Eğitim-Sen Zonguldak İl Temsilcisi Orhan Yılmaz, yeni eğitim öğretim yılının başlamasına ilişkin açıklamada bulundu. Eğitim-Sen'in ve bilim insanlarının bütün eleştiri ve itirazlarına rağmen eğitimde 4+4+4 dayatması ile ülkemizde yaşanan ‘piyasa merkezli’ ve yoğun ‘inanç sömürüsüne’ dayanan adımların, eğitimde yaşanan nitelik kaybının en temel nedenleri arasında olduğunu belirten Yılmaz, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

 

BELİRGİN HALE GETİRMEKTE"

"2018-2019 eğitim-öğretim yılında kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamaları artarak devam edecektir. Bu durum iktidar ve MEB açısından büyük bir övünç kaynağı olarak görülürken, eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamayan, eğitimin giderek paralı hale gelmesi nedeniyle okul dışına itilen çocukların sayısının artmasına neden olmakta ve toplum içindeki sınıfsal çelişkileri daha da belirgin hale getirmektedir.  Türkiye’de okul ve derslik sayısı öğrenci sayısına paralel ve ihtiyaca yanıt veren düzeyde değildir. Okullarda ikili eğitim, birleştirilmiş sınıf ve taşımalı eğitim uygulamaları sürmektedir.

 

ÇOK GERİSİNDE KALINDI

Eğitim kademelerine göre okullaşma oranlarına bakıldığında eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında örgün eğitim 12 yıla çıkarılmasına rağmen, okullaşma oranları açısından hedeflerin çok gerisinde kalındığı görülmektedir. Okulöncesi eğitimde beklenen artışın bir türlü görülmemesinin en önemli nedeni ise, 4+4+4 dayatmasının ilk yılında okul öncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kaydettirilmiş olmasıdır. MEB’in, eğitim fakültelerinin ve bilim insanlarının bütün itirazlarına rağmen okula başlama yaşını düşürmesi, telafisi mümkün olmayan sorunlar ortaya çıkarmış ve okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarının beklenenin altında artmasına neden olmuştur.

 

4 KAT ARTIŞ GÖSTERDİ

Okulöncesi eğitim, eğitim öğretim sisteminin temelidir. Eğitimin temel bir aşaması olan ve bütün çocuklara sağlanması gereken okul öncesi eğitime, gerekli altyapı ve program hazırlıkları yapılmadan geçilmesinin sıkıntıları sürmektedir. Hükümetin özel okulları teşvik politikası içinde özel ortaöğretim kurumlarının ayrı bir yeri bulunmaktadır. Dershanelerin özel okullara/temel liselere dönüştürülmesi sürecinin de etkisiyle özel ortaöğretim kurumlarının sayısı 2017-2018 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Eğitimde 4+4+4 öncesinde Türkiye’de sadece 885 özel lise varken, son altı yıl içinde tamamen hükümet ve MEB işbirliğiyle özel lise sayısı yaklaşık 3 kat artmıştır. Benzer bir şekilde 4+4+4 öncesinde özel liselere giden öğrenci sayısı 138 bin 164 iken aradan geçen süre içinde tam 4 kat artış göstermiştir. Velilerin çocuklarını özel okullara yöneltmesinde devlet okullarının 4+4+4 nedeniyle yaşadığı tahribatın, özellikle devlet okullarında yaygınlaşan yoğun dinselleşme pratiklerinin belirleyici olduğunu belirtmek gerekir. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar gibi pek çok neden birçok velinin özel okullara yönelmesini beraberinde getirmiştir. 

