.

*Genel Maden İşçileri Sendikası Başkanı Alabaş Temsilciler Kurulu Toplantısında Konuştu:

 

 

AYAĞA KALKTIK: Türkiye gerçeği öğrendi.30 kasım 1990 da başladığımız grev, 4-8 ocak 1991 Ankara yürüyüşü ile tüm dünyada yankılandı.  Ve biz kazandık. Yeni bir hükümetle, yeni bir plan ve yeni bir taktikle 1994 de 5 Nisan kararları ile geldiler. Kardemir kapatılacak, Erdemir satılacak, Armutçuk ve Amasra maden ocakları kapatılacaktı. Çünkü uluslararası şirketler, IMF aracılığıyla böyle istiyordu. Biz üretmeyecek ve onlardan satın alacaktık.  Bizim insanımız işsiz kalacak, onlar bize kömür ve demir-çelik ürünleri satacaktı. Biz yine ayağa kalktık ve sesimizi yükselttik.

 

 

Kısa adı GMİS olan Genel Maden İşçileri Sendikası Temsilciler Kurulu toplantısının açılışında konuşan GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş 'dünyada taşkömürü fiyatlarının 300 doları aştığına, bu artış bu seviyede kalsa bile yılda 20-25 milyon ton taşkömürü tüketen ülkemizin dışarıya ödeyeceği paranın 3 milyar doları bulacağına ve dış ticaret açığı ile cari açığı tetikleyeceğine dikkat çekip  Bunun için ülkemizde sadece Zonguldak Havzası'nda bulunan taşkömürü üretiminin mutlaka artırılması gerektiği; İşçi açıkları giderilerek üretimin artırılacağı, TTK'nın zararının azaltılacağı, dışarıya gidecek dövizin azaltılacağı, Zonguldak'ta istihdam yaratılacağı ve ekonominin canlandırılacağı tüm kamuoyuna anlatılacaktır dedi.

 

Alabaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

İŞÇİLERE GÜVENDİK

Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak, maden işçileri ve MTA işçileri olarak; birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı ve kardeşliğimizi bozacak yanlış bir adım atmadık.

Bunu bilerek, size güvenerek; Genel Seçimlerin tamamlandığı ve iktidarın güç kazandığı bir dönemde, 32 yöneticisinden sadece 8' inin önceki dönemde görev yaptığı yani yüzde 75' nin değiştiği ve bu 8 kişiden sadece 3'ünün iki dönem görev yaptığı bu genç kadroya güvenerek; Ankara' da Toplu İş Sözleşmeleri Görüşmeleri devam ederken, sizin adınıza görev yaptığım Türk-İş Koordinasyon Kurulu ile hükümet arasında iplerin kopma noktasına geldiği bir dönemde, sizlerden aldığım güç ile yeni bir Genel Başkan olarak; eğer bizi tatmin edecek bir noktaya gelinmezse greve hazır olduğumuzu göğsümü gere gere söyledim.  Sonuçta sizlerin de onayı ile

istediğimiz bir noktada olmasa da sözleşme görüşmelerini tamamladık.

 

ACI VE MUTLULUK PAYLAŞIMI

17 Kasım 2011 tarihinde Sendikamızın 65.yılını kutladık.  Biz 9.Olağan Genel Kurulumuzu yaptık, ama bu sayı 1983 sonrası dönemi kapsıyor. Gerçekte Sendikamız 65 yıl içinde 34 olağan, 18 olağanüstü genel kurul yaptı.

Biz böylesi zor bir dönemde genç bir genel başkan ve yeni bir yönetim kurulu olarak hatasız yolumuza devam ediyorsak; bunu sendikamızın şanlı tarihinden ve madenci atalarımızın sizlere, bizlere aktardığı kültürden aldığımız tecrübe ile başarıyoruz.  Çünkü biz birbirimizi seviyor, birbirimize saygı duyuyor ve 160 yıllık üretim tarihimizden acıyı ve mutluluğu paylaşarak geliyoruz.

Genel kurulumuz sonrasında Toplu Sözleşme Görüşmeleri sürerken zaman zaman işyerlerine gelip bilgi verdik ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk.  Zaman zaman siz geldiniz görüşmelerimiz oldu.

 

EĞİTİME SEMİNERLERLE DEVAM

Genç bir kadroyla görev yaptığımızı ifade etmiştim. Bu yoğun gündem içinde bir fırsat yaratarak öncelikle 2 günlük bir Yönetici Eğitim Semineri düzenledik. Şimdi sırada Temsilci Eğitim Seminerleri var.

