GMİS Genel Başkanı Muslu, ülkenin belirli noktalarından duydukları ekonomik krizin bugün Erdemir'in kapısına dayandığını, sendika ve işverenin krizde ayakta kalabilmenin yollarını aradığına dikkati çekti.

 

Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Ramis Muslu yaptığı açıklamasında ülke genelinde yaşanan ekonomik krize dikkati çekerken iktidarın verdiği sözleri yerine getiremediğine vurgu yaptı. Muslu yaptığı konuşmasında şunları söyledi.

KRİZ, ZONGULDAK'A, KAPIMIZA KADAR DAYANDI
Kapitalist dünya ekonomisinin patronu ve bu yenidünya düzeni denilen düzensizliğin savunucusu olan ABD ve Avrupa ülkeleri, kendi yarattıkları ekonomik krizin faturasını, bizim gibi gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere ödetmek istiyor. Dünya ekonomisini yönetme iddiasında olan ama kendi ülkesini bile yönetemeyenlerin sebep olduğu ekonomik kriz Zonguldak'a bizim kapımıza kadar dayandı.
Türkiye, tarihinin en yüksek işsizlik oranlarını yaşıyor. Küreselleşmeci politikaların ülkemize ve dünyaya refah getireceğini söyleyen, ulusal çıkarlara dayalı ekonomik politikaları savunanları çağdışı kalmakla suçlayan siyasetçiler ve sözde akademisyenlerden bugünlerde hiç ses çıkmıyor. Hani uluslararası sermaye gelince her şey güllük gülistanlık olacaktı! Hani yatırımlar artacak, işsizlik azalacaktı! Hani dünyaya refah ve demokrasi gelecekti! Dün Irak'a demokrasinin nasıl geldiğini gördük. Bugün de ülkemize ve bizim gibi ülkelere refahın, bolluğun nasıl geldiğini görüyoruz.

UYARDIK, DİNLEMEDİLER
Başta Genel Maden İşçileri Sendikası olarak biz olmak üzere, ülkemizdeki sendikaların büyük çoğunluğu; demokrasiden ve ulusal çıkarlardan yana olan demokratik kitle örgütleri ve bilim adamları ile yazarlar, çizerler, bazı siyasi partilerimiz, hep birlikte, özellikle 1990 sonrası uygulanan ekonomik politikalara karşı çıktık. Ülkemizde ulusal ekonominin, üretim ekonomisinin tahrip edildiğini; tüketim ekonomisinin ve ithalatın teşvik edildiğini; varlıklarımızın yabancı şirketlerin eline geçtiğini, özel sektörün ve ulusal sermayenin zayıf düşürüldüğünü; tüketimi teşvik eden kısa vadeli borçlanmanın çıkmaz bir yol olduğunu, dışarıdan dayatılan bu uygulamaların yarın daha büyük sorunlar yaratacağını, ve önümüzdeki dönemde Türkiye'den başka tavizler isteyeceklerini ısrarla anlattık. Ama bizi dinlemediler. İktidarları değiştirdik, gelenler de aynı uygulamaları sürdürdü. Dışarıdan gelen telkinlerle, hatta dışarıdan adam getirerek devleti ekonomiden uzaklaştıranlar ve devleti küçültmekle övünenler, bugün çaresizlik içinde yaşananları seyrediyorlar. Aynı politikaları sürdüren bugünkü iktidar da günü kurtarabilmek için devlet adına İMF kapılarında pazarlık yapıyor. ve ne hikmetse dış Politikadaki tavizler de bugünlerde isteniyor.

BİLDİKLERİNİ OKUMAYA DEVAM EDİYORLAR
Kriz uyarısı yapan sendikaları ve sanayicileri duymazdan gelen ve onları başka hesaplar peşinde koşmakla eleştirip, krizin teğet geçeceğini söyleyen hükümet hala ciddi bir kriz politikası oluşturamadı. Ve kamu bankalarından sağlanan kredilerle alınan akraba medyasında, hala kendi bildiklerini okumaya devam ediyorlar.  Dün Çorlu'da, Çerkezköy'de, İzmit'te İstanbul'da, Bursa'da ve diğer sanayi bölgelerinde çalışan akrabalarımızdan duyduğumuz ekonomik kriz, bugün Erdemir'de bizim kapımıza dayandı. Sendika ve işveren, krizde ayakta kalabilmenin yollarını arıyor. Türkiye'nin dört bir yanında işini kaybedip Zonguldak'a dönen arkadaşlarımıza iş yaratmaya çalışırken Zonguldak'ta yeni işsizlerin yaratılmasını istemiyoruz. 600 lira emekli maaş alan ve çoğunun maaşı da kredili olan babalarımız kendilerini geçindiremezken çocuklarının sıkıntılarını da çekmesinler. Esnaf kefaletten aldığı kredi ile işini ayakta tutmaya çalışan ve kredi taksitini ödeyemeyen esnafımızın da işsizler ordusuna katılmasını istemiyoruz. Bir yandan işsizlik rekor kırarken diğer yandan icra davaları rekor kırıyor.

BU POLİTİKALARLA TÜRKİYE YÖNETİLEMİYOR
Açıkça görülüyor ki bu politikalarla Türkiye yönetilemiyor. Ve bu krizin sorumlusu bizler değiliz. ABD'de bile devletçi politikalarla çözüm aranırken, Türkiye'de çözümü piyasa kurallarına bırakmanın anlaşılır bir yanı yoktur. İnsanları işsiz, aç, yoksul bırakarak bu sorunlar çözülemez. Sosyal devlet, insanlara sadaka gibi yardım dağıtan devlet değildir. Sosyal devlet, insanına iş yaratan, onun yaşamını ve geleceğini güvence altına alan devlettir. Yaklaşık 120 yıl önce ABD'de yaşanan vahşi kapitalizmin sonucu olan 1 Mayıs'ı, yine ABD'den gelen vahşi kapitalizmin kriz dalgalarıyla boğuşarak kutluyoruz. Biz işçiler, emekçiler, ne Türkiye'yi ne de dünyayı vahşi kapitalizmin kurallarına terk etmeyeceğiz. Türkiye ve dünya işçilerinin birliği, sosyal devleti ve demokrasiyi yaşatacak ve bu anlayışı tüm dünyaya egemen kılacaktır. Yaşasın Türkiye ve dünya işçi sınıfının birliği. Yaşasın işçi sınıfımızın Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü. Yaşasın 1 Mayıs".