MEKTUPTAN BAŞLIKLAR

*Ereğli’de yaşadığım süre içerisinde bir türlü delege olma şerefine nail olamadığım Cumhuriyet Halk Partisi. Öyle bir talebim var mıydı? Asla. Ama yanı başımda aynı evden dedelerin, yengelerin, baldızların delege yapıldığına şahit olan bir insan olarak tuhaf karşılamamak mümkün mü?

* CHP üyesiyim. Kapım ve telefonum bir gün olsun çalmadı. Yani örgütümle tanışamadım ve yakınlaşamadım. Geçtiğimiz yerel seçimler öncesinde seçim bürosunda görev almak umuduyla gittiğimde sanki bir aile veya aynı bir mahalleden bir grup seçim bürosu ihalesine girmiş de kazanmışlar gibi bir tavırla beni aralarına istemediler.

* Kılıçdaroğlu ’na soruyorum işte. Siz “Biz Kuvva-i Milliye geleneğinden geliyoruz” derken bütün CHP örgütlerini mi kastettiniz? İl, ilçe, belde örgütlerinizin tamamı bu duygularla bilenmiş vaziyette diyebiliyor musunuz? Yoksa büyük çoğunluk İhale-i Milliye beklentisi içinde mi?

* CHP örgütleri at sırtında aç susuz oradan oraya koşan, ter, kan döken Kuvva-i Milliye askerlerinin ruhuna sahipler mi acaba? Yoksa örgütler bitmek bilmeyen “Hoş geldin” “Güle Güle” ziyaretleri, sıra savma konuşmaları, bitmek bilmeyen ahbap çavuş ilişkileri yapmakla mı meşguller. O çok beğendikleri sümenli, isimlikli, arkaları bayraklı masalarında birbirlerine “Başkanım, “Eski Başkanım” “ Müstakbel Başkanım” demeye devam mı ediyorlar?

* Fırsat bulduğumda dinleyici olarak katıldığım TKP söyleşilerinde gençlerin ülke sorunlarını daha coşkulu, isabetli ve daha yürekli dile getirdiklerinde daha heyecanlı ve daha umut var olduğumu söylemek isterim. Ama tabii bir de işin gerçeği var. TKP bu söylediklerinin ne kadarını gerçekleştirebilir ki?

* Kuvva-i Milliye derken iyi düşünün diyorum. Sorunların hangi kadrolarla çözüleceği konusunun henüz programa alınmadığını düşünmek bile istemiyorum. Bir liderin ilk yapacağı şey bütün örgüt kadrolarıyla aynı anda saatlerini ayarlaması ve hedefi Cumhuriyet Ayarı olarak adlandırması olmalıdır. Ve sonrasında da vereceği “Komut”

  

Doğma büyüme CHP’li Haluk Hançer’den bir mektup aldım. Her satırı tekrar tekrar okunması gereken bu mektubu ‘yorumsuz’ olarak okurlara aktarıyorum.

Sayın Eyüp Bektaş

Önder Gazetesi

Bu yazımı, uzun zamandır Ereğli dışında yaşayan ve üzerine karabulutlar çökmüş ülkesinin küçük kıyamete doğru yaklaşmakta olduğunu gören ve hisseden bir hemşerinizin derdini döktüğü bir mektup olarak kabul edin lütfen.  

Hepimizin olduğu gibi benim ömrüm de incir çekirdeğini doldurmayacak konuşmaları, verilen vaatleri, siyasetçi lafebeliklerini dinlemekle geçti. Anladım ki bu işler böyle olmuyormuş. Sadece anlamakla kalmadım bu yalan dolan politika oyunlarının ülkeye kestiği faturanın da bedelini gördüm. İşte şimdi zurnanın “zırtt” dediği yere geldik. Zamanında bir iki çöple kaplanmış kapı önlerimizi süpürmememizin bedeli dağlar gibi çöp yığınlarının birikip evlerimize girmesiyle sonuçlandı. Elbette bunlar daha iyi günlerimiz. Hani derler ya, bu durumda kitabın son sayfasından söze girmek en iyisi galiba.      

Elbette benim için kitabın son sayfası demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan muhalefet partileri oluyor. Ve özellikle üyesi olduğum ve Ereğli’de yaşadığım süre içerisinde bir türlü delege olma şerefine nail olamadığım Cumhuriyet Halk Partisi. Öyle bir talebim var mıydı? Asla. Ama yanı başımda aynı evden dedelerin, yengelerin, baldızların delege yapıldığına şahit olan bir insan olarak tuhaf karşılamamak mümkün mü? Bu gün 71 yaşımdayım ve Şişli-İstanbul CHP üyesiyim. Kapım ve telefonum bir gün olsun çalmadı. Yani örgütümle tanışamadım ve yakınlaşamadım. Geçtiğimiz yerel seçimler öncesinde seçim bürosunda görev almak umuduyla gittiğimde sanki bir aile veya aynı bir mahalleden bir grup seçim bürosu ihalesine girmiş de kazanmışlar gibi bir tavırla beni aralarına istemediler. “Bu durumda bir tuhaflık var” diyorum ama yine de bu olanlara empatiyle yaklaşarak kendimce bir açıklamada bulunabiliyorum. Uzun yıllardır iktidar olamamış bir partinin üyelerinin ve sempatizanlarının coşku ve heyecanı deyip geçiyorum. Bazen de particilik faaliyetlerinin çıkar amaçlı yapıldığını söylüyorum. Normal zamanlarda bu tür yaklaşımlarda bulunulabileceğini anlayışla karşılıyorum. Örgütlenmenin çok zayıf olduğu ülkemizdeki (sendika, kooperatif v.b) 12 dairelik bir apartman toplantısına bile 6 dairenin katıldığını bilen biri olarak bu gidişata üzülerek şahit oluyorum.

