Emin Semih Özkök yazılı bir açıklama yaparak son yaşanan sel olayları ile Ereğli’deki durumu değerlendirdi.

Özkök “Hemde çok kez. 2004 te 2006 da 2007 de 2009 da . Şimdi de çekiyorum.  Trakya ve Istanbul iki gündür sellerle boğuşuyor. 31 yurttaşımızı yitirdik, 13 de kayıp var. Eruh ve Ağrıda 10 şehit.Söze nereden başlanır bilemiyorum”  sözleriyle başladığı açıklamasında şöyle dedi:

 

Şehitlerle ilgili konuda kısa ve net yaklaşımım şu idi;  “Açılım safsataları ile  Koskoca Türkiye Cumhuiryeti Hükümeti bir  hükümlünün elinde oyuncak olmuş  top gibi sektiriliyor. Hükümet zaman ve prestij kaybediyor, Terör örgütü zaman kazanıyor ve bu arada yığınak yapıyor.” Demiştim. Bu konuda haksız çıkmayı da çok isterdim doğrusu.

 

Afet diye adlandırabileceğimiz yağış ve selere dönersek, bu konuda da 26 Eylül 2006 ve 24 Eylül 2007 de  yapmış olduğum basın toplantılarında da notlarla bu güne biraz ışık vereyim istedim.

 

26 Eylül 2006 da kullandığım  ifademi aynen aktarıyorum; Çok beton , çok asfalt ; geçirimsiz yüzey , emilmeyen doğal su , daha çok yüzey suyu demektir. Bunun bileşimi selleri oluşturur , seller de heyelan ve toprak kayması ve toprak kaybı demektir. Su tahliye kanalları bu geçirimsiz yüzeylerdeki suların kontrollü biçimde yönlendirilerek zarar vermesini önleme tekniğidir.Yapılmamasının nedenini beklemiyorum. Çünkü bu kanalların olmayışı Ereğli’me zarar veriyor ve vermeye de devam edecek. Bir gün deniz kıyısındaki bu kentte sel sularından boğulup ölenler olacak. İşte o zaman kim kime nasıl hesap verecek? Demiştim.

 

24 Eylül 2007 de de özetle  Gündem maddesi tek; “Ereğli’nin her şiddetli yağmurda diken üstünde durması” Ve çözümü birlikte eş zamanlı yürütülecek iki aşamalı bir plan ile 4,5 ay yani 135 gün  Planın birinci aşaması; Mevcut menfezlerimizin, logarlarımızın , kanallarımızın , elimizdeki vidanjör ve benzeri araçlarımıza , komşu ve kardeş belediyelerden alacağımız destek ve ekip ile üç vardiya yani 24 saat temizliklerinin yapılması .Bu  plan bir taraftan yürütülürken  , ikinci aşama da kentin bütün beton-asfalt-taş kaplanmış yollarının kaldırım diplerine temiz su kanalları inşaatlarına başlamak ve bu konuda da üç vardiya ,  24 saat çalışmak.Böylece başıboş suyu yönetmek,denetlemek,kontrol altına almak.Gereğini vurgulamışım.

 

Bugün neredeyiz. Istanbul’u 1994 ten beri yöneten zihniyet gayet pişkin. Utanmasa vatandaşı  dere yatağına niye ev yaptın diye sopayla kovalayacak. Efendi efendi sayıyla kendine  gel; “ruhsatı veren kimdi”  diye sorarlar adama.

 

Dün 9 Eylül 2009 günü NTV de bir meteoroloji profesörünün bilgisine başvuruldu. Gözlerimi faltaşı gibi açan yeni bir bilgi edindim. Profesör aşağı yukarı bildiklerimizi sıraladıktan onra kalın harflerle şunu söyledi; “Kurumuş dere yataklarının bile üzerinin kapatılması cinayettir” diyor. “Çünkü bunlar bir su yoludur ve birgün bir su buradan geçmek isteyecektir, geçemezse taşacaktır, Istanbull ikitellide ki basın ekspres yolu gibi” diyor. . Hemen gözümün önüne pençes ve kabasakal dereleri geliyor.!?!?!?

 

Meteoroloji elimizde 100 yılı aşkın bir dönemin mevsim normalleri ve anormallerini oluşturan değerlerin varlığından söz ediyor. Ekliyor “Bizler yerel yönetimlere danışmanlık hizmeti vermekteyiz, nerelerin imara açılması ya da açılmaması gerektiğine dair öngörülerimiz var ve bunda asla yanılmayız” diyor.

 

20 cm yüksekliğinde bir sel suyu bir insanı  çok rahatça sürükler, dizkapaklarınıza kadar br su ve sel varsa arabanızla ben buradan kurtulurum diye efelik yapmayın diyor uzman  , derhal aracınızı rterk edin ve kendinizi kurtarın diyor. Ben ce bu bilgiler dikkate değer.