 

ÖZEL MESLEK LİSELERİ

Eğitimde 4+4+4 öncesinde, 2011-2012 eğitim öğretim yılında Türkiye’de sadece 45 özel meslek lisesi varken, son altı yıl içinde kamu kaynaklarıyla yapılan doğrudan destek ve teşvikler sonucunda okul sayısı 8,5 kat artmış ve 2017-2018 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle bu sayı 383 olmuştur. Aynı dönemde özel meslek liselerine giden öğrenci sayısı ise tam 25 kat artış göstererek 4 bin 348’den 109 bin 113’e yükselmiştir. Özel meslek liselerinde ve teknik liselerde okul sayısı 8,5 kat artarken öğrenci sayısının 25 kat artmış olmasının en temel nedeni, devletin özel mesleki ve teknik liselere giden öğrenci başına değişen miktarlarda doğrudan parasal destek sunmasıdır. Eğitim sistemini dini kurallar ve referanslara göre biçimlendirme süreci, eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında belirgin bir şekilde artmış, yıllarca dini eğitim kurumları olarak bilinen imam hatip okulları tartışması yeniden alevlenmiştir.  MEB, devlet okullarına ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini velilerin cebinden çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynakları ve imkanları seferber etmektedir.

 

"ENGELLERLE KARŞILAŞMAKTADIRLAR"

Özellikle okul kayıt dönemlerinde adrese dayalı kayıt sistemi nedeniyle çok sayıda çocuk otomatik olarak imam hatip ortaokuluna kaydedilmekte, aileler çocuklarını başka okula aldırmak istediklerinde çeşitli engellerle karşılaşmaktadır. MEB’ in 92 milyar TL’ lik 2018 bütçesinden eğitim yatırımları için ayrılan kısmının üçte biri (yüzde 35) ‘din öğretimi’ ne ayrılmış, böylece Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün MEB bütçesi içindeki payı, 2017’ ye göre yüzde 68 artırılmıştır. Dini eğitimde payı 7,7 milyar TL’ ye çıkaran bakanlık, bütçesinin yüzde 7’ sine denk gelen bu kaynağın neredeyse tamamını (yüzde 96) imam hatip liseleri için ayırmıştır. Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısındaki artışın temel nedeni temel eğitimden ortaöğretime geçiş sistemi nedeniyle istemediği halde meslek lisesi ya da imam hatip lisesine otomatik kaydı yapılan öğrencilerin bu okullarda okumak yerine açık liseye kayıt yaptırmalarıdır. Özellikle son yıllarda MEB’ in öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme girişimleri, açık lisede okuyan öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasına neden olmuştur.

 

TAŞINAN ÖĞRENCİ SAYISI

MEB’ in 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı taşımalı eğitimin her geçen yıl kapsamı genişlemiştir. 2017-2018 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle taşınan ilkokul ve ortaokul öğrenci sayısı toplamda 810 bin 35’ tir. Ortaöğretimde taşınan öğrenci sayısının 432 bin751 olduğu dikkate alındığında, taşımalı eğitimle taşınan öğrenci sayısı toplamda 1 milyon 242 bin 833 gibi ciddi bir rakama ulaşmıştır. Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve katlanarak artan sorunlar, MEB’ in yayımladığı örgün eğitim istatistiklerine çeşitli yönleriyle yansımış bulunmaktadır. Açıklanan resmi veriler, eğitimin içler acısı durumunu gözler önüne sermekte, MEB’ in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı görülmektedir. Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştırıldığı, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturulduğu, öğretmenlerin mülakat sınavı ile sözleşmeli istihdam edilerek esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın arttığı, eğitimde farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin ülkemize ve çocuklarımıza olumlu bir katkı yapması mümkün değildir.

 

KIŞLA YA DA CEZAEVİ

Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, okullarda yaşanan şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb.) sürmesi gibi uygulamalar, tıpkı ülke genelinde olduğu gibi, okullarımızın ve üniversitelerin fiilen kışla ya da cezaevi haline getirilmesine neden olmuştur. Okulöncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine, sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel ilkeler doğrultusunda verilmesine kadar her alanda eğitimin demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır. Kamusal, parasız, demokratik, nitelikli ve bilimsel eğitimin  önündeki engellerin kaldırılması için somut adımlar atılmalı, eğitimde ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi arttırarak sürdüreceğimiz bilinmelidir. Yaşadığımız ve yaşayacağımız tüm olumsuzluklara karşı tüm eğitim emekçilerine, öğrencilerimize ve çocuklarının neredeyse iki katına çıkan okul masraflarını borçla karşılamak zorunda kalan velilerimize başarılar diler, Eğitim-Sen'in eğitime dair yaşanacak her sorunda yanlarında olacağının bilinmesini dileriz"