“Yargı Reformu Paketi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde komisyon görüşmeleri tamamlandığını bildiren  CHP Zonguldak Milletvekillerinden  Ünal Demirtaş, bunun bir yargı reformu değil sadece teknik düzenlemeden ibaret olduğu eleştirisinde bulundu. Demirtaş, “Adım adım olmaz, yargı paket paket olmaz, adalet toptan olur. Adalet kişiye göre, yere göre, zamana göre değişmez! Türkiye’de yargı krizi var” dedi.

Demirtaş’ın gönderdiği yazılı açıklama şöyle:

Yargı bağımsızlığında kuvvetler ayrılı ilkesinin önemine detaylı bir şekilde değinen Ünal Demirtaş; “Tek adam rejimi gömleğin ilk düğmesidir. Bu gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemişseniz, bundan sonra ne yaparsanız yapın yargının iki yakası bir araya gelmez. Bunun bir an evvel değişmesi lazım. Türkiye’de kuvvetler ayrılığını kesin ve net bir şekilde tekrar ortaya koymamız gerekiyor. Burada şu anda kuvvetler birliği var. Bakın, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin açıklandığı yer saray, yürütmenin başı açıklıyor, Sayın Cumhurbaşkanı açıklıyor bunu” ifadelerini kullandı.

Ortaya çıkan bu tablodan Türkiye’nin zarar gördüğünü söyleyen CHP’li vekil, “Böyle paket paket getireceğimize bütün muhalefet partilerinin de içinde olacağı bir çalışma grubu oluşturalım ve bunu uzatmayalım. Bakın, iş uzadıkça Türkiye zarar görüyor bundan. Hepimiz bunun faturasını ödüyoruz. Bakın, bugün derin bir ekonomik krizin içinden geçiyorsak bunun en önemli tetikleyicilerinden biri yargı krizidir, güvenilmeyen bir yargıdır. Ya, sokaktaki vatandaşlara gidin, sorun: Neden güvenilmiyor? Bizim yargımıza neden güvenilmiyor? Neden bu hâle geldik? Bakın, 2010’da da “Çok güzel olacak.” denildi, “Şöyle olacak, böyle olacak…” Hatta FETÖ elebaşısı dedi ki: “Mezardakileri bile çıkarın, oy kullandırın.” Evet, öyle dedi. Hepiniz alkışladınız. Alkışlanmadı mı? Ama ne oldu? Sonuç  bir facia. Yargının bu yapısal ve zihinsel sorunları giderilmeden Türkiye’de hiçbir şey değişmez. Açık ve net söylüyorum, değişmez”

