** “Bir 24 Temmuz daha “zulüm” altında geçiyor!” dedi Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel. Türk Basını yine bir istibdat* dönemi ile karşı karşıya” sözleriyle devam ettiği basında sansürün kaldırılış yıldönümüyle ilgili açıklamasında, ülkede bir korku imparatorluğunun kurulduğuna dikkat çekti Atilla Sertel.

 

Sertel, yazılı açıklamasında basının içinde bulunduğu sorunları şöyle dile getirdi:

 

ÖZGÜRLÜK ADIMI

 

Basın tarihimizin en karanlık dönemlerinden biri olarak bilinen Abdülhamit’in sansür uygulamaları, 24 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile son buldu. Ve bugün Türk basınında sansürün kaldırılışının 102. yıldönümü. 1908’de Anayasa’nın yeniden yürürlüğe girmesinin ertesinde çıkan gazetelerin, gazeteciler tarafından sansür memurlarına verilmeden, gösterilmeden çıkarılmış olduğu birgün. Yani özgürlük yolunda atılmış önemli bir adım.

Sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz günü, Cumhuriyet’in ilanından sonra 1931’de kabul edilen yasa ile “Basın Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. Yıllarca bayram olarak kutladığımız 24 Temmuzlar, medyaya getirilen kısıtlamalar, düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engeller dolayısıyla tıpkı  “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı”  gibi bayram olma niteliğini kaybederek, “Gazeteciler Günü” olarak anılır hale geldi.

 

KORKU ORTAMI

 

Bugün Türk basını ne yazık ki, 1908 öncesinde olduğu gibi yine bir “istibdat” (baskı dönemi) ile karşı karşıya.  Günümüzde 1908 öncesindeki “sansür memurları” yok belki ancak özellikle basın üzerinde oluşturulmaya çalışılan bir korku imparatorluğu ve yalnızca kağıt üzerinde kaldırılmış sansür uygulamaları var. Gazetecilere yönelik baskı, fiziki saldırı ve tehditlerin giderek artması, yayın organlarının toplatılması veya kapatılması, internet sitelerine erişimin engellenmesi, hazırlanan yasa ve yönetmeliklerle radyo ve televizyon kuruluşları hakkında çeşitli yaptırımlar uygulanmaya çalışılmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, yaratılmaya çalışılan korku ortamının gelecekte daha da kötüleşeceğine dair endişelerimiz çoğalmaktadır.

 

BALBAY CEZAEVİNDE

Türk basını ekonomik ve özgürlükler anlamında zorlu bir süreçten geçiyor. Çalışan, üreten gazeteciler İzmir Gazeteciler Cemiyeti Üyesi Mustafa Balbay ve pek çok gazeteci gibi yazdığı haberlerden, yazılardan, kitaplardan dolayı hapiste veya yargı önünde. Üstelik cezaevinde bulunan meslektaşlarımız insan hakları, yasa ve yönetmeliklere aykırı uygulamalar nedeniyle “zulüm altında” olduklarını ifade ediyorlar. Gördükleri kötü muameleler nedeniyle zulüm altında olan sadece cezaevinde bulunan gazeteciler değil, sendikasızlaştırılan, hakları ellerinden alınan, çalışma koşulları ağırlaştırılan, yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanan, baskı, şiddet ve yıldırma politikaları altında görevini yapmaya çalışan bütün gazetecilerdir. Unutulmamalıdır ki; basının sendikal haklardan etkin bir biçimde yararlanamadığı dönemlerde basının üzerindeki sansür baskıları daha da artmıştır.  Bu nedenle eğer özgür bir basından söz etmek istiyorsak, bunun en önemli şartının da kaybedilen hakların geri iadesi olduğunu biliyoruz.

 

SANSÜR UYGULAMALARI

 

İçinde bulunduğumuz süreci değerlendirdiğimizde; toplumda bir korku, endişe ve sindirme ortamı yaratılmaya çalışıldığını görüyoruz. İnsanlar -özellikle de gazeteciler- ifade özgürlüklerini sağlıklı bir biçimde kullanamıyor. Bu da demokrasiye çok ağır bir saldırı olduğunun göstergesidir.

Diğer taraftan yargısal baskılar, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve “Denetimli Serbestlik” de basın ve ifade özgürlüğünün önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. Gazeteciler hakkında hapis cezası verildikten sonra ceza uygulamasının 5 yıl süreyle ertelenmesi, sansür uygulamalarının bir başka göstergesidir. İfade özgürlüğünü denetim altına alan bu uygulama hem basın özgürlüğü ile hem de demokrasi ile çelişmektedir.

Basında sansürün kaldırılışının simgesi olan 24 Temmuz Gazeteciler Günü'nde başta üyemiz Mustafa Balbay olmak üzere tüm gazetecilerin adil ve özgür yargılanması talebimizi bir kez daha yineliyoruz. Basın özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, düşüncenin suç olmaktan çıkarılmasını, gazetecilerin elinden alınan sosyal ve ekonomik hakların geri verilerek ekonomik anlamda refaha kavuşmasını bekliyoruz.

Gazeteciler ve meslek örgütleri olarak üzerimize düşen sorumluluğun bilinciyle bıkmadan, usanmadan mücadelemize devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyor, tüm basın emekçilerinin “24 Temmuz Gazeteciler Günü”nü kutluyorum.

 

*İstibdat: Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk, despotizm.