Taşeron işçilerin yanı sıra sendikaların başkan ve yöneticileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de kurultayda çözüm yollarıyla ilgili görüşlerini açıkladılar. Kurultay’a Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci de katıldı.

 

 

"TAŞERON NEDİR?"

Açılış konuşmasını Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Ufuk Yaşar, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Çağdaş Cengiz ile Aydınlık Gazetesi yazarı Mehmet Akkaya’nın yaptığı Kurultay’da GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci de bir konuşma yaptı. Demirci, madenlerde yeraltında taşeron çalıştırılmasının bedelini ödediklerini belirterek, “Taşeron demek ölüm demektir” dedi.

Demirci şöyle konuştu; “Taşeron nedir? Taşeron işçiliği nedir? Sorularını Zonguldak’ta, maden işçileri arasında sorduğunuz zaman alacağınız cevap kısaca şudur; “Taşeron demek, ölüm demektir”.

Biz maden işçileri olarak taşeronu 2004 yılında tanıdık.

 

DEVLET MÜDAHALE ETTİ

Türkiye Taşkömürü Kurumu Kozlu Müessesesi’nde deneme amaçlı yeraltında hazırlık işlerini verdiler. Hem daha çok iş yapacaklar, hem daha ucuza yapacaklardı, ama olmadı. Sonra 2006 yılında Karadon Müessesesi’nde de taşerona iş verilmeye kalkışılınca eylem yaptık. Madenci kardeşlerimiz taşeron şirketi yeraltına sokmadı. Eylem devam ederken Vali ve devlet müdahale etti ve tüm itirazlarımıza ve uyarılarımıza rağmen taşeron şirket yeraltına girdi. Genel Maden İşçileri Sendikamızın o dönemdeki yöneticileri tüm ilgilileri uyardılar. Kamuoyuna yapılan açıklamalarda, yeraltında çalışmanın, madende ve gazlı ocaklarda çalışmanın risklerini anlattılar. Bu uygulama için “Madencilik tarihinde görülmemiş kazalara sebep olabilir” dediler. Kâr hırsına ve güvenlik zafiyetine dikkat çektiler.

 

HAVZADA GÖRÜLMEMİŞ FACİALARA YOL AÇTILAR

17 Mayıs 2010 tarihinde Karadon Müessesesi’nde tam da böyle bir kaza yaşandı ve taşeron şirkette 30 arkadaşımız hayatını kaybetti. Zonguldak’ta 169 yıldır kömür üretilir. Bu kaza havza tarihinde görülmemiş bir şekilde hazırlık çalışmalarında meydana gelmiş bir kazadır. Bu kazada 250-300 arkadaşımızın hayatını kaybetme riski vardı. Siz bu kazayı “Güzel öldüler” sözüyle hatırlarsınız. Genel Maden İşçileri Sendikası olarak kaza sonrasında uyarılarımızı sürdürdük, yine dinlemediler. Sonra 7 Ocak 2013 tarihinde Kozlu Müessesesi’nde meydana gelen kazada taşeron şirkette çalışan 8 arkadaşımız hayatını kaybetti. Sendikamız 27 Ocak 2013 tarihinde “Emeğe Saygı, Taşerona Hayır” adıyla büyük bir miting düzenledi. Türk-İŞ, Disk, Kesk, Türk Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş, bağlı sendikalar ve meslek odaları dahil geniş bir katılım oldu. Bizim için artık “taşeron demek ölüm demek”ti. Bu eylemden sonra TTK’da yeraltında taşeron uygulamasına son verildi. Ancak Türkiye’nin başka bölgelerindeki madenlerde bu uygulamaları sürdürdüler ve 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 arkadaşımızın hayatını kaybettiği Soma Faciasını yaşadık. Biz bu taşeron şirkette örgütlenme çalışması da yaptık. “Biz inşaat şirketiyiz” diyerek itiraz ettiler, mahkeme yoluyla örgütlendik, kazalardan sonra işlerine son verildi. Bazı arkadaşlarımız asıl işveren olarak Türkiye Taşkömürü Kurumu’na dava açtılar, bir kısmı işbaşı yaptı.  Bazı arkadaşlarımız asıl işvereni mahkemeye verdiler ve taşeron şirkette bir kısmı çalıştıkları süre boyunca kadrolu işçinin emsal ücretiyle geriye dönük yüzbin lirayı aşan tazminatlar kazandılar ve kesinleşmesini bekliyorlar. Bunu niye söylüyorum, çünkü yeni yasada, daha doğrusu sözde taşeron kararnamesinde, kadroya geçmek için başvuranlardan geriye dönük alacaklarından vazgeçmeleri isteniyor. Bir diğer ifade ile yıllarca hukuksuz ve hileli biçimde sürdürülen taşeron uygulamasından kaynaklı tüm hakların üzerine bir bardak su içilmesi sağlanıyor. Hukuksuzluk, taşeron uygulaması yapanların yanına kâr kalacak.

 

TAŞERON UYGULAMALARI YÜZ GÜLDÜRMEDİ

Bizdeki taşeron uygulamaları hiç yüz güldürmedi. Bizim Genel Maden İşçileri Sendikası olarak örgütlü olduğumuz diğer bir işyeri de Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü. Orada da taşeron şirkette çalışan işçiler var. MTA’da temizlik işlerinde çalışan 346 kişi kadroya alınacak. Ancak, düzenlemeye göre bu arkadaşlar doğrudan madencilik işkoluna dahil olmayacaklar. Sözleşmeleri bitene kadar halen geçerli olan kendi toplu iş sözleşmelerinde kalacaklar. (6 ay sonra bitecek). Ancak mevcut TİS bitince Yüksek Hakem Kurulu’nda (YHK) karara bağlanan ve en son sona erecek sözleşmeye göre çalışmaya devam edecekler. Hakları buna göre tespit edilecek. Bunun bitiş süresi ise 2020 yılını buluyor. Ondan sonra madencilik işkoluna geçecekler. MTA’da yapım ihalesi kapsamında sahada çalışan 196 işçimiz ise bu düzenlemeden faydalanamayacak. Çünkü personel çalıştırılmasına dayalı ihale kapsamında çalışanlar bu düzenlemeden yararlanabildiği için bu 196 arkadaşımız eski halinde kalacak. TTK’daki diğer taşeron işçileri ise KİT'ler kapsam dışı bırakıldığı için kadroya geçemeyecekler.

 

ÇÖZÜM TAŞERON UYGULAMASINI KÖKTEN YOK ETMEKTİR

Madende taşeron doğrudan öldürüyor. Diğer taşeron açlık, yoksulluk, huzursuzluk, dağılan aileler, intiharlar gibi her yoldan öldürüyor. Bu düzenlemeye taşeron düzenlemesi demek bile doğru değil. Kısmi bir düzenleme var. Onun da ucu-başı belli değil. Taşeron sorunu böyle çözülmez, bu çözüm değildir. Biz yeraltında çözdük, çünkü bedel ödedik.  Çözüm taşeron uygulamasını kökten yok etmektir.”