MESLEKTEN İHRAÇ EDİLENLER

KESK’e bağlı Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri (ESM) Sendikası Zonguldak Şube Başkanı Tahsin KUMKUMOĞLU,
ESM  Zonguldak Şubesi Denetleme Kurulu üyesi Ercan  ACAR,
ESM eski yönetim kurulu üyesi - işyeri temsilcisi  Nevzat KAYNAR,
ESM üyesi-işyeri temsilcisi Halis ONAY,
Büro Emekçileri Sendikası üyesi Ereğli Adliyesi Yazı İşleri Müdürü Bircan SAKİN,
TTK işçisi GMİS üyesi Salim ÇALIK  


ORHAN YILMAZ: AKP ısrarcı bir şekilde muhalif olan herkese şu mesajı vererek “Türkiye’de hukuk, demokrasi, can güvenliği, adalet,barış ve iş güvencesi yoktur” demektedir.

Zonguldak  KESK Dönem Sözcüsü Orhan Yılmaz “hukuksuz açığa alma ve ihraçlara son verilsin, kamu emekçileri  görevlerine iade edilsin!” dedi.

Hükümetin darbe fırsatçılığı yaptığını, KHK’ler yoluyla muhalif olan herkesi susturma çalışmaları son hızla devam ettiğini, 29 Ekim’ de yayınlanan 675 sayılı KHK ile kamudan 10 bin 131 kişinin daha haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edildiğini, haklarında açılmış adli ya da idari soruşturma dahi olmayanların, hiçbir somut ve hukuki delil ileri sürülmeden, tamamen hükümetin siyasi tasarrufuyla işten atılmışlardığını kaydeden Yılmaz, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yaşamları boyunca emek, demokrasi ve laiklik mücadelesinde yer almış, Zonguldak’ta TTK’nin özelleştirilmek istenmesine karşı etkin bir mücadele yürüten, ülkenin yer altı ve yerüstü zenginliklerini bir avuç işbirlikçi sermayedara peşkeş çekilmesine razı olmayan, “Madenler halkındır satılamaz” diyerek özelleştirmelere, “Dereler hayattır, bizim kalacak” diyerek doğanın katliamına karşı çıkan “Bir gün her şey sudan ucuz olacak” diyerek geleceğin güzel günlerinin habercisi olan bu dostlarımızla birlikte olmaya devam edeceğiz.

15 Temmuz’ da gerçekleştirilen darbe girişimi ve sonrasında iktidar eliyle gerçekleştirilen, darbeci zihniyetten hiçbir farkı olmayan yasa dışı, hukuksuz uygulamaların, kamuda yaşanan kitlesel ihraçların ve açığa almaların bir yenisini 29 Ekim 2016 tarihinde yayınlanan resmi gazetede görüyoruz.

Hükümetin bir yandan bugüne kadar meslekten ihraç ettiği ve görevden uzaklaştırdıklarının çok az bir kısmını göreve iade etmesi diğer yandan yeni açığa almalar ve meslekten ihraçlar ile yaratılmaya çalışılan korku sarmalının 93.yılını kutladığımız Cumhuriyetin yıldönümüne rastlaması oldukça manidardır. Ama bilinmelidir ki korkmadık, korkmuyor ve korkmayacağız.

15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak değerlendiren siyasi iktidar, kamuda darbecilerle mücadele iddiasıyla geniş bir “cadı avı” başlatmıştır. Söz konusu cadı avının yönü darbe girişimi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan muhalif ve toplumun  örgütlü kesimlerine yöneldiğinden darbenin başarılı olması halinde yapılacakların  bizzat hükümet eliyle uygulamasını yaşıyoruz.

15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra “darbecilerle hesaplaşma” adına başlatılan ihraçlar ve açığa almalar, hükümetin sendikal örgütlülüğe, özellikle iş güvencesine yönelik olarak attığı  adımları, kara propaganda eşliğinde sürdürülen saldırının asıl nedenini ortaya koymaktadır. AKP ısrarcı bir şekilde muhalif olan herkese şu mesajı vererek “Türkiye’de hukuk, demokrasi, can güvenliği, adalet,barış ve iş güvencesi yoktur” demektedir. Kamuoyu iyi bilir ki bizler bunu yıllardır söylüyor ve AKP iktidarını  böyle görüyoruz.

En başından itibaren ısrarla vurguladığımız gibi, sendikal eylemler gerekçe gösterilerek yapılan açığa almalar ve ihraçlar tamamen hukuk  dışıdır ve bu süreçte sorumluluğu bulunan herkes işledikleri suçun bedelini hukuk karşısında ödeyecektir.