Ekonomik imkanlarımız ve zamanımız elverdikçe 2 ya da 3 gurup olarak Temsilci Eğitim Seminerleri olacak.  Sonra taban eğitim seminerlerimiz başlayacak. İşçi sınıfının tarihini, sendikal mücadelenin tarihini ve sendikamızın tarihini öğrendikçe bugün yaşananları daha iyi anlayacak ve mücadelecimizi daha bilinçli olarak sürdüreceğiz.

Eğitim çalışmalarımız, sohbet ve tartışmalarımız, bize daha da güç katacak ve bu mücadeleyi atalarımıza, bizden öncekilere göre daha iyi noktalara taşıyacağız.

Gücümüzün birlik ve beraberliğimizden, örgütlü yapımızdan, sendikamızdan kaynaklandığını sadece üyelerimize değil, ailelerimize ve tüm çevremize anlatacak, tüm emekçilerin birlikte mücadelesini örgütleyeceğiz.

İnsanca çalışıp insanca yaşayacağımız koşulları birlikte yaratacağız.

İşimize ve işyerimize sahip çıkmanın ülkemize sahip çıkmak olduğunu unutmayacağız. Çalışacak, üretecek, verimliliği ve kaliteyi geliştireceğiz. Ülkemizin zenginliklerine, ulusumuzun birliğine, vatanımızın bütünlüğüne hep birlikte sahip çıkacağız.

 

TESADÜF DEĞİL

Dünyamız çok hızlı bir küreselleşme süreci yaşıyor. Bu süreci kavrayamayan ülkeler, doğal olarak bundan zarar görüyor. Ülkelerinin zenginliklerini kaybediyor, ya da bölünmeye parçalanmaya sürükleniyor. Bölgemizdeki ülkelerde yaşananlara bakınız. Hiçbirşey tesadüf değil. Herşeyin bir sebebi var. Emperyalistlerin iştahını kabartan doğal zenginlikleri var. Onların en çok ihtiyacı olan enerji kaynakları o ülkelerde bulunuyor.

Demokrasi bahanesiyle girdikleri Irak'ta petrol bölgelerini kendi şirketleri arasında pay ettiler. Libya'da da paylaşım başladı. Şimdi, gözlerini öteki ülkelere diktiler.

Türkiye üzerine de hesaplar yapılıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarından buyana; ekonomik ve sosyal gelişmemizi engelleme, ülkemizi güçsüz düşürme, doğal zenginliklerimize el koyma, ülkemizi bölme ve parçalama senaryoları yazılıyor. Ama ulusumuz, tarihsel bilinci ile bu oyunlara alet olmuyor.

Sağlam temeller üzerine oturtulan Türkiye Cumhuriyeti devleti; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak, demokrasinin kurum ve kurallarını yaşatarak, tüm ulusunu kucaklayarak ve vatandaşlık bilincini canlı tutarak bu oyunları boşa çıkartıyor.

 

ÜRETİM EKONOMİSİNE DÖNMELİYİZ

Bu saldırılar durmadı, durmayacak. Onun için her zaman bilincimizi korumalıyız. Bu saldırıların, daha uzun vadeli ve daha ince hesaplarla devam edeceğini bilmeliyiz. Geçmişimizi unutmamalı, geleceğimizi de bilgilendirmeliyiz. Nesiller arası kopukluğa izin vermemeli, yeni süreci anlamalı ve yeni nesillere anlatabilmenin yollarını bulmalıyız.

Türkiye'yi ekonomik bir açmaza sürükleyerek, ekonomik bir kriz ortamı yaratarak, sosyal sorunlar çıkartacak, toplumsal barışı bozacak, tahriklere açık bir toplum haline getirmelerine fırsat vermemeliyiz. Türkiye yeniden üretim ekonomisine dönmek zorunda.  Ürettiğinden çok daha fazlasını tüketen ve borç ile yaşayan bir ülkenin, geleceği güven altında değildir.

1990'lardan sonra hızlanan bu küreselleşme sürecinde ilk hedef bizler olduk.  Maden ocaklarımızı küçültme, daraltma ve kapatma hesapları yapıldı. Biz taşkömürümüze sahip çıkarken ülkemize ve milletimize sahip çıktığımızı biliyorduk. Zonguldak halkı da bunu bildiği için bizi hiç yalnız bırakmadı. Kısa süre içinde tüm Türkiye gerçeği öğrendi.