 

1999 yılında iki deprem oldu ülkemizde 1 yılda süper deprem uzmanı  kesildik. DASK denilen deprem sigortalarından ,bina güçlendirmelerine kadar birçok birikim sahibi olduk. Bu selden sonra da sanırım uzun bir süre önlemleri dinleyeceğiz ve öğreneceğiz.  Bence işin aslı , sorumluluk tahtında olanların bu tahtta başlarına giydikleri taç ile ilgili . Bir güzel söz vardır “Taç giyen baş akıllanmak zorundadır” diye.

 

         Ereğli 11-12-13 Eylül günleri  beklenen kötü hava koşullarına karşı  ne yapacak?

Tedbir alacak. Nasıl ?

İşte bunun cevabı yok. Tek cevabı akıl.

Gelin aklımızla bir şeyler bulalım birlikte…

 

1- Dere yatağındaki yerleşimlerde  ve işyerlerinde , menfezleri kontrol edelim  ,ettirelim

2- Yollara ve su gelebilecek yerlere kum torbaları ile barikatlar hazırlayalım.

3- Jeneratörlerini konrtol edip suı pompalarını hazır bekletelim.

4- Değerli ve ıslanmaması gereken eşyalarını olabildiğince yükseğe ya da var ise üst katlara taşıyalım.

5- Evlerde okullarda işyerlerinde sel esnasında nasıl hareket edileceğine dair mini tatbikatlar yapalım.

6-Bulaşıcı hastalıklara karşı hijyen sağlayabilecek  (sıvı sabun) hastalık desteği için (doktor ve eczacılara danışarak) ilaç ve vitamin takviyesi alalım

 

         Bunlar vatandaşın yapabilecekleri.

 

Altyapı zarar  gördüğünde ,su , kanalizasyon, elektrik , telefon ,doğalgaz ) ne yapacağız ?. Onu da mülki amir ile yerel yöneticiler düşünecek. Istanbulda Selimpaşa ve Silivriye doğalgaz verilemiyor. Alt yapı iptal. Sanayi kuruluşlarıçalışamıyo. Önümüz kış, ısınma gerçekleşmezse işler  kötü. Ama maşallah  Büyükşehir Belediye Başkanı ile Vali Bey pek bir anlaşıp aklaşıyorlar karşılıklı. Başbakanımız da yerel yöneticilere (yanlışlkla olsa gerek) veriştiriverdi. Sanırım  İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığını unutuverdi.

 

Son olarak söyleyeyim; Bunları yazarken bir beklenti peşinde filan değilim. Çünkü bazı internet yorumcuları hemen  “ Semih beyim yine başkanlık krizlerin mi tuttu” filan diye isimsiz isimsiz yorumlayıveriyorlar.

Halbuki onlar şunu bilmek zorundalar; Semih Özkök bu kente bu memlkete sevdalı, hizmet etmek istiyor. Öyle yada böyle yazıp çizerek, bildiklerini paylaşarak, belki bir kişinin canını , bir başkasının malını kurtararak. Yani rant için değil halk için.

 

ÖZKÖK AÇIKLAMASINA EYLÜL 2007 TARİHİNDE YAPTIĞI AÇIKLAMAYI DA EKLEMİŞ.   BU AÇIKLAMA DA AYNEN ŞÖYLE:

 

Aracılığınızla iki aya yakın bir zamanda ilçemizde ve bölgemizde iki kez yaşanan sel felaketi nedeni ile zarar gören tüm insanlara en içten geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum

 

Felaket üzerinden siyaset yapılması hoş değildir , ama felaketler üst üste geldiğinde ve önlenebilir olduğunda , siyasetçilerin bundan bir ders çıkarması ve en  önemlisi tedbir alması da asli görevidir. Hele bu durumda muhalefette bulunanlar iktidarda bulunanlardan daha fazla  sorumluluk taşırlar.

 

İşte bu sorumluluğumun gereği , çok kısa ve kesin söyleyeceğim.

Gündem maddesi tek;

 “Ereğli’nin her şiddetli yağmurda diken üstünde durması”

Ve çözümü birlikte eş zamanlı yürütülecek iki aşamalı bir plan ile 4,5 ay yani 135 gün 

 

Planın birinci aşaması; Mevcut menfezlerimizin, logarlarımızın , kanallarımızın , elimizdeki vidanjör ve benzeri araçlarımıza , komşu ve kardeş belediyelerden alacağımız destek ve ekip ile üç vardiya yani 24 saat temizliklerinin yapılması

 

Bu  plan bir taraftan yürütülürken  , ikinci aşama da kentin bütün beton-asfalt-taş kaplanmış yollarının kaldırım diplerine temiz su kanalları inşaatlarına başlamak ve bu konuda da üç vardiya ,  24 saat çalışmak.Böylece başıboş suyu yönetmek,denetlemek, kontrol altına almak.

 

Gelelim alt yapı eksikliklerinin giderilmesi gereğine.

Bu planlama biraz daha uzun süreli ; En iyimser 3 yılda tamamlanabilir.

