Özerklik tartışmaları ile toplumu parçalamaya çalışanları kınadıklarını açıklayan Eğitim-İş Sendikası Zonguldak Yönetimi, “Ülkemizde oynanan ihanet oyunları ve yaşananlar ne ölçüde iç karartıcı olursa olsun, geçmişi acılarla örülü ulusumuzun kendisine kurulan pusuyu etkisiz hale getireceğine inanıyor, bunu biliyoruz” denildi.

Ülkede, bölgede ve dünyada yaşanan son gelişmelerin, hem biz Eğitim ve Bilim İşgörenlerini, hem de tüm ulusu tedirgin ettiğini belirten Eğitim-İş Sendikası Zonguldak Yönetim Kurulu yaptığı yazılı açıklamasında, demokratik açılım adı altındaki son süreçte ülkenin, ulus/millet, halk, ana dil, ana dilde eğitim hakkı, demokratik özerklik, eyalet sistemi ve başkanlık sistemi gibi konular tartışıldığını, Bu kavramların tartışılıp gündemi işgal etmekle kalmayarak Cumhuriyetin birlik ve bütünlüğünü tehdit eder noktaya getirdiğini açıkladı.
FATURA DEVLETE KESİLİYOR
Yapılan yazılı açıklamada şu görüşlere yer verildi: Türkiye’de ve dünyada belirli bir anlayışın, ısrarla Ulus Devletin sonunun geldiğini öne süren bir bakışı var. Ulus Devlet’e açılan savaş, “demokrasi, azınlıklar, etnik kimlik ve özellikle din” üzerinden yürütülüyor. Ulus Devletin zayıfladığı ve çöktüğü belirtiliyor; bu durum teknolojik gelişmenin ve ekonominin küreselleşmesinin bir sonucu olarak gösteriliyor. Modernizmin eleştirisi, insanın yaşadığı topluma yabancılaşması, bireyin yalnızlığı, yeni iletişim tekniklerinin egemenliği ve yeniden organize edilen günlük yaşam, emperyalist projeler için felsefi bir temel haline getirilmek isteniyor. Tüm bu karmaşık yapıda fatura doğal olarak Ulus Devlet’e kesiliyor ve devlet yapılanmalarının bu yeni koşullara uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği dayatılıyor. Bu yeniden düzenlemede iki konu öne çıkarılıyor; birincisi din, ikincisi ise etnik kimlik. Türkiye’nin talihsizliği işte burada karşımıza çıkıyor, kavramlardan birincisine sarılmış bir siyasal iktidar ve ikincisine sarılmış bir terör örgütü!
“ÖNCE BİR HAT ÇİZİLMİŞ”
Ulusumuzun bölünmeye karşı koyduğu direnci kırmak isteyen siyasal güçler, amaçlarının ayrı bir devlet kurmak değil, aynı devlet içinde aynı bayrak altında özerkliğin gerçekleşeceğini söyleyerek durumu masumlaştırmaya çalışmaktadırlar. Oysaki etnik temelde bir özerklik istenmediğini ifade etseler dahi, perşembenin gelişi çarşambadan açıkça fark edilmektedir. Kısacası devlet oluşturmanın birinci basamağını oluşturmaktır. Unutulmamalıdır ki aynı süreç yanı başımızda Irak’ta yaşanmıştır. Önce bir hat çizilmiş, ABD emperyalizmi Irak’ın kuzeyine hiçbir gücü sokmamış, ardından özerklik ilan edilmiştir. Bugüne gelindiğinde ise Irak altı parçaya ayrılmıştır. Ülkemizde de istenilen senaryo Irak’la eş değerdir. ABD dış işlerini bakanının terörle işbirliğine devam edeceğiz söylemleri tam bir yalandır. PKK terör örgütünü bizzat kuran, destekleyen ve onlarla görüşen, yardım eden yine onlardır.                   
 YURTTAŞLIK TEMELİDİR
Eğitim-İş olarak; etnik ve dinsel temelde gerici bir talep olan özerklik ya da ayrılma taleplerine karşı olduğumuz gibi Orta Çağın örgütlenmesi olan milliyetler temelinde örgütlenmelere de karşıyız. Unutulmamalıdır ki; Türkiye Atatürk’ün önderliğinde hem feodaliteye, hem de bununla bağ kuran emperyalizme karşı kurulmuş bir ulus devlettir. Atatürk’ün millet tanımı etnik değil, yurttaşlık temelindedir: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” Bütün ulus devletlerde aynı özellik vardır. Yoksulluğun pençesinde kıvranan, eğitim olanaklarından uzak, kaderi ağanın, şeyhin insafına terk edilen bölge insanının içine düşürüldüğü bu çıkmazı yok edebilmek için tek bir adım dahi atmayanlar iyi niyetli olamazlar. Yine bu bölgelerde kadın haklarından bahsedip de genç kızların ağalara peşkeş çekilmesini, çağ dışı bir anlayış olan başlık parasında ileriye yönelik hiçbir adım atamayanlar, töre cinayetlerine seyirci kalanlar, toprak reform mu konusunda tek bir kelime dahi söylemeyenler, bölgenin kalkınması için tek bir sözcük sarf edemeyenler, o bölgenin hamisi olamazlar. Tam bir takiye siyaseti işleyerek sözde ABD ve AB’ye karşı fakat özde karşı olmayıp bizzat el ele verip ülkenin bölünmesine insafsızca hizmet etmektedirler. Sorunun bölgesel bir sorun olduğuna, bölge dışında, Kürt kökenli yurttaşımızın çok büyük bir bölümü “devletle” sorunu olmadığı görülüyor. Ulusun ayrılmaz bir bileşeni olan Kürt kökenli yurttaşımız, devletin gerçek sahibi olduğunu görmekte, yaşamakta ve bu kapsamda ülkenin bütün artı değerlerini diğer tüm yurttaşlarla eşit olanaklarla paylaşabilmektedir. Eğitim İş olarak ülkemizde oynanan ihanet oyunları ve yaşananlar ne ölçüde iç karartıcı olursa olsun, geçmişi acılarla örülü ulusumuzun kendisine kurulan pusuyu etkisiz hale getireceğine inanıyor, bunu biliyoruz. Ulus oyunu mutlak biçimde bozacak, Anadolu coğrafyasında yarattığı bin yıllık kardeşliği, birkaç yıllık ihanet senaryolarına kurban etmeyecektir.