Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Zonguldak Şube Başkanı Yılmaz, Milli Eğitim Bakanlığı’nın şehir merkezlerindeki okulları ve arazilerini satmaya hazırlanmasını eleştirdi.

 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda gazetelerde çıkan haberlere yönelik açıklamaları yetersiz bulduklarını belirten Yılmaz, “Bakanlık, kamu vicdanını rahatlatacak daha kapsamlı bir çalışma ve açıklama yapmalı” dedi.

Şube Başkanı Yılmaz’ın konuyla ilgili yazılı açıklaması şöyle; “Basında son günlerde yer alan haberlere göre, Milli Eğitim Bakanlığı, şehir merkezlerinde ‘yüksek rant getiren’ bölgelerin ortasında kalan okulları ve arazilerini satmaya hazırlanıyor. Bununla birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı bir tekzip açıklamasında, söz konusu okullarda eğitim-öğretim faaliyeti olmadığı, bu okulların bulundukları bölgelerin yerleşim merkezlerinin dışında kaldıkları için satışa çıkarılacakları belirtiliyor. Kamu kaynaklarının özelleştirmelerle talan edildiği, neoliberal politikalarla emekçilerin ücretlerinde yıldan yıla gerilemeye gidildiği ve zenginin daha fazla zenginleştiği, gelir uçurumunun arttığı, devletin sermaye birikiminin kolaylaştırıcısı rolüne büründüğü bir ortamda, kaynak yokmuş gibi, var olanları satarak kaynak yaratma mantığı kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Eğitim, Anayasa’da da ifade edildiği üzere, temel bir haktır ve bu hakkın yükümlülüklerini yerine getirmek devletin görevidir. Oysa hükümetler, okul binalarının yapımı için artık ‘gönüllü kuruluşları’ ve velileri sürece dahil ediyor ve finansman sürecine katılmaya çağırıyor. Açıkçası, iç ve dış borç faizine 6 yılda 200 milyar dolardan fazla rant aktaranların, söz konusu olan okullar olduğunda kaynak yokluğundan dem vurarak haraç mezat eldeki varlıkları tasfiye etmeye çalışması oldukça manidardır. Bu projenin, son yıllarda yürütülen özelleştirme çalışmalarında da görüldüğü gibi, kamu kaynaklarının çeşitli sermaye gruplarına hediye edilmesinden, ‘kentsel dönüşüm’ adı altında kent merkezinde kalan ve değerlenen arazilerdeki gecekonduları yıkarak el koyan mantığın derinleşmesinden de bir farkı yoktur. Ülkemizdeki mevcut okul ve derslik açığı, böylesine ‘kurnaz’ ve ‘ucuz’ yöntemlerle çözülemez. Bütçeden eğitime ve eğitim yatırımlarına ayrılan pay arttırılmadıkça bu tür yöntemlerin işe yaramayacağı açıktır. Şehir merkezlerindeki okulların satılması, yeni ve daha fazla sayıda okul yapımından çok, eğitim kurumlarının yerinde bir ticaret merkezinin yükselmesi ve yeni zenginlerin yaratılması anlamına gelecektir. Örneğin Bakanlık tarafından yapılan açıklamaya göre, satılacak okul bina ve arazilerinde hiçbir şekilde eğitim-öğretime devam edilmiyor. Oysa ki, İstanbul’daki Eğitim-Sen şubeleri tarafından yürütülen küçük bir araştırma bile, bu durumun doğruluğu konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor. Örneğin, satılacak okullar listesinde yer alan ve öğrenimin devam etmediği söylenen Fatih Oruçgazi İlköğretim Okulu’na sadece önümüzdeki yıl için şimdiden 275 öğrencinin kayıt yaptırdığı ve okulun öğrenci mevcudunun 1500’ün üzerinde olduğu bilgilerine ulaşıldı. Diğer yandan Gedikpaşa İlköğretim Okulu’nda 10 yıl önce aynı uygulamaya gidildi ve okul binası satıldı. Yeni okul yapılması bir yana, şu anda arazide bir otel inşaatı yükseliyor. Eğitim-Sen olarak, var olan bu bilgilere göre, Bakanlığın kamu vicdanını rahatlatacak daha kapsamlı bir çalışma ve açıklama yapmasını beklediğimizi ve eğitime ayrılacak kaynakların öğrencilerin içinde eğitim gördüğü okulların yeni zengin müteahhitlerin gözdesi olan arazilerin sözde ‘eğitime katkı’ adı altında özel çıkara tahsis etmelerinin kabul edilemez olduğunu bir kere daha belirtiyoruz.” sözleriyle açıklamada bulundu.