“Kadın hayat kadınıydı. Katli helaldir, dedim ve Batman Çayı’na götürüp burada defalarca bıçakladım. Kadın bir türlü ölmüyordu, canı çok zor çıkı. En az 100 kere bıçakladım. Öldüğünden emin olduktan sonra olay yerinden uzaklaştım…”

Kan donduran bu sözler, her gün bir kadın katliamının yaşandığı, koca ya da sevgili dayağı ve şiddeti nedeniyle kadınların, kızların intihar ettiği, cezaevlerinin tıklım tıklım dolu olduğu Türkiye’de bir “kadın katili”ne ait…

Evet, evet bu sözler, cinayeti işledikten sonra kanlı ellerini Batman Çayı’nda yıkadığını söyleyen ve Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan R.Ö.’ye ait… Ellerini yıkadıktan sonra gömleğinin yakasına da kan bulaştığını görüyor R.Ö ve gömleğini de çıkarıp, yakasını Batman Çayı’nda yıkıyor…

Bu nasıl bir hınçtır, bu nasıl bir nefrettir, bu nasıl bir sevgisizliktir ki, katil (ki kendisi itiraf ettiğine göre suçu sabittir), mahkemede gururla, “Son nefesine kadar bıçakladığını” anlatıyor…

Saadet M. (48) adlı kadın 22 Eylül 2012 tarihinde bıçaklanarak öldürülmüş halde Batman Çayı kenarında bulunmuştu. Cinayet sonrası olay yerine gelen ve öldürülen kadına ait cep telefonunu Çay kenarındaki taşların arasında bulan polis, cinayeti aydınlatan ipuçlarına ulaşmış, sonrasında da katil zanlılarını yakalayıp, adalete teslim etmişti…

R.Ö.’nün, cinayete yardım ettiği iddia edilen M.M.’yle birlikte yargılandığı Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 3 Nisan tarihli duruşmada, yapılan otopsi sonucu hazırlanan raporda, kadının “36 adet başına öldürücü darbe olmak üzere 90 kesici ve delici aletle vurulduğu”nun tespit edildiğine yer verildi.

Sanık R.Ö.’nün mahkemede verdiği ifade kan dondururken cinayete yardım ettiği iddia edilen ve tutuksuz olarak yargılanan M.M.’de son ifadesinde cinayet anını şöyle anlattı:

“R.Ö. iki dizi ile kadının sırtına çökerek, yan kısımlarına doğru çok hızlı bir şekilde, defalarca sağ elindeki bıçak ile vurdu. Bir yandan da, ‘hakkın ölümdür, katlin helaldir’ diyordu…”

Batman Postası’ndan Fırat Turğut’un bildirdiğine göre, 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki bu dava karar için 13 Mayıs 2015 tarihine ertelendi. Ne dersiniz böylesine hunharca bir kadını katleden bu sanığın cezasında, duruşmada vs. iyi hali gerekçe gösterilerek “iyi hal indirimi” yapılır mı?

2015 yılının ilk çeyreğinde de, kadın katliamları ve kadına yönelik şiddet haberleri tavan yaparken bu davanın sonucunu da merakla bekliyoruz…

3 ayda 109 kadın öldürüldü

Umut Vakfı’nın ulusal, bölgesel ve yerel 2 bini aşkın gazete ve dergide çıkan haberleri tek tek inceleyerek hazırladığı istatistiklere göre, ilk 3 ayda yani yılın ilk çeyreğinde 109 kadın ve aile bireyi öldürüldü, 21 kadın ise yaralandı… Katil kocalar hamile eşlerini bile hiç acımadan hunharca katletti…

Medya Takip Ajansı Interpress’in araştırmasında da, yılın ilk çeyreğinde geçen yılın ilk çeyreğine göre, şiddet haberlerinin yüzde 90 oranında artarak 35 bini 472’ye ulaştığı ortaya çıktı.

Yılbaşından bu yana kadınlara yönelik sözlü, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik olmak üzere çeşitli şiddet uygulamaları yazılı basında geniş yer alırken en çok kadına yönelik “cinayet” haberlerinde yükseliş olduğu tespit edildi. Kadın cinayetleri üzerine yayımlanan 3 bin 071 adet haber olduğu, geçen yıl 132 bin kadının polis ve jandarmaya şiddet başvurusunda bulunduğu ve her yıl ortalama 20 binden fazla kadının cinsel saldırıya uğradığı ülkemizde, cinsel taciz ve cinsel saldırı haberlerinin yılın ilk çeyreğinde 500 adeti geçtiği ortaya çıktı. Ocak ayından bu yana 218 psikolojik şiddet haberi, her üç kadından birinin evde kocasının ya da sevgilisinin fiziksel şiddetine maruz kalıp darp edildiği Türkiye’de bu olayların 3 ayda toplam 363 habere yansıdığı belirlendi. Kadına yönelik uygulanan ekonomik şiddetin ise 115 haberle sayfalarda yer aldığı saptandı…

Kadın cinayetlerinin, kadına şiddetin en yoğun yaşandığı illerden İzmir’de Adli Tıp Kurumu darp raporu istatistiklerine göre ise 2015 yılının ilk 3 ayında darp raporu için başvuran 4 bin 600 kişiden 2 bini aile içi şiddet mağduru ve de bunların yüzde 80’i şiddet gören kadınlardan oluşuyor.

Toplumdaki gerginliğin şiddeti tetiklediğini belirten Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ercan Tatlıdil, “Hoşgörü ve toleransın giderek azalması, insanların duygu ve düşüncelerini şiddet yoluyla kabul ettirmesi toplumda arttıkça, aile de bundan nasibini alıyor” yorumunu yapıyor…

Ve gerçekten ülkemizde evlerden sokaklara her yerde malesef fiziksel ya da psikolojik şiddet yaşanıyor…  Ve zor günlerden geçiyoruz… Daha bir hafta önce İstanbul’un göbeğinde, dünyanın en büyük adliye sarayı olduğuyla övünülen Çağlayan Adliyesi’nde gencecik bir savcı öldürüldü.

Keza yine geçen hafta Yalova’da Vali Selim Cebiroğlu’nun öğrencilerinin yanında kılık-kıyafeti nedeniyle “Bu saç sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin. Dilenciye benziyorsun” diye hakaret ederek sınıftan kovduğu matematik öğretmeni Halil Serkan Öz aşağılanmaya dayanamayıp kalp krizi geçirerek öldü… TÜBİTAK ödüllü, 42 yaşında hayata veda eden matematik öğretmeninin acılı annesinin “Yalova valisine söyleyin, anarşist oğlum öldü, rahat etsin” diye sitem etmesi gazetelere yansıdı…

Ya futboldaki şiddet… 5-1 kazandığı Rize deplasmanı sonrası İstanbul’a dönmek için Trabzon havaalanına giden Fenerbahçeliler’i taşıyan otobüse tüfekle yaylım ateş açıldı… Allahtan sadece otobüsün şoförü yaralandı (kendisine acil şifa diliyoruz)…

Gerçekten şiddetin tavan yaptığı zor günlerden geçiyoruz…

Aileden topluma şiddetin azalması için bizi yönetenlerin her konuda daha “barışçıl” söylemlerde bulunmaları, farkındalık yaratmaları ve topluma örnek olmaları gerekmiyor mu sizce?

Lütfen artık şiddete ‘dur’ deyin… Şiddetin azalmasını sağlayacak politikalar uygulayın…

İyi haftalar

 

Umut Vakfı