TGC 4. Babıali Günleri kapsamında Spor Basını Nereye Gidiyor paneli yapıldı:
Sultanahmet'te yapılan TGC 4. Babıali Günleri'nde spor basını masaya yatırıldı. Spor Basını Nereye Gidiyor başlıklı panelde konuşan konuşmacılar, haberde olduğu gibi, spor alanında da nitelikli habercilerin kendine yer bulamadığına dikkat çektiler.


İSTANBUL- TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) geleneksel hale getirdiği 4. Babıali Günleri Sultanahmet'teki Amfi Tiyatro'da yapılan  Spor Basını Nereye Gidiyor panelinin moderatörlüğünü Radikal gazetesi spor yazarı Bağış Erten yaptı. Panele konuşmacı olarak Milliyet gazetesi spor yazarı Atilla Gökçe, Radikal Gazetesi Spor Müdürü Uğur Vardan ve Radikal gazetesi spor yazarı Banu Yelkovan katıldı.


Radikal gazetesi spor yazarı Bağış Erten, 'Spor Basını Nereye Gidiyor?' tartışmasının önemli bir noktası var. Çünkü Türkiye'de basının sorunları dışında, spor basınının kendine özgü sorunları da var. Yaklaşık 10-15 yıldır herkes kendine spor basını nereye gidiyor diye soruyor. Takımlarla, kulüplerle olan mesafenin ortadan kalkmış olması, yazılan haberlerin objektif gazetecilik yerine taraflılık ekseni doğrultusunda yapılması, spor basını dediğimiz şeyin sporu daha çok vurgulayıp basını ihmal etmesi spor basınının önemli sorunlarıdır dedi.
Spor basınıyla ilgili düşüncelerinin pek de olumlu olmadığını belirten Erten şunları söyledi:

Babıali'den İkitelli'ye geçen süreçte spor basını da kırılma yaşadı. Türkiye'de özellikle 90'lardan sonra spor basınındaki değişimin birkaç parametresi olarak çok önemli bir yol ayrımından bahsedilir. Şöyle ki, spor basınında yeni muhabir adayları ya en kolay ve ucuz yol olan, polemiğe daha yatkın kulüp muhabirliğiyle kulüpler çerçevesinde bir alana sıkıştırılacaktı ya da üniversitelerin gazetecilik bölümlerinden veya alaylı olup da analiz ve farklı perspektif niteliği bulunanlar arasından karşılaştırmalı bir spor basınını oluşturabilecek insanlar tercih edilecekti. Medya patronları çok büyük oranda birinciyi tercih ettiler. Çünkü daha ucuzdu, daha kolaydı ve daha az nitelik gerektiriyordu. Bu kırılmadan sonra yaşadığımız problemler giderek arttı.
Erten, Yaptığımız işi değerli kılmak için çok çabalıyoruz. En azından bu yönde bir çabamız ama var, ama bu işi değersizleştiren pek çok pratik de görüyoruz. Özellikle şike soruşturmasıyla başlayan süreç sonrasında, ilk defa Türkiye'de spor basınının belirli bir konuda tavır alabildiğini düşünüyorum. Bu süreçte en fazla tepki çeken organlardan biri olmakla birlikte, pek çok alanda iyi haberler üretildiğini düşünüyorum. Ama bunun bedeli ağır olacak gibi gözüküyor. Çünkü sporda tehlikesiz bölümü geride bıraktık. Artık spor yorumculuğu, spor yazarlığı da tehlikeli olan bir yer. Çoğumuz 212'li olmadan, sendikal gücü arkamıza almadan çalışıyoruz, birliğimiz yok. İyi eğitimli insanlarız, farklı diller konuşuyoruz ama konuştuğumuz dillerdeki gazetecilik ahlakı ve gazetecilik dayanışmasından çok uzaktayız diye konuştu.


GÖKÇE: GAZETECİLER EZİLİYOR
Babıali'de artık gazete ve matbaaların kalmadığını, iletişimin giderek koptuğunu söyleyen Milliyet gazetesi spor yazarı Atilla Gökçe, Babıali'den herkes gidebilir ama cemiyetimiz gitmesin, her zaman var olsun. Bizi şemsiyesi altında, gazetecileri kucaklama ruhunu kaybetmeden yaşamını sürdürsün. Babıali yokuşu bizim için kutsaldır dedi.
Medyada endüstrileşmenin önce basında başladığını belirten Gökçe, şunları söyledi:
Endüstrileşmeyle birlikte insan emeği yerini teknolojiye terk etti. Gazete sayfalarını yapmak kolaylaştı. Bilgisayarların gelişiyle pikaj, montaj, dizgi servisleri ortadan kalktı. Önce kol emekçileri, sonra fikir işçileri, en çok da muhabirler teknolojik gelişme karşısında geride kaldılar. Spor basını bundan nasıl etkilendi? Eskiden spor sayfaları yarı amatör, yarı profesyonel insanlarla yarım sayfa olarak çatılırdı. Abdi İpekçi'nin 1952 yılında olimpiyat oyunlarına gitmesinden sonra, spor haberleri tam sayfa verilmeye başlandı. Spora fazla sayfa ayırmanın doğru olmadığını düşünen devlet adamları da vardı. Devlet Planlama Teşkilatı'nın 1960-70'li yıllardaki kalkınma planlarında bir sosyal araştırma uzmanı şöyle diyordu: 'Spor, maceraperest haytaların günlük yaşam biçimidir.' Bu söz devletin belgelerine geçti. Yine o dönemlerde sportif dikkatimizi olimpiyatlardaki madalyalar belirliyordu. 80'li yıllara gelindiğinde ise 12 Eylül'le birlikte devletin doğrudan spora müdahalesini yaşadık.
Eskiden gazetenin iletişim aracı olduğunu, insanların haber almak için gazete aldığını vurgulayan Gökçe, konuşmasına şöyle devam etti:
Gazeteler hayatımızın vazgeçilmezlerinden biriydi. Şimdi basın da sporla birlikte endüstriyelleşti. İnsana verilen önem azalıp teknolojik alanda rekabet çoğaldıkça, özellikle bazı yazarlar farklılıklarını ortaya koymak için, kapalı kapılar ardında haber aktarmak için belli kurumlara bağımlı hale geldiler. Bazen de belli çevrelerin sözcülüğünü yaparak gerçek gazeteciye yakışmayacak misyonlar üstlendiler. Spor basını da bundan etkilendi. Spor basınında taraflı, kaşkollu yazarlar oluştu. Başlangıçta iyi niyetli, kulüp uzmanı yazarların yolu açıldı ama utanarak söylüyorum ki, ruhunu dahil her şeyi satan bazı gazeteci tipleri de oluştu. Gazetecilik eğitiminden geçmeden köşe ve söz sahibi olanlar var. Bunları çok kınamıyorum ama gazeteler istismara uğradı.


