Afganistan’da 12 askerimiz şehit düştü.

Ateş yine düştüğü yeri yaktı.

Haberlerde o anın hızıyla bir yer aldı ve cenaze törenlerindeki gözyaşıyla sona erdi.

Şehitler toprakta.

Peki o şehitleri Afganistan’a gönderenler ne yapıyor?

Rahat mılar?

Yani vicdanları…

**

En çok şehit haberleri Türkiye’de mi?

İstatistiki çalışmaları bilmiyorum da, ama her bir şehit haberinde içim yanar.

Dağ gibi gençler ölen çünkü.

Ve yoksullar.

“Neden?” diye soran çok da, yanıtını bulabilen hiç yok!

Hem şehit hem yoksul.

Hep tesadüf mü?

Kader mi?

Bu nasıl iş?

Zengin düşmanlığına gerek yok da, ama neden yoksullar şehit düşer.

Tanrının adaleti mi?

Yoksa bilinmeyen güçlerin bir eşitsizliği mi?

**

Tabutlar geçerken sıra sıra yumruklar iniyor beynime.

Vuruyor da vuruyor.

Düşünemiyorum.

Dağılan bilincimde ışığı göremeyenler arasında yerimi alıyorum.

Neden?!!

**

Hele ki, insanı insan yapan değerleri insanların etnik kimliğine, dinine, diline, ırkına göre ayrım yapanların o küf kokan yüreklerindeki leş kokusu geldiğinde genzime, bir “neden” sorusu daha çöküyor yüreğime.

İşte ülkemiz.

Irkçı kafalar ülkenin bir bölümünü bölüp parçalamak için sürekli “Kürt”  diyor.

Ve bu mantıkla güzel ülkemin insanlarını ayrıştırmaya devam ederken, devlete meydan okuyorlar.

Daha 12 yıl önce bu ırkçı kafanın elebaşısı  devlete “size yardımcı olayın” diye yalvarırken, nereye sürüklendik biz de ayrı devlet, ayrı bayrak, özerklik sözleri havada uçuşuyor.

Hatta devletin polisinin sokağa çıkmamasını isteyecek kadar şaşıran kafalar siyasetçi postunda aramızda dolanıyor.

Hatta bu devletten beslenerek öfke kusarken, ülke “siz-biz” ayrımına doğru hızla koşuyor.

Sahi “neden böyle” diye sorsak da neden yanıt bulamıyoruz?

Neden?!!