TBMM Adalet Komisyonu Üyesi ve CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, mecliste yine Türkiye gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Özellikle son dönemlerde ulusal gündemde yeralan konular ile ilgili verdiği soru önergeleri ile yaygın medyada da yer bulan Köktürk, bu kez de Adalet Komisyonu Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasa Tasarısı görüşmeleri sırasında ilk konuşmasını yaptı.
Köktürk, "Devletin tüm olanaklarının kullanıldığı, devletin din görevlilerinin neredeyse tamamının seferber edildiği, devrim yasalarının varlığına rağmen Atlantik ötesindeki tarikat ve cemaat liderlerinin ölüleri bile oy kullandırmaya davet ettiği, yeşil kartların, özürlülerimize bağlanan maaşların iptal edilme tehdidinin yapıldığı, köylerimizdeki, su, altyapı gibi temel ihtiyaçların dahi karşılanmayacağı baskısının özellikle kırsal alanda yoğun bir şekilde ifade edildiği, ancak yapılan bu kadar yoğun baskıya rağmen aslında bu baskıyla orantılanmayacak bir oranda bir başarı yakalanarak gerçekleştirilen bir Anayasa değişikliğinin uygulama yasalarını görüşüyoruz. Bugün, öncelikle, yargı bağımsızlığıyla ve referandum süreciyle çok yakından ilgili olan bazı sorularımın Adalet Bakanı tarafından yanıtlanmasını ve aydınlatılmasını diliyorum. Çünkü, biz, bu tasarının, gerçekten, ulusumuzun, nesnel, objektif gerçekliğinden kaynaklanan nedenlerle mi hazırlandığı, yoksa küresel baskılardan, emperyalizmin baskılarından yola çıkılarak mı hazırlandığı konusundaki kaygılarımızı eğer gideremezsek yargının taşınmak istediği noktayı da objektif olarak değerlendiremeyiz. Amerikan filozof ve düşünürleri diye nitelendirilen Henry Barkey gibi, Graham Fuller gibi Türkiye'yle özel olarak görevlendirilen Amerikan ajanlarının, kişilerin özellikle bu Anayasa referandum sürecinde birtakım söylemleri olmuştu. Bu söylemlerin bir tanesi de şuydu: CIA Türkiye masası şefleri, özellikle bu referandum sürecinden önce yaşamış olduğumuz Habur süreci sırasında ve devamındaki süreçte Türkiye'deki açılım politikasının başarıya ulaşabilmesi, Habur sürecinin sonuçlandırılabilmesi, neticelendirilebilmesi için Türkiye'deki Anayasa Mahkemesi, HSYK gibi kurumların yapısını değiştirecek, yüksek yargıyı etkisizleştirecek bir anayasal değişikliğin şart olduğunu ifade etmişlerdi. Bunlardan tabii üzüntü duyduk. Benim bu anlamda sormak istediğim birinci soru şu: Türkiye'deki açılım sürecinin başarıya ulaşması için, Anayasa Mahkemesinin ve yargının etkisizleştirilmesi, baypas edilmesi gerektiğini savunan bu düşünürlerin, gerçekleştirilen Anayasa referandum sürecinde ve daha sonra bugün önümüze gelen HSYK taslağındaki payı nedir? Adalet Bakanlığı onlardan yararlanmış mıdır? Yine, hepimizin bildiği gibi, Amerika Birleşik Devletlerinde "OPDAT" dediğimiz, Denizaşırı Ülkelere Adli Yardım ve Eğitimi Dairesi diye bir daire var. Bu daire ABD Adalet Bakanlığı bünyesinde. Bu daire, ABD Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı sitelerine girildiğinde karşımıza çıkıyor. Bangladeş, Endonezya, Türkiye gibi ülkelerde, özellikle terörle mücadele, yolsuzluklarla mücadele ve yozlaşma konusunda birtakım yasaların çıkartılması ve bu yasaların uygulanması konusunda çok ciddi görevler yaptığı ifade ediliyor. Bugün önümüze gelen HSYK taslağı, sanıyorum kurumların yozlaşması kavramı içerisinde değerlendirilen bir düzenleme gibi. Çünkü HSYK yapısının işlevsiz olduğu, yozlaştığı, yargı bağımsızlığını sağlayamadığı gerekçesiyle bu tasarı bugün önümüze getirildi ve Anayasa değişiklik paketiyle halkın görüşüne ve onayına sunuldu. Dolayısıyla benim merak ettiğim ikinci soru şu: ABD'deki bu kuruluşun, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı sitesinde ifade edildiği gibi, HSYK'nın işlevini tam olarak yerine getiremediği düşüncesiyle özel görevleri olmuş mudur? Adalet Bakanlığı ABD'deki bu kuruluştan yardım almış mıdır? Bu tür değişikliklerin gerçekleşmesindeki OPDAT'ın payı nedir? Çünkü bağımsız yargıdan bahsediyoruz. Yani gerçekten yargı bağımsız mı? Bağımsız bir iradeyle mi bu tasarılar mı önümüze geliyor, dışarıdan dikte edilen birtakım yönlendirmelerle veya baskılarla mı bu tasarılar Türk halkının önüne geliyor?
Bu sorunun da Adalet Bakanı tarafından yanıtlanmasını istiyorum. Yine sormak istediğim bu bağlamda diğer bir soru: HSYK tasarısının yasalaşmasından sonra da, ABD Büyükelçisi ve ABD'li hukukçuların katkılarıyla özellikle siber suçlarla ilgili olarak Türk hâkim ve savcılarının eğitilme çalışmaları devam edecek mi?
Bu hâkim ve savcıların içerisinde özellikle kamuoyunda bilinen malum davalar, Ergenekon davası gibi, Cihaner davası gibi davalarda görev alan, görevli olan yetkili savcılar ve hâkimler var mıdır? Özellikle, bu çalışmalara katılan hâkim ve savcılar arasında HSYK'ya seçilen hâkim ve savcılar var mıdır? Cihaner davasının savcısı Osman Şanal ve Ergenekon davasının savcısı Zekeriya Öz ile Sayın Başbakanın Ankara'da birçok kez gizli görüşmeler yaptığına dair basına da yansıyan iddialar gerçek midir?  Ulusumuzun egemenliğine dayalı bir bağımsızlıktan eğer bahse-deceksek bunların da aydınlatılması gerekiyor"