30 kasım 1990 da başladığımız grev, 4-8 ocak 1991 Ankara yürüyüşü ile tüm dünyada yankılandı.  Ve biz kazandık. Yeni bir hükümetle, yeni bir plan ve yeni bir taktikle 1994 de 5 Nisan kararları ile geldiler.

Kardemir kapatılacak, Erdemir satılacak, Armutçuk ve Amasra maden ocakları kapatılacaktı. Çünkü uluslararası şirketler, IMF aracılığıyla böyle istiyordu.

Biz üretmeyecek ve onlardan satın alacaktık.  Bizim insanımız işsiz kalacak, onlar bize kömür ve demir-çelik ürünleri satacaktı. Biz yine ayağa kalktık ve sesimizi yükselttik.

Ve o iktidar da gitti. Bizi kapatamadılar ama küçülterek verimsiz hale getirdiler.

Zonguldak ve bölgemiz zarar gördü.

Şimdi eskisi kadar üretemiyoruz. Türkiye Taşkömürü Kurumu gibi Maden Tetkik Arama da bu süreçten zarar gördü. Kurumların işlevleri azaltıldı. Ama yine de ayaktalar.

 

DOĞRULARI ANLATMAYA DEVAM

Türkiye Taşkömürü Kurumu, Maden Tetkik Arama Kurumu, Zonguldak ve Türkiye kapsamında, sendikamızın her zaman söyleyecek bir sözü olmuştur ve tarihine altın harflerle yazılan eylemlere imza atmıştır.

Önümüzdeki dönemde de bu anlayışımız devam edecek ve her alanda söyleyecek sözü olan sendikamız, Zonguldak halkı ile bütünleşerek ve daha gür bir sesle, çözüm önerilerini Türkiye kamuoyuna sunacaktır.

Evet, her ortamda doğru bildiklerimizi anlatmaya devam ediyoruz.

Genel kurulumuz sonrasında; bizi tebrik ziyaretleri, başta Başbakanımız ve Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanımız olmak üzere siyasetçilerimizin ziyaretleri ve bizim iade-i ziyaretlerimizle başlayan bu süreç, hepinizin bildiği gibi Ankara' ya TBMM' ye giderek, Zonguldak-Bartın-Karabük milletvekillerimizi ziyaretlerimizle devam etti.

Biz anlatıyor, onların da anlatmasını ve çözüm önerilerimize sahip çıkmalarını istiyoruz.

Siyasi partilerimizi, meslek odalarımızı ve demokratik kitle örgütlerimizi ziyaretlerimiz sürüyor.

Dosyamızı kendilerine sunuyor, karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyoruz.

Biz istiyoruz ki, herkes gerçekleri dile getirsin ve siyasi iktidar önerilerimize sahip çıksın ve ilgili bakanlar da bunları hayata geçirsin.

 

BÜYÜK BİR ÖRGÜTÜZ

Genel Maden İşçileri Sendikası, Genel Başkanından yerin yüzlerce metre altındaki maden işçisine, köyündeki emeklisine, Türkiye'nin dört bir yanındaki MTA işçisine kadar büyük bir örgüttür.

Ailemiz ve dostlarımızla birlikte bütün Türkiye'yi kapsayan bir etki gücümüz vardır.

Bu yapılanma içinde, Sendikamız Temsilcileri en az yöneticilerimiz kadar sorumludur. Temsilci olarak sizler bu örgütün kılcal damarlarısınız.

Üyelerimize ve topluma en yakın olan sizlersiniz.

Eğer bu damarlarda tıkanma olursa kısmi felç durumu doğar.

Siz Genel Maden İşçileri Sendikasının Temsilcilerisiniz.

Adınız Sendikamız ile birlikte anılıyor.

Tıpkı Genel Maden İş Genel Başkanı, Genel Maden İş Yöneticisi gibi.

Genel Maden-İş sıfatını taşımanın sorumluluğunu önce biz bilecek, sonra bunu tüm üyelerimize ve ailelerimize taşıyacağız. Kendi sorunlarımıza önce kendimiz sahip çıkacak, sonra çözüm önerilerimize hep birlikte anlatacağız.  Temsilcileri çalışmayan bir örgütün başarılı olma şansı yoktur.

