Haber-Foto: Görkem Ercan Azer


Türk edebiyatının önemli isimlerinden Usta Şair ve Yazar Sabahattin Ali’yi 70.ölüm yıldönümünde anmak üzere, Karadeniz Ereğli Sanat Kurumu tarafından düzenlenen etkinlikte; yönetmenliğini Metin Avdaç’ın üstlendiği “ Sabahattin Ali: Sabah Yıldızı” adlı belgesel oynatıldı. 2 Nisan 2018 Pazartesi günü saat 19:00’da, Mühendisler Derneği’nde gösterilen Sabah Yıldızı filmi 116 dakika boyunca Ereğlililere duygusal anlar yaşattı. Film,  49. Uluslararası Antalya Portakal Film Festivali, 25. Münih Türk Film Günleri, 2. Van Gölü Film Günleri En İyi Belgesel Senaryo Ödülü ve 7. İşçi Filmleri Festivali Ankara Açılış etiketlerine sahip.

 

Gösteriden önce konuşan Kdz. Ereğli Sanat Kurumu Derneği Başkanı Cihangir Amca şöyle dedi:

“Herkese teşekkür ediyoruz geldiğiniz için. Sizleri burada görmek çok güzel. Bir diğer taraftan da hüzünlü bir akşam yaşıyoruz. 2 Nisan, Sabahattin Ali’nin ölüm yıl dönümü. Bizi bu akşam yalnız bırakmayan değerli hocamız Metin Avdaç sağ olsun, çok büyük emeklerle bu filmi çekmiş. 116 dakika sürüyor filmimiz. Sonrasında kendisiyle sohbet edebilir ve filmin DVD’sini kendisine imzalattırarak alabilirsiniz. Bu belgeselde birçok şeyi öğrenebileceğimizi düşünüyorum, içindeki emek asla yadırganamaz ama bu filmi izlememize sebep olan, uğraşlarından dolayı Naile Bingöl’e çok teşekkür ediyorum. Sizlere iyi seyirler diliyorum.”

Sabahattin Ali’nin katledilişinin 70.yılına dikkat çeken Yapımcı-Yönetmen Metin Avdaç, belgesel çekimlerinin Almanya ve Bulgaristan’da olmak üzere tam iki senede gerçekleştiğini dile getirdi. Altı yıldır Türkiye ve yurtdışında gösterilen filmin özellikle ikinci kısmında, faili meçhul cinayetlere giden sürecin çok iyi anlatıldığını ve muhakkak izlenilmesi gerektiğini vurguladı.

 

KIZI FİLİZ ALİ’DEN MEKTUP VAR…

Sanat Kurumu’nun Başkan Yardımcısı Naile Bingöl ise, etkinlikten bir kaç saat önce Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali’nin sosyal medya üzerinden kendilerine gönderdikleri duygu yüklü olan şu mektubu okudu.

Mektup şöyle:

“Babam Sabahattin Ali, 1948 yılının karlı bir şubat sabahı, benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı. Ve bir daha da geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra, 1949 yılı ocak ayında gazetecilerden aldık. Başta her şey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi, milli hisleri galeyana geldiğinden öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada. Babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz hâlde olan bir cesetle bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye, o zaman, hayatta olan annesi ve eşi çağrılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali’ye ait bir resim belgesi bile yok. Yani, Sabahattin Ali’nin nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın içyüzü, bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali, yetmiş yıldır kayıp. Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevk ederken, öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife edinen karanlık güçlere de cesaret verdi. Her on yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen, aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı. Yetmiş yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk cinayet ve dehşeti kanıksamış durumdadır. Ne yazık ki, Güneş’in her sabah doğması gibi doğal ve değişmez bir gerçek var evrende: hafıza. İnsan hafızası, kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık bir şekilde,  toplumun karşısına çıkar ve “Susmaktan hiç utanmadınız mı?” diye sorar!”



“CUMARTESİ ANNELERİ’Nİ TÜM TÜRKİYE TANISIN…

 

Alkışların ardından gösterime sunulan filmi seyirciler âdeta nefeslerini tutarak izlediler. Film bitiminde emeği geçen ekip arkadaşlarını selamlamak üzere jeneriğin geçmesini bekleyen Metin Avdaç: “Cumartesi günü, Cumartesi Anneleri’nin yanındaydım İnsan Hakları Derneği’nde ve bana ‘Ne olur Metin arkadaş, Cumartesi Annelerini bütün Türkiye tanısın, neler çektiklerimizi, evlatlarımızı kaybettiğimizi…’  Ben de dedim ki ‘Bunu çekmek benim için büyük bir onurdur, şereftir.’  Zaten bu belgesel, Cumartesi Annelerine ve Sabahattin Ali’ye aittir. Türkiye’nin gerçeklerini anlatmaya devam edeceğiz. Filmde her zaman beni en çok duygulandıran kişi de, Sabahattin Ali’nin öğrencisi Mustafa Tanrıkulu’dur. Doksan yıl, bu belgeselin çekimi için sanki bekledi, öğretmenini anlatacak ve bu dünyadan göç edecekti. Belgeselin çekiminden bir ay sonra hayatını kaybetti. Şu anda Sabahattin Ali’yi birebir yakından tanıyan dört kişi kaldı bu belgeselde. Belgeseli çekme kararı, ilk kez 2010 yılında alındı. Bu benim için büyük bir onurdur çünkü bu belgesel olmasaydı, Sabahattin Ali hakkında hiç bir film olmayacaktı. Hani derler ya, ‘On ikiden vurma’ diye, benim için de bu belgesel on ikiden vuruştur. Yoksa Türkiye’de Sabahattin Ali belgeseli olmayacaktı çünkü tanıklar olmadıktan sonra anlatacak bir şey de olmayacaktı” dedi.

 


GÜNÜMÜZ EĞİTİMCİLERİNE SİTEM

Seyircilerden alkışlarla beraber “Hocam yüreğinize sağlık, sizi gerçekten kutluyoruz” tezahüratları yükseldi. Söz almaya devam eden Avdaç, belgeselin çekim süresince manevi anlamda yaşadığı zorlukları seyircilerle paylaştı. En çok da Sabahattin Ali’nin bulunduğu okullarda ki günümüz müdür ve öğretmenlerinden şikâyet eden Avdaç, kendisini yanlış kurumlara yönlendiren, kapı önlerinde bekleten, belgeler konusunda sorun çıkaran ve okulların tarihçelerini merak etmeyip, Sabahattin Ali’nin bir zamanlar bulundukları okulda öğrenci olduğunu bile bilmeyen eğitimcilerden yana üzüntü içerisinde olduğunu dile getirdi.


 

AVDAÇ’TAN BÜYÜK JEST…

Etkinlik için gerekli duyarlılığı gösteren Ereğli Mühendisler Derneği’ne ve sınav dönemine rağmen filmi izlemeye gelen genç katılımcıların yoğun olduğu izleyicilere teşekkür eden Metin Avdaç, yeniden geleceği sözünü vererek filmin DVD'lerini isteyenler için imzaladı. Geriye kalan bütün DVD’leri Sanat Kurumu Derneği Başkan Yardımcısı Naile Bingöl’e hediye eden Avdaç, DVD’lerden elde edilen kazançların tümünü kuruma bağışladığını söyledi.