17 yıllık Ak Parti iktidarında özellikle 2007 yılından itibaren Ergenekon ve Balyoz davaları ile birlikte yargıdaki krizin patlak verdiğini söyleyen Ünal Demirtaş, “Bunun en önemli kırılma noktası 2010 referandumu olmuştur. Ne olmuştur 2010’da? FETÖ elebaşı ve maalesef üzülerek ifade ediyorum iktidar, AK PARTİ iktidarı birlikte bir Yargı Paketi çıkarmaya çalışmışlardır ve bir Anayasa değişikliği gerçekleşmiştir referandumla ve sonuç itibarıyla yargıda bir kırılma noktası o günden itibaren başlamıştır ve o kırılma noktasından itibaren yargı büyük bir krizin içine girmiştir ve şu anda hâlâ bu kriz devam etmektedir.  2010 yılındaki bu referandum değişikliğinden sonra yargı da birçok önemli taş yerinden oynadı ve yeni bir yapı ortaya çıktı. Bu yeni yapının ortaya çıkmasında, maalesef, Ak Parti iktidarı birinci derecede sorumludur, bunu inkâr edemeyiz. O dönem Ak Parti’nin temsilcileri bu referandum değişikliğini ısrarla savundular ve geçirdiler. İktidarda sizler vardınız, sorumluluğunuz vardı. Bizim temsilcilerimiz defalarca uyarmasına rağmen maalesef böyle bir sonuç ortaya çıktı ve en son, işte, hain FETÖ darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Daha sonrasında netice itibarıyla, o, Ergenekon, Balyoz davalarıyla başlayan süreçten sonra görev alan birçok hâkim savcının FETÖ’cü olduğu ortaya çıktı ve bu sefer 2016’dan sonra yeni bir yapı ortaya konulmaya başlandı. Nedir bu? Yeni yapıda, işte, FETÖ’cüler temizleniyor, FETÖ’yle mücadele ediliyor. Bunları takdire şayan buluyoruz, gerçekten doğru adımlar bunlar çünkü gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti’ne kastedilmişti. O gece biz Sayın Adalet Bakanıyla Meclisteydik ve tepemize bombalar yağdı. Bunun sonucunda daha doğru bir yöne gideceğimiz yerde, maalesef, daha kötü bir yöne doğru gittik ve eski alışkanlıklar devam etti.  Yargıda yeni dönemde FETÖ’cülerin temizlenmesinden sonra yapılan alımlarda da çok ciddi hataların yapıldığı eleştirisini getiren Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş; “Cemaatlerden bahsediliyor, basına yansıyanları söylüyorum. Yargının içerisinde bazı cemaatlerin etkin olduğu ifade ediliyor. Yani bunu kabul etmememiz lazım. Yargıda liyakati, yargıda hukukun üstünlüğünü, yargının üstünlüğünü ön plana almamız gerekiyor. Hak edenin hâkim savcı olması gerekiyor. Tarafsız ve objektif bir yargı istiyorsak eğer, öncelikli olarak tarafsız ve objektif davranabilecek hâkim ve savcıları göreve getirmemiz gerekiyor” dedi.  Yeni dönemde hakim savcı atamalarında özellikle avukatlık mesleğinden gelenlerde siyasi geçmişe bakıldığını belirten CHP’li vekil kendi bölgesinden bir örnek vererek; “Ak Parti döneminde il ve ilçelerde yönetimlerde görev almış birçok avukat arkadaşımızın hâkim savcı yapıldığına şahit oluyoruz. Bakın, bu son derece yanlış ve tehlikeli bir durumdur. Bir siyasi partinin temsilciliğini yapmış, görev üstlenmiş, deyim yerindeyse siyasallaşmış bir kişi, tarafsız ve bağımsız hâkim savcılık yapamaz. Bu, Cumhuriyet Halk Partili olsa da geçerli, Milliyetçi Hareket Partili de olsa veya bir başka partili olsa da geçerli. Yani bir Cumhuriyet Halk Partisi il başkanlığında, ilçe başkanlığında görev almış bir hâkim savcı tarafsız ve bağımsız hâkimlik savcılık yapamaz. Şimdi, bu arkadaşlarımız nerelerde nerelerde görevler yapıyor? Bakın, benim kendi ilçemde, Ereğli’de Ak Parti İlçe Başkanı Sayın Adem Öztürk hâkimlik sınavını kazandı ve sosyal medyadan  “Külliye’ye çağrıldım.” diye açıklama yaptı “Görev üstlendik.” diye. Bu, Ereğli kamuoyunda, Zonguldak kamuoyunda tartışıldı. Bu şekilde yargıyı düzeltemezsiniz, düzelmez. Bu arkadaşlarımız nerelerde görevler yapıyor? Şimdi, önüne Cumhuriyet Halk Partilinin davası gittiğinde nasıl karar verebilir veya bir muhalifin, İyi Parti’linin davası gittiğinde nasıl karar verebilir?

Türkiye’de yargının siyasallaştığını konuşmasında örneklerle anlatan Ünal Demirtaş, “ Cumhuriyet davasından bahsediyoruz. Ahmet Bey, Ahmet Şık Cumhuriyet davasında yargılanmış bir milletvekili, yaşadığı hukuksuzlukları ifade etti. Sözcü davası. Sözcü’de köşe yazarlığı yapan Sayın Emin Çölaşan ve Sayın Necati Doğru FETÖ’cülük le suçlanıyor. Hayatını FETÖ’yle mücadeleye adamış insanları FETÖ’cülükle, FETÖ’ye yardım ve yataklık etmekle suçlanırsanız bu yargıya kimse güvenmez. Bakın, güvenmez güvenmiyor. “Yüzde 38” diyor Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Eren Erdem, değerli arkadaşımız, bizim dava arkadaşımız yıllarca mücadele etti - milletvekilliği yaptı- FETÖ’ye karşı mücadele etti ama Eren Erdem de bugün yine tutuklu arkadaşlar. Bizim İl Başkanımız Sayın Canan Kaftancıoğlu. Değerli arkadaşlar, attığı “tweet”lerden dolayı ceza aldı yani düşünce ve ifade özgürlüğü ayaklar altına alındı bu kararla. Yine seçilmiş milletvekilleri var, hapiste olan arkadaşlar var. Bu olmaz arkadaşlar. Genel Başkanımıza yapılan linç girişimi -çok önemlidir bu- vardı. Bakın, bir kişi tutuklu değil, neredeyse davul zurnayla adamlar alkışlanıyor. Bu davaların tamamı hukuki davalar değil, siyasi davalar. Neden siyasi davalar? Çünkü siyasallaşmış bir yargı var. Siyasallaşmış yargıdan adalet çıkmaz. Öncelikli olarak yargıyı kendi hâline bırakmamız lazım, bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamamız lazım” dedi.