 

İŞÇİ OLMAYINCA ÜRETİM AZALIYOR

1980 ve öncelikle 1990 sonrası izlenen ekonomik politikaların Zonguldak'a yansımalarını az önce özetledim.

Bugün geldiğimiz noktada; Türkiye'nin dış ticaret açığı 2011 yılının ilk 9 ayında 83 milyar dolara ulaştı.

Yıl sonunda 100 milyar doları aşması bekleniyor. Yani ürettiğimizden çok tüketiyoruz, sattığımızdan fazlasını dışarıdan alıyoruz. Bu dış ticaret açığı içinde, taşkömürü için ödenen para da var.

Zonguldak'ta yer altında 1 milyar tonun üzerinde kömür var.

Ama biz kendi kaynaklarımızı üretmiyoruz. 1990 yılının başında 35 bin civarında maden işçisi ile çalışan Türkiye Taşkömürü Kurumu, 2002 yılına gelindiğinde 16 bin maden işçisi ile çalışıyordu.

Bugün ise Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda yaklaşık 11 bin maden işçisi çalışıyor. İşçi sayısı azaldıkça üretim de geriliyor.

 

TAŞKÖMÜRÜ ÜRETİMİ  ARTTIRILMALI

2 Kasım 2011 tarihinde yaptığımız Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantımızdan sonra bir sonuç bildirgesi açıkladık.

 

Bu kararların 7. Maddesi, Temsilciler Kurulu Toplantısı düzenlenmesi idi.

Şimdi onu gerçekleştiriyoruz.

 

 Başkanlar Kurulumuzun aldığı bu kararlara sizlerin de sahip çıkmamızı ve her ortamda dile getirmenizi istiyoruz.

-Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdürlüğü'nün yaklaşık 1500 işçi alınması talebinin, Kurumun belirlediği Norm Kadro sayısına göre 3 bine çıkarılması için ilgili Bakanlıklar nezdinde girişimlerde bulunulacaktır. Dünyada taşkömürü fiyatlarının 300 doları aştığı;

Bu artış bu seviyede kalsa bile yılda 20-25 milyon ton taşkömürü tüketen ülkemizin dışarıya ödeyeceği paranın 3 milyar doları bulacağı ve dış ticaret açığı ile cari açığı tetikleyeceği;

Bunun için ülkemizde sadece Zonguldak Havzası'nda bulunan taşkömürü üretiminin mutlaka artırılması gerektiği;

2005 yılından günümüze yeraltı hazırlıklarını sürdüren ve 5 milyon ton üretim kapasitesine sahip olan TTK'nın 2 milyon tonun altında olan üretiminin kısa sürede artırılabileceği;

İşçi açıkları giderilerek üretimin artırılacağı, TTK'nın zararının azaltılacağı, dışarıya gidecek dövizin azaltılacağı, Zonguldak'ta istihdam yaratılacağı ve ekonominin canlandırılacağı tüm kamuoyuna anlatılacaktır.

-TBMM ziyaretiyle Zonguldak-Bartın-Karabük milletvekillerine ve parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin Zonguldak İl Başkanlarına sunulan TTK Raporu, başta meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri olmak üzere bölgemizde ve ülkemizde tüm ilgililere ulaştırılacak ve kamuoyu bilgilendirilecektir.

-Maden Makinaları Fabrikası'nın ve lavuarların TTK'daki üretim zincirinin ayrılmaz bir parçası olduğu ısrarla anlatılacak ve mutlaka teknoloji ve kadro olarak  desteklenmeleri sağlanacaktır.

-Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü'nün son yıllardaki başarılı çalışmalarının devamı için teknoloji ve kadro olarak takviye edilmesi sağlanacaktır.

-Öncelikle TTK bünyesindeki şirketler olmak üzere özel sektördeki örgütlenme çalışmaları hızlandırılacaktır.

-Temsilci ve taban eğitim çalışmalarına devam edilecektir.

-Türk-İş Genel Kurulu için Genel Merkez Yönetiminin belirleyeceği politikalar Başkanlar Kurulu tarafından hayata geçirilecektir.

 

Her şey gelip örgütün birlik ve bütünlüğüne, sitemin, Genel Başkanından üyesine ve çalışan kadrosuna kadar sağlıklı bir şekilde çalışmasına dayanıyor.

Bu büyük bir orkestra ve herkesin ne zaman ne yapacağını bilmesi gerekiyor.