“İstanbul Sözleşmesi Temel İnsan Haklarına Dayanır; İnsan Hakları Tartışılamaz!” başlıklı yazılı bir açıklama gönderen Kdz. Ereğli Kadın Platformu,  “İstanbul Sözleşmesi'nden geri adım atılmasını kabul etmiyoruz, haklarımızdan da yaşamlarımızdan da vazgeçmiyoruz.” Görüşünü savundu.

Açıklamanın devamı şöyle:

   

Türkiye, 9 yıl önce (2011), İstanbul’da törenle imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni, diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olmuştu. O gün hükümette olup imza atan aynı siyasi parti ilk imzacısı olmakla övündüğü İsatanbul Sözleşmesinden vazgeçeceğini ilan etti.

İstanbul Sözleşmesi, kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, bir insanın cinsiyeti üzerinden zulme maruz bırakılmasının önlenmesi, zulme maruz bırakılanların korunması ve bırakanların gerektiği şekilde cezalandırılması için devletlere yol haritası çizen, atılması gereken somut adımlar konusunda kılavuzluk eden uluslararası bir uzlaşma metnidir.

Bazı çevrelerin bir süredir "Türk aile yapısına zarar verdiği” gerekçesiyle hedefine aldığı Sözleşme ile ilgili Cumhurbaşkanlığı makamından yükselen ses, bütün kadınları ve çocukları bekleyen büyük tehlikeye işaret ediyor.

    

Sözleşmeden çekilmek, sözleşmenin referans aldığı ve Türkiye’nin de taraf olduğu tüm temel insan hakları belgelerini de tartışmalı hale getirmek anlamına gelecektir. Anayasa’daki eşitlik ilkesinden, şiddeti önlemek ve maruz bırakılanları korumakla ilişkili diğer yasalardan vazgeçildiğinin, devlet olarak kadın erkek eşitliği ve kadına karşı şiddeti önleme politikasını terk ettiğinin tüm dünyaya ilan edilmesidir.

Bu sözleşme; devletin görevi yalnızca iş işten geçtikten sonra suçluların peşine düşmek değil, o suç oluşmadan toplumsal koşulları dönüştürmektir diyor. Bu sözleşmenin nesine karşısınız? Kadınların şiddetten korunmasına mı karşısınız yoksa devlete ödev ve görevler yüklenmesine mi karşısınız? ‘Aileyi korumaz’ deniyor, bu sözleşme ailenin tüm bireylerini korur ama tecavüzcüleri, katilleri, şiddet uygulayanları korumaz. İnsan korunmadan da aile korunmaz.

Bu sözleşmeye karşı olanlar; kadınları erkekle eşit görmeyen, kadınların kâğıt üzerinde bile erkekle eşit haklara sahip olmasına tahammül edemeyen bir zihniyetin yansımasıdır.

Kadın cinayetleri ve şüpheli ölümleri durdurmak için İstanbul Sözleşmesi uygulanması gereken bir sözleşmedir. Kadınları ve çocuklarını koruma altına almak amacıyla yazılmış bir sözleşmeden vazgeçmek, şiddeti onaylamak anlamına gelir. Yaşamak haktır, İstanbul Sözleşmesi, kadınları ve çocukları yaşatır!

İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasını değil aksine kadına yönelik fiziksel ve cinsel, psikolojik her türlü şiddetin kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı daha etkin önlemler alınmasını, İstanbul Sözleşmesi'nin ve 6284 sayılı Yasa'nın etkin uygulanmasını talep ediyoruz.

İstanbul Sözleşmesi yok yere yazılmadı, bir ihtiyaçtan doğdu, bir mücadeleden doğdu. İstanbul Sözleşmesi ve kazanılmış her hakkın temelinde binlerce kadının kanı, canı, gözyaşı ve acısı var. Milyonlarca kadının adalet mücadelesi ve hak mücadelesi var. İktidar istiyor diye çıkılabilecek bir sözleşme değildir. Saçma sapan gerekçelerle şiddetin odağında olmak, öldürülmek istemiyoruz. Hiçbir şey yaşam hakkımız üzerinde değildir.

Özgecan Aslan, Şule Çet, Ceren Özdemir, Gülistan Doku, Nadira Kadirova... Ve daha binlerce kız kardeşlerimiz. Hikâyelerimiz aynı! Kadınlar vahşet hikâyelerinin değil umut dolu yarınlara başarılarla imza atan hikâyelerin kahramanı olmak istiyor. Kendi haklarımızı savunacak kadar güçlüyüz. Yaşamımız ve haklarımız üzerine, erkek zihniyetinin tartışmasını kabul etmiyoruz.  Engellemelere boyun eğmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nden geri adım atılmasını kabul etmiyoruz.Bu memleketin kadın mezarlığına çevrilmesine izin vermeyeceğiz.

İstanbul Sözleşmesi yaşatır! İstanbul sözleşmesini tartışmayın, uygulayın. Kazanılmış Haklarımızdan Ve şiddetsiz bir hayat mücadelesinden asla VAZGEÇMEYECEĞİZ.