Yargı üzerinde çok fazla baskı olduğuna da değinen CHP Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş; “ Hâkimler, savcılar korkuyor bu memlekette, avukatlar korkuyor. “Acaba, başımıza ne iş gelir?” diyorlar. Görev yaparken hâkimlerin, savcıların korktuğu bir yerden adalet çıkmaz. Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısının değişmesi gerekiyor. Eğer siz güçlendirilmiş parlamenter rejime geri dönmezseniz, kuvvetler ayrılığını Türkiye’de tam anlamıyla sağlayamazsanız ve Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısını değiştirmezseniz ne yaparsanız Türkiye’de yargı sistemi düzelmez, vatandaşlarımız sizin yargınıza güvenmez. Onun için, bu iki temel konunun öncelikli olarak Türkiye'nin gündemine gelmesi gerekiyor. Eğer bu iki konu düzelirse Türkiye’de adalet ancak düzelir” ifadelerine yer verdi.

Avukatlara Yeşil Pasaport verilmesinin olumlu bir düzenleme olduğunu söyleyen ve kendisinin de bu konuda verilmiş kanun teklifinin olduğunu hatırlatan Ünal Demirtaş; “ Avukatların yeşil pasaportla ilgili düzenlemenin de son derece doğru ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Avukatların buna ihtiyacı vardır, haklarıydı çünkü avukatlık aynı zamanda bir kamu mesleğidir. Dolayısıyla diğer kamu görevlileri bu haktan yararlanırken avukatların dışlanması yanlıştı. Dolayısıyla bu düzenlemenin de çok doğru bir düzenleme olduğunu düşünüyorum” dedi.

Avukatlık sınavı ile ilgili düzenlemenin de doğru, yerinde ve olumlu bir düzenleme olduğunu ifade eden  CHP’li vekil, 5 yıl sonra toplam 200 bin civarında bir rakama ulaşılacağını belirterek “Avukat sayısının fazlalığı, avukatlık mesleğini yürüten meslektaşlarımızın yoğun olarak şikayet ettiği bir konu. Diğer mesleklere baktığınızda benzer sıkıntılar olmuş, eczacılar, noterler kota uygulamasına gitmişler. Mesela mezun olan eczacıların bir kısmını eczacı yardımcılığı gibi bir noktada istihdam etme olanağı bulmuş. Netice itibariyle bir kota verilmiş. Noterlerin yine aynı şekilde kotası var. Hakim, savcıların yine aynı şekilde bir kotası var. Kamu avukatlarında da yine bir ihtiyaç olması halinde sınav açılıyor. Ama avukatlığa gelince herhangi bir şey yok. “Hiçbir şey olamazsam serbest avukatlık yaparım diye bir düşünceye giriliyor. Bunun sınırlandırılması lazım. Nasıl ki hukuk fakültesine giren hiç kimseye hakim, savcı, akademisyen veya kamu avukatı olma garantisi verilemiyorsa elbette serbest avukat olma garantisi de verilmemesi gerekir. Neden bunun olması gerekiyor? Çünkü serbest avukatlık yargının üç ayağından birisi, özellikli bir meslek. Dolayısıyla hakim, savcı nasıl bir kotaya tabiyse serbest avukatın da bu şekilde olması gerekir. Bu şekil de mesleğin yapılmasının kaliteli ve nicelikli olmasını sağlayacak bir durumdur. Bu nedenle yapılan düzenlemenin derhal yürürlüğe girmesi gerekir. Aksi taktirde işin içinden çıkılmaz bir hal alacaktır”