Sadece bu hafta içinde gazete haberlerinde iki olay var, öfkeli yetişkinlerin silahlı hesaplaşmasında zarar gören masum çocuklarla ilgili. Yakından izliyoruz, hiçbir hafta yok ki silahlı şiddet mağduru olmasınlar. Ya öksüz yetim kalıyorlar ya da bizzat olayın maktulü oluyorlar. Bir yanda dünyanın ilk ve tek çocuk bayramına sahip ülke, aileleri çocuk yapmaya teşvik var ama bu çocukları korumak kollamak zihniyeti ne yazık ki mevcut değil. Sanki Dadaloğlu'nun ölen ölür kalan sağlar bizimdir mısrası benimsenmiş gibi.
Biri Urfa'da sokak ortasında pompalı tüfeklerle hesaplaşan grubun arasında kalan belediye otobüsünün içinde otobüsünde annesinin yanında otururken birden ne olduğunu anlayamadan vurulan küçük çocuk. Diğeri internet kafede sahibinin 15TL'yi tahsil etmek için doğrulttuğu av tüfeğinin ateş alması sonucu, işyerinin önünden geçen sokaktaki küçük çocuk. Bir ağır yaralı hastanede, diğeri yaşamını kaybetti.
Olan hep çocuklara oluyor. Annesi babasına çocuğunu göstermedi diye sinirlenen baba ikinci kez düşünmeden çekip tabancayı anneyi vuruyor. Anne ölü, baba hapiste. Peki bu çocuğa kim bakacak? Bu örnekleri onlarca arttırmak mümkün ancak sonuç değişmiyor. Gazetedeki haberlerde yer almadığı için bilemiyoruz ama genel istatistiklere bakarak bu silahların ruhsatsız olduklarını rahatlıkla ileri sürebiliriz. Türkiye'de silahlı suçların %85'i ruhsatsız silahlar ile işleniyor. Kamu huzurunu bozmaktan tutun da aile içi şiddete kadar ruhsatsız silahların yarattığı hasarlar tüm toplumu etkiliyor.
Bugün itibariyle Birleşmiş Milletler New York merkezinde Silah Ticareti Anlaşması görüşmeleri başladı. Neredeyse tüm ticari malların uluslararası kabul edilmiş dolaşım standartları olmasına rağmen silahlar için yoktur. Dolayısıyla silahlar kolaylıkla çeteler, terörizm ve mafya tarafından ele geçirilerek kötüye kullanılabilmektedir. Sırf Birleşmiş Milletlerin barışı sağlama bütçe yıllık 7 milyar doları bulmakta ve tüm dünya genelinde silahlı şiddetin bilançosu ise yıllık 400 milyar dolardır. Uluslararası silah transferleri ve ulusal ihracat kararlarını yönlendirecek yüksek ortak standartlar ve yeterli düzenleme olmadan, bu finansal boyutun yanında insani maliyetler daha da devasa kalacaktır. Bu maliyetin, özellikle insan hayatı ile ödenen sosyal maliyetin farkına varan sivil toplum örgütleri 1990 yılından bu yana hükümetleri bu konuda harekete geçmeye zorlamışlardır. Nihayet 2009 yılına gelindiğinde Genel Kurulda "konvansiyonel silahların transferi için mümkün olan en yüksek ortak uluslararası standartlar üzerinde yasal olarak bağlayıcı bir araç hazırlamak" için 2012 yılında Silah Ticareti Antlaşması adıyla bir konferans yapılmasına karar verdi.
Önümüzdeki günlerde toplantılardan gelen bilgileri New York temsilcimiz aracılığı ile sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Temmuz ayındaki görüşmeler için anahtar konulardan biri, hangi kriterin dahil edileceğidir. Bu görüşmelerde üyesi olduğumuz IANSA, cinsiyet boyutunun da bir kriter olarak katılması konusunda baskı unsuru olmak için Cinsiyet Tabanlı Şiddetin Kriterlere Açık Bir Şekilde Dahil Edilmesi İçin Birleşmiş Çağrı yayınlamıştır. Umuyoruz bu konferans tüm dünya için silahlı şiddeti sona erdirecek ve daha fazla insan hakları ihlallerine izin vermeyecek bir uluslararası anlaşmanın ilk adımı olarak tarihe geçer.
İyi haftalar,
Umut Vakfı