GAZETECİLER TEKNOLOJİK ŞOKTAN SARSILMIŞ DURUMDALAR
Gökçe, Şimdi gazetelerin geleceği ne? diye sorarsanız, Türkiye'de her alanda insanlar değişik mecralarda, farklı medyalarda kendilerini ifade ediyorlar. En karmaşık konularda bile bilgi sahibi olup bunu yorumlayabiliyorlar. Basının üzerindeki haber verme, bilgilendirme, vizyon geliştirme gibi gazetecilikle bağlantılı misyonlar dağıldı. Gazeteciler teknolojik şoktan dolayı sarsılmış durumdalar. Gazeteler, işleri sadece gazete yayınlamak olmayan gazete patronları ve şirketlerin elinde. Televizyonda ise daha farklı bir yayıncılık rekabeti var. Bütün bunların içinde en çok gazeteciler eziliyor diye konuştu.


VARDAN: NİTELİKLİ YAZARLAR ARTIYOR
Konuşmasına gazetesinin spor servisi hakkında bilgi vererek başlayan Radikal Gazetesi Spor Müdürü Uğur Vardan, Bizim servisimiz klasik anlamda bir spor servisi değil. Serviste 5 kişi çalışıyoruz ve bütün elemanlarımız başka disiplinlerden gelme kişilerden oluşuyor. Bugüne kadar çalıştığım herkes neredeyse spor basınının eleğinden geçip gelmedi. Biz hep bir önceki kuşağın bazı problemleri olduğunu düşündük. Tavrımızı buna göre koyduk. Olabiliyor mu bilmiyorum ama elimizden geldiğinde hamle yapmaya çalıştık dedi.
Kendisini bir önceki kuşağın uzantısı olarak gördüğünü ifade eden Vardan, şunları söyledi:
Ben yeniçağın insanı değilim ama siyah-beyaz televizyonla büyümemize rağmen teknolojik gelişmeyle birlikte videoyu, dvd'yi tanıdık. Daktiloyla çalışırken bilgisayara geçtik. Her türlü değişimi yaşadık. Nasıl bir geleceğe gidiyoruz? Gazete kağıdı yok olacak, iPad'lere dönülecek deniliyor. Ben elime kağıdın geçmesini, onun kokusunu duymayı istiyorum. Günümüz dünyasında gazete binalarının formatları da çok farklı. Şeffaflık adına yapılan uygulamalar hayatın şeffaflığına uymuyor. Tabii ki biz geçmiş kuşağın bütün öğretileriyle, klişeleriyle büyüdük. Hâlâ da o klişeleri sürdürüyoruz. Ama işin değişen kuşak bağlamında şunu söyleyebilirim ki, basın tribününde az olduğuna inandığımız insan sayısı giderek büyüdü. Ben nitelikli spor yazarlarının eskiye oranla çoğaldığını ve basında da yer bulduğunu düşünüyorum.


YELKOVAN: SPOR KÜLTÜRÜMÜZ YOK
Radikal gazetesi spor yazarı Banu Yelkovan, eskiden gazeteciliğin bilgiyle eşdeğer olduğunu, artan teknolojik gelişmelerle birlikte gazeteciliğin de boyut değiştirdiğini söyledi.
Yelkovan konuşmasını şöyle sürdürdü: Spor basınında yer almak istediğini söyleyen üniversite öğrencisi genç arkadaşlar mutfakta çalışmak, stajyer olmak istemiyorlar. Çalışmak, yeni bir şeyler öğrenmek kimsenin umurunda değil. Televizyonda program sunmanın gazetecilik olduğunu düşünüyorlar. Gazetecilik bu değil. Gazetecilik bilgiyle eşdeğer bir şeydir, bilgili olmak zorundasınız. Ama bugün insanlar bilgiye eskisi kadar önem vermiyor. Çünkü internetten her türlü bilgiye kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Dolayısıyla teknoloji artarken bence gazetecilik de boyut değiştirdi. Artık gazeteciler size bilgiyi aktaran değil, bilgiyi yorumlayan insanlar haline geldi. Ama gazetecilere ve bilgiye her zaman ihtiyaç olacaktır.
Türkiye'de futbol kültürünün ülkenin tam göbeğinde yer aldığını belirten Yelkovan, Spor yapmadığımız için spor kültürümüz de yok. Her şeyi futboldan ibaret sanıyoruz ve Türkiye'de futbola haddinden fazla önem veriliyor. Toplumsal olaylara gösterilmeyen tepkilerin konu spor olunca artması, ülkemizde spora verilen önemin ne kadar büyük olduğunun da göstergesi dedi.