TMMOB Şehir Plancıları Odası Zonguldak İl Temsilcisi Kamuran Ayyıldız, “Zeytinlikler ile ilgili olumsuz girişimler karşısında toplu olarak tepkimizi göstermeli ve çevremize sahip çıkmalıyız.” Dedi.

 

“Zeytin bütün ağaçların ilkidir. Bu sorun sadece Zeytin yetiştiricilerinin değil geleceğimizin yaşamımızın büyük bir sorunudur.” Sözleriyle görüşlerini bildiren TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın“  gönderdiği açıklamayı da paylaştı.

 

“ÇEVRE KATLİAMINA KAPI”

 

Geçen hafta salı günü TBMM‘de Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülmeye başlanan "Üretim Reform Paketi" ile ülkemiz sanayisinin yapısal sorunlarını gidermeye yönelik kamu yararı içeren akılcı reformlar değil; olsa olsa sanayinin kısa zamanda kar edeceği, ama uzun vadede bu ülke topraklarında yaşayan her kesimin zarar göreceği, ileride telafisi mümkün olmayacak çevre katliamına kapı açılmıştır. 

 

Çevre sorunlarının  sınır tanımadan tüm canlıları tehdit edebildiği, havanın, suyun, toprağın kirlenmesi durumunda hiç bir insan yapısının ekonomik bir değerinin olmayacağı çok acı deneyimlerle ortaya çıkmıştır. Tarih, canlı yaşamının bir bütün olarak varlığını sürdürebildiği, bitki ve hayvan türlerinin yok olması halinde insan yaşamın da sürdürülemediği, uygarlıkların yok olduğu örneklerle doludur.

 

“KORURMUŞ GİBİ GÖZÜKÜRKEN”

 

17- 18 y.y. vahşi kapitalizminin yarattığı devasa çevre sorunları, hızlı nüfus artışı, 20 y.y. kadar süren çevre krizlerinin ardından çıkarılan derslerle, sürdürülebilir gelişme ilkesi, koruma ve kullanma dengesinin sağlanması, planlı gelişme ve korumaya yönelik yasal düzenlemeler ile yurttaşların çevre hakkı devletlerce koruma altına alınmıştır. Zengin doğal, kültürel ve tarihi değerlere sahip ülkemizde de Kıyı Kanunu, Zeytincilik Kanunu, Mera Kanunu gibi kanunlar, demokratik ve sosyal devletin yurttaşlarının sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını garanti altına alan yasal düzenlemelerdendir. 30 Mayıs 2017 tarihinde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşmeye açılan 76 maddeden oluşan, 24 Kanun ve 3 Kanun Hükmünde Kararnameyi değiştiren, resmi adı "Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"  olan düzenleme, tüm bu koruma ilkesinin altını oymakta ve bu alanları korurmuş gibi görünürken talana, yağmaya ve betonlaşmaya teslim etmektedir.

 

Torba yasa tasarısı içinde, 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 4342 sayılı Mera Kanunu, 5621 sayılı Kıyı Kanunlarının özüne aykırı esaslı değişiklikler yapılmak istenmektedir. Tasarının, zeytinlikler, kıyı ve meralar ile ilgili maddelerini içeren toplam 7 maddesinde, bu alanların imara açılmasına olanak sağlayan süreçlere yer verilmektedir.

 


“HALK TEPKİLERİ MANİPÜLE EDİLMEKTEDİR”

 

Kamuoyuna bu hafta TBMM Genel Kurulunda görüşüleceği açıklanan tasarıda zeytincilikle ilgili maddeler yasalaşırsa, zeytinlik sahalarında "alternatif alan bulunmaması halinde" maden ocağı ve sanayi tesisi yapılabilmenin önü açılacaktır. Komisyon görüşmeleri sonrasında, bu tasarıya ilişkin olarak "Konut ve turizme izin vermedik" denilerek üreticilerin itirazları, yükselen halk tepkileri manipüle edilmektedir. Oysa mevcut kanun, zeytinlik alanları 3 km. mesafe altında korurken bu düzenleme ile istisnai hüküm getirilmiş; Kurulun vereceği kararla her türlü kimyasal atık bırakacak, toz ve duman çıkaracak tesisin yapılmasına ve işletilmesine olanak sağlanmıştır. Böylelikle yatırım yapılacağı gerekçesiyle Valilik bünyesinde kurulan göstermelik bir kurul marifetiyle zeytinlik alanlar yapılaşmaya/ betonlaşmaya teslim edilecektir. Üstelik yatırım yapılacağı gerekçesiyle zeytinlik vasfı kaldırılan alanların daha sonra plan tadilatları ile konut, turizm, AVM vs. açılmasının önünde hiçbir engel yoktur. Kısaca bu tasarı zeytinciliğin ve zeytin ağaçlarının ölüm fermanı gibidir. Bu düzenleme ile üzerinde yaşadığımız kadim toprakların binlerce yıldır besleyip büyüttüğü zeytin ağaçları dahi katliamdan kurtulamayacaktır.

 

“GERİ DÖNÜLMEZ SONUÇLAR DOĞURACAĞI AÇIKTIR”

 

3621 sayılı Kıyı Kanununa ilişkin düzenlemelerde; mevcut kanunda "Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz…" denilmekte iken Trabzon ili istisna tutularak kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında endüstri bölgesi kurulmasına olanak tanınmıştır.  Bir başka çılgın projeye olarak karşımıza çıkan ve kamu kaynakları ile inşa edilecek bir endüstri bölgesinin yüzlerce hektar deniz doldurularak yapılmasının kamusal maliyetinin yüksekliği bir yana Karadeniz ekosistemi açısından geri dönülmez sonuçlar doğuracağı açıktır ve akıl tutulması olan bu düzenleme anayasaya da aykırıdır.

Meralarla ilgili; endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ve sanayi siteleri ile bu bölgelerin genişleme alanları için ihtiyaç duyulan  meraların  vasfının kaldırılmasına dair düzenleme yapılmıştır. Böylelikle ülkemizin her geçen gün eriyen hayvancılık sektörü büyük bir darbe almıştır. Bir yandan hızlı nüfus artışı ve göç ile ihtiyaçlar artarken diğer yandan bu düzenleme ile besicilik tümden gözden çıkarılmıştır.

 

Tüm bu düzenlemeler birlikte ele alındığında, eğer bu tasarı yasalaşırsa, çevresel değerlerimiz açısından ülkemizi karanlık bir gelecek beklemektedir. Rant ve talan yoluyla elde edilecek bir kaç on yıllık sermaye birikimi adına binlerce yıllık ekosistemimiz yok edilecektir. Kazananın olmayacağı bu senaryoda gelecek kuşaklar, bu günün karar vericilerini ve bu duruma seyirci kalanları asla minnetle anmayacaktır.

 

“AĞACA BAKINCA KÜTÜK GÖREN”

 

AKP politikacılarının "Dünya Çevre Günü"ne denk gelen bir dönemde, koruma kanunlarını delerek Türkiye‘yi çevre kıyımına götürecek bir yolun taşlarını nasıl döşediği ibretle izlenmektedir. Daha önce de gördüğümüz bu "ağaca bakınca kütük gören" anlayışın yasasını asla kabul etmiyoruz. Daha önce altı defa meclise gelen  her defasında geri çektirilen yasayı yine geri çektireceğiz.

 

Doğanın ve kamusal alanlarımızın betona teslim edilmesini, Gezi‘de, Güvenpark‘ta, İnciraltı‘da, Bozcaada`da, Amasra`da, Bodrum`da kabul etmedik hiç bir yerde etmeyeceğiz. Biz yaşamın tarafında olacağız.