Kdz. Ereğli Fotoğraf Sanatı Amatörleri Derneği (KEFSAD)’nde ‘Digital Sonrası (Post-Digital) Teori ve Bilim Üretimi’ konulu söyleşi gerçekleştiren Dr. Öğr. Üyesi Birgül Ulutaş, digital sonrası teorinin 20’nci yüzyıl ile 21’inci yüzyıl arasında bir ayrım yaptığını dile getirerek, “20’nci yüzyıl bir fizik çağıydı, 21’inci yüzyıl artık biyoloji çağıdır.”dedi.

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde faaliyet gösteren Fotoğraf Sanatı Amatörleri Derneği, üyelerine ve ilgililerine yönelik söyleşi toplantılarına devam ediyor.

Dernek’te son olarak 25 Mayıs Çarşamba günü Bülent Ecevit Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Birgül Ulutaş’ın konuşmacı olarak katıldığı ‘Digital Sonrası (Post-Digital) Teori ve Bilim Üretimi’ konulu söyleşi gerçekleştirildi.

Karşılıklı görüş bildirimi şeklinde gerçekleşen söyleşide Dr. Öğr. Üyesi Birgül Ulutaş, yüz yıllar boyunca birbiri üzerine üretilen bilimsel üretimlerin insanların elde ettiği kazanımların bir temsili olduğunu ama bütünü olmadığını söyledi ve “aslında bilimsel olanı, teknik olanı insan hayatından bağımsız bir yere koymak, insan üstü bir varlıkmışçasına onu addetmek, teknik olanı insan dışı bir şeymiş gibi görmek biraz problem yaratıyor.”dedi.

Bilimin felsefi arka planlarını tarihteki ünlü filozof ve bilim insanlarının görüşlerinden yola çıkarak anlatan Ulutaş, “Neyin amaç olduğunu, neyin araç olduğunu birbirinden ayırt etmek oldukça önemli. Yani bilim-teknik dediğimiz şey başlı başına bir amaca dönüştüğünde insanı araçsallaştırabiliyor. Bu çerçevede insanı bilimsel üretimlerin merkezine yerleştirmek nasıl mümkün olabilir. Bilimsel gelişmeler ve ilerlemeler bize şunu gösteriyor; mesela savaşlar, göçler, salgın hastalıklar, en son yaşadığımız Covid hastalığı, bu süreçte aslında bilimin ne kadar önemli olduğunu gördük. Aşının ve aşıya erişimin ne kadar önemli olduğunu gördük. Bilimsel deneylerin, üretimlerin, özgür düşüncenin ne kadar önemli olduğunu gördük. Ama öte yandan savaşlar, göçler, salgın hastalıklar… bütün bunların temelinde ya da arka planında bilimin rolünün olduğunu da tartıştık bir taraftan. Yani bilimsel-teknik gelişmelerin insanı araçsallaştırması nedeniyle biz bu felaketleri yaşıyoruz diye de tartıştık. Böyle düşününce bilimsel üretimlerin merkezine insanı koymak nasıl mümkün olabilir. Burada biraz insan kavramını yeniden ele almak gerekiyor. Post-Digital Teori de, bilim üretiminde bazı imkan ve olanaklar sunuyor.”ifadelerine yer verdi.

“21’İNCİ YÜZYIL BİYOLOJİ ÇAĞI”

Ulutaş, digital sonrası teorinin 20’nci yüzyıl ile 21’inci yüzyıl arasında bir ayrım yaptığını dile getirerek, “20’nci yüzyıl bir fizik çağıydı, 21’inci yüzyıl artık biyoloji çağıdır diyor. Sizler de hissediyorsunuzdur 21’inci yüzyıl bir biyoloji çağı gerçekten. 20’nci yüzyıla mal edilen fizik biliminin mühendislikle buluşması sonucu geliştirilen teknolojilere baktığımızda radyo, televizyon, telefon, uçak, radar, bilgisayar, nükleer güç, lazerler, MR cihazı, GPS, roketler, uydular, tarayıcılar, internet, akıllı sistemler gibi bunların hepsi artık yaşamımızın bir parçasına dönüşmüş ve  20’nci yüzyılın fizik ve mühendislikle buluşmasının bize kazandırdığı ürünler. 21’inci yüzyıl ise artık kanser savaşçısı nanopartiküllerle, enerji üretimi için kullanılan virüslerle; gerçekten virüsten pil üretiyorlarlar mesala. İşte biyolojiyle mühendisliğin yakınsaması ile ortaya çıkan teknolojiler bunlar. Yine su filtrelemede kullanılan proteinler, beyin sinyalleri ile çalışan protezler, genom haritalama gibi pek çok başka teknolojide günümüzde mevcut. Ancak genom haritalama ve düzenleme gibi biyoloji uygulamaları bilgisayarlar olmadan düşünülemez, yeni enerji kaynakları gibi fizik gelişmeleri de bunların dünyanın ekosistemi üzerindeki etkileri dikkate alınmadan düşünülemez. Böylece geleneksel disiplinleri aşan post-disipliner bir yaklaşım digital sonrası yaklaşım olarak adlandırılıyor. Bu da hem mevcut teorilerden bir kopuş hem de onun bir devamı gibi görülebilir.”diye konuştu.

Söyleşinin sonunda dernek yönetimince Dr. Öğr. Üyesi Birgül Ulutaş’a teşekkür belgesi verildi.