Ereğli çağdaş  Avrupa kentlerinde bile olmayan bir alt yapı sistemine layık bir şehir her şeyi ile.

 

Bunun için şu soruların yanıtını duymak zorundayız ;

Ereğli de  1994 yılından bu yana  kaç  konut yapılmıştır. ?

Bu konutların temiz ve pis su giderlerinin ana hatlara bağlanması bu hatlarda ne kadar bir ilave yüke sebep olmuştur.?

Bu yük ne kadar kaldırılabilir durumdadır ve ömrü ne kadardır,ne zaman iflas edecektir ?

Bu sorular belediyenin gündemine alınıp planlaması yapılmışmıdır ?

         (Çarşı içindeki ızgaraların üzerine her yaz , esnaf mazot dökerek   hem kokudan hem mikrop ve sinekten kurtulmaya çalışıyor. Bunun iki nedeni vardır; ya bu yağmur  suyu kanallarına kanalizasyon karışıyor demektir, ya da  bu kanallar tıkanmış çöpler sıcakta kokuşuyor demektir )

        

Bu konuda hiç kimse İller Bankası ya da Devlet Su işlerinden gelecek para ya da projenin gecikmesini bahane olarak ortaya atmasın.

Ya da yüz bin nüfus olamadığımız için iller bankasının ya da DSİ nin bazı olanaklarından yararlanamama durumunda olduğumuz tezi ile filan ortaya çıkmasın

Ereğli nin sele karşı tedbir alma zamanını kaçırmış durumdayız. Gerekirse bu konu için DSİ ya da İller Bankasının kapısında yatar işi hızlandırırız.

 

Finansmanı konusunda  sıkıntı olacağını sanmam.

Zira Ereğli Belediyesi Türkiye ve hatta Dünya çapında kredi sahibi bir belediyedir. (Bildiğimiz o, eski başkan bununla övünüyor idi , ancak yeni görev alan başkan bu konuda aynı fikirde değil )

 

Bu olmaz ise Ereğli halkından yardım isterim.

Bu da mı olmadı Ereğli halkından borçlanırım.

Bu na da mı hayır diyorsunuz; Bütün varlığımı ve geleceğimi ipotek edip kendim kredi alır yine yaparım.

Çünkü ileride olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum.

 

Çok şükür ki bu güne dek can kaybımız olmadı.Eşyaları malları sigorta ile filan geri getirdik. İnsanımıza bir şey olursa altından kalkamayız.

 

İnsan düşünmeden edemiyor; 14 yıldır  yapılan festivallerde en ünlü ve pahalı (sanatçının talep ettiği miktara itirazımız olamaz) sanatçıyı getirtebilmek için hazırlanan maddi kaynak, sarf edilen çaba ve emek, birazcık ta şehrimizin bu konularına yoğunlaştırılabilse idi, bu gün bunları tartışmıyor olacaktık.

 

Elbette ; İnsanların moral motivasyonları için eğlenceler fastivaller olmalı , öğrenci  bursları ile eğitime destek, aşevleri gibi yoksullara  yardımlar yapılmalı . Ancak bunlar tadınca , kararınca olmalı . İhtiyaçların öncelikleri ve büyüklükleri belirlenebilmeli.

 

Öte yandan Pençes deresinin çarşı içindeki bölümünün kapatılması konusunda herkes biribiri ile yarışıyor idi. Halil bey bir yandan  “BEN YAPTIRDIM” , Fazlı bey bir yandan “HAYIR ASIL BEN YAPTIRDIM” diyorlardı.

 

Bu yağmurda dere taştı , çarşı sular içinde kaldı. Şimdi sorumluluk alacak kişiler lazım . Yiğitçe. Ben de soruyorum “KİM KAPATTI BU DERENİN ÜZERİNİ?” ve olanların sorumlusu kim? Haydi yarışa.

 

Ve ben artık Sayın Vali’mi Ereğli’de bir felaket sonrası inceleme yaparken değil de çağdaş dünyanın ayakta alkışlayacağı , gıpta edeceği , hatta biraz da kıskanacağı kadar güzel bir alt yapı projesinin önce temel atma töreninde  , sonrada açılışında bulunmak üzere  Ereğli ye gelmesini arzu ediyorum.

 

Çok şey istemiyorum herhalde, her kesin mutlu olabileceği doğru şeyleri söylemeye gayret ediyorum. Biraz da sizden gayret bekliyorum.

 

Sözlerime burada son verirken  tekrar ve ısrarla söylüyorum;

Ereğli’nin  bu felaketten zarar görmemesini 4,5 ayda gecemi gündüzüme katarak sağlarım.

Ereğli’nin gelecek  30 yılına da sokakları tertemiz, suları içilebilir , insanları korkusuz gerçek çağdaş bir kent bırakırım.

 

 

 

ÖNDER’İN NOTU: Özkök’ün açıklaması elimize geç ulaştı. Bu nedenle ancak bugün haber  sitemizde sizlere iletebiliyoruz.