibariyle yoksulluk sınırının altında yaşayan bizler, hükümetin “yoksulun yanındayız” söylemlerinin karşılığını kendi hayatımızda görememekte, aksine reva görülen yüzde 3 zam nedeniyle özellikle mağdur edilmeye çalışıldığımızı düşünmekteyiz.

İçinden geçtiğimiz kriz dönemi öncesinde işverenlere sağlanan kolaylıklar, primler ve muafiyetler kriz döneminde yenilenmekte ve genişletilmektedir. Oysa, krizin daha kolay atlatılabilmesi için; Piyasaların canlandırılması, geniş halk kitlelerinin satın alma gücünün artırılması gerekiyor.

Halkın satın alma gücü artırılmadığı sürece alınacak hiçbir önlemin faydası olmayacaktır.

TÜRKİYE’Yİ 2001 KRİZİNDEN ÇALIŞANLAR ÇIKARDI

Krize karşı duyarsız olduğumuz düşünülemez. 2001 krizinden bu ülkeyi; daha çok çalışarak, daha uzun çalışarak ve daha verimli çalışarak çıkaran bizleriz.

2001 krizinden bu tarafa da gelişen ekonomiden pay alamayan, ücretleri enflasyona yenik düşen, artırılan vergi ve sigorta primleri ile ücretleri kuşa çevrilen bizleriz.

Hükümet artık üzerine düşen görevi yapmalıdır. Kayıpları yüzde 20’leri bulan kamu işçisine verilen zam oranını kabul etmemiz mümkün değildir.

GREV SİLAHINI KULLANMAKTAN ÇEKİNMEYİZ

Türk-iş, gelinen noktada taleplerini daha yüksek sesle dile getirmek amacıyla bir dizi eylem kararı almıştır. Bugün burada bu eylemin birincisini gerçekleştirmekteyiz.

Eylemlerimiz, uyarı niteliğindedir ve taleplerimiz kabul edilinceye kadar devam edecektir.

Taleplerimiz kabul edilmezse grev silahımızı kullanmaktan çekinmeyeceğiz.

Umuyoruz ki bugün-yarın bir gelişme sağlanır ve bu eylemlere ve grevlere gerek kalmaz.

Bizim maksadımız kavga etmek değil, soğukkanlılıkla, sükunetle konuyu çözüme ulaştırmaktır.

Ama herkes bilmelidir ki, Türkiye işçi sınıfı kavgaya davet edildiğinde bu kavgadan da kaçmayacaktır.

Hepinize saygılarımı sunuyorum”.

Konuşmasının son bölümünde 16 yıl önce Sivas Katliamı’na değinen GMİS Genel Başkanı Ramis Muslu, Sivas’ta katledilen 37 aydının unutulmayacağını belirterek “Her art altında demokrasi mücadelesini sürdüreceğiz. Sizler az önce attığınız sloganlarla demokrasi bekçisi olduğunu belirttiniz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokrasinin ülkemize yerleşmesi mücadelemiz sürecektir. Bu katliamı gerçekleştirenleri bir kez daha lanetliyoruz” dedi.