Diğer taraftan 676 sayılı KHK ile yandaş dediğimiz bir asalak güruhun  önerisi hayata geçirilerek Cumhurbaşkanına istediğini dilediği yerden rektör atama yetkisi verilmiştir. Seçim kazandıkları zaman  milli iradeden yana dem vuranlar üniversitelerde rektör adayını belirleme seçimlerini bile ortadan kaldırarak demokrasiden ne anladıklarını ortaya koymuşlardır. 29 Ekim’de yayınlanan kararnameler  ile dergiler, gazeteler kapatıldığı gibi bugünde hükümete muhalif yayınları nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi polis tarafından baskına uğramış gazeteciler gözaltına alınmışlardır. Buradan gazete ve gazetecilere yapılan baskınları  kınıyor, kapatılan gazeteler,gözaltına alınan gazetecilerle dayanışma içinde olacağımızı açıklıyoruz.

Ayrıca 29 Ekim’ de yayınlanan kararnamenin Cumhuriyetin 93. Yılına denk getirilmesi  ve Cumhuriyet gazetesine operasyon yapılması nedeniyle çok yakında cumhuriyet sözcüğünün de yasaklanabileceğine şaşırmamak gerektiğini söylüyoruz.

Bu kararnameler  ile yargıda  avukatlara sınırlama, hakimlere tutuklama kolaylığı getirilmiş, kamuda liyakat değil, mülakat; kadrolu değil, sözleşmeli istihdama geçilerek iktidara biat edenlerin ödüllendirilmeleri kolaylaştırılmıştır. Devlet memurluğundan çıkarma hükümleri esnetilerek “ben yaptım oldu” keyfiyeti ile muhalif olanların kamudan ihracı kolaylaştırılmış, kısaca AKP, devlet ile bütünleşirken  hem  savcı, hem hakim, hem rektör hem de  polis olmuştur.

Bugün KHK’ lerle kamu emekçilerinin yıllarca mücadele ederek kazandıkları iş hakkı, çalışma ve  kazanılmış  hakları ile  emeklilik, sendikal  hakları  ve  sahip oldukları diğer güvenceler bir çırpıda, büyük bir keyfilikle yok sayılıyor. Bu haklar  KHK yapıcılarının insafına  bağlı konular olmayıp , kazanılmış haklardır. Kazanılmış hak ve hak kavramıyla bu şekilde keyfi biçimde oynayamazsınız. Darbe girişiminin ihalesini kamu emekçilerinin sırtına yükleyemez, işimizle, ekmeğimizle dalga geçemezsiniz. OHAL rejimi, demokrasinin, sendikal hakların, kuvvetler ayrılığının köküne kibrit suyu dökmektedir. Derhal ILO şartlarına, uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan sendikal hak ve hukuk normlarına dönülmesi gerekmektedir. Sendikal eylem ve etkinliklerden dolayı ihraç ettiğiniz kamu emekçilerini  işlerine iade edin.                        

Bizlerin ihraçlarla ilgili gerekli hukuki girişimleri en kısa sürede başlatacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Kamu emekçilerinin örgütlü mücadelesini dağıtmaya, bizlere yalan ve iftiralar ileri sürerek bu suça ortak olanlar hakkında hem ceza davaları, hem de yüklü miktarda tazminat davaları açacağımız bilinmelidir. Nereden ya da kimden gelirse gelsin, kamu emekçilerinin örgütlü mücadelesini hedef alan, iktidarın baskıcı ve anti demokratik uygulamalarına zemin hazırlayan her türlü yasa dışı girişim ve saldırının karşısında hukuksal ve örgütlü mücadelemizle durmayı sürdüreceğiz. Hukuksuz bir şekilde açığa alınan tüm kamu emekçilerinin yanında olduğumuz bilinmelidir.

Üyesi olduğumuz KESK ve uluslararası sendikal örgütlerin Türkiye’de yaşanan ihraçlar ve açığa almalarla ilgili olarak başlattıkları girişimler sürmektedir. Haksız yere ihraç edilen, sendikal eylemler nedeniyle açığa alınan tüm kamu emekçileri görevlerine dönene kadar bütün gücümüzle hem hukuksal, hem de örgütsel mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir.

Bizler bu topraklarda emek, barış ve demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin ağır olduğunu ne kadar iyi biliyorsak, son sözü söyleyenlerin de mücadele edenler olduğunu o kadar iyi biliyoruz.  Onursuzca yaşamayı tercih edeceğimizi sananların yüzüne bu gerçek tokat gibi çarpacaktır. Son sözü biz söyleyecek  Direne Direne Kazanacağız!”