Fırsat bulduğumda dinleyici olarak katıldığım TKP söyleşilerinde gençlerin ülke sorunlarını daha coşkulu, isabetli ve daha yürekli dile getirdiklerinde daha heyecanlı ve daha umut var olduğumu söylemek isterim. Ama tabii bir de işin gerçeği var. TKP bu söylediklerinin ne kadarını gerçekleştirebilir ki? İmkânsız ötesi bir ütopya olur bu. Ama CHP öyle mi ya! Cumhuriyeti kurmuş koskoca bir parti. Örgütleriyle ülkenin en ücra köşelerine Ziraat Bankası şubeleri gibi yayılmış ulu bir çınar. Ve başında da ülke sorunlarını çekinmeden söyleyen, iktidarla sürekli ağız dalaşına giren ve bir kısım insanımız tarafından istenmeyen Sn. Kemal Kılıçdaroğlu var. Hele onun artık içinden gelerek mi söyledi yoksa söylemiş olmak için mi söylediği “Biz Kuvva-i Milliye geleneğinden geliyoruz”  sözü var ki aşk olsun. Laf ağzından çıktı bir kere.

Şimdi bütün mesele şu ve ben de onu Sn. Kemal Kılıçdaroğlu ’na soruyorum işte.  Siz “Biz Kuvva-i Milliye geleneğinden geliyoruz” derken bütün CHP örgütlerini mi kastettiniz? İl, ilçe, belde örgütlerinizin tamamı bu duygularla bilenmiş vaziyette diyebiliyor musunuz? Yoksa büyük çoğunluk İhale-i Milliye beklentisi içinde mi? Ben gündemi takip eden bir vatandaş olarak bütün samimiyetimle şu hususları ifade etmek isterim. Ülkemizin Kurtuluş Savaşından önceki şartlarından daha ağır bir tabloyla karşı karşıya kaldığı şu günlerde CHP örgütleri at sırtında aç susuz oradan oraya koşan, ter, kan döken Kuvva-i Milliye askerlerinin ruhuna sahipler mi acaba? Yoksa örgütler bitmek bilmeyen “Hoş geldin” “Güle Güle” ziyaretleri, sıra savma konuşmaları, bitmek bilmeyen ahbap çavuş ilişkileri yapmakla mı meşguller. O çok beğendikleri sümenli, isimlikli, arkaları bayraklı masalarında birbirlerine “Başkanım, “Eski Başkanım” “ Müstakbel Başkanım” demeye devam mı ediyorlar? Örgütlerde “Şef çoktur ama Kızılderili yoktur” sözü hala geçerli mi? Unutmayalım ki partiler Genel Merkezlerinden çok küçük örgütlerinin başarılarıyla zafere ulaşırlar.     

Şu an muhalefet başta CHP olmak üzere kolaylıkla üstlenilmeyecek bir göreve talip oluyor. Şu anda bile 10-15 senede çözülemeyecek sorunlar bir sıradağ gibi karşımızda duruyor. Seçim zamanına kadar da bu sorunların kat be kat artacağını bilmek için kâhin olmamıza gerek yok. Acaba bu muhalefet partileri bütün örgütlerine olası bir iktidar durumunda “Bütün vatan sathında cansiperane mücadele etmeleri” konusunda uyarı yapmış mıdır? Şartlar bu haldeyken ulusa seslenmenin zamanı gelmemiş midir acaba? Ağırlıklı olarak CHP’ne seslenmek isterim ki, “Üstleneceğiniz görev çok zor ve ülke benim bu yaşıma kadar görmediğim kadar çok zor bir durumda. Eğer varsa (ki mutlaka vardır) örgüt içindeki çekişmelere son versinler. Zaman kasaba politikacılığı zamanı değildir. Küçük bir kasabada, beldede veya ilde hasbelkader oturdukları koltuğun onları daha yüksek makamlara taşıyacağı hırsından vaz geçsinler. Aralarına bağımsız hareket edecek ve gerektiğinde karşı durabilecek kişileri almaktan korkmasınlar. Parti örgütleri herhangi bir okul derneği, hemşerilik derneği değildir. Günü geldiğinde ülke kaderinde rol oynayacak bir siyasi partinin örgütleridir. ”

Ben bu yüzden Kuvva-i Milliye derken iyi düşünün diyorum. Sorunların hangi kadrolarla çözüleceği konusunun henüz programa alınmadığını düşünmek bile istemiyorum.  Bir liderin ilk yapacağı şey bütün örgüt kadrolarıyla aynı anda saatlerini ayarlaması ve hedefi Cumhuriyet Ayarı olarak adlandırması olmalıdır. Ve sonrasında da vereceği “Komut”

Evet, şu anda Dolmabahçe Sarayı önünde İşgal Ordularının savaş gemileri yok ama biliyorsunuz ki işgal artık savaş gemilerinin boy göstermesiyle olmuyor. Bundan on sene önce güzel günler göreceğimize dair var olan umudum artık tükenmek üzere.

Söyleyeceklerim bundan ibaret hemşerim. Sevgi ve saygılarımı sunarım.

                                                                                                                   

                                                                                                                

                                                                                                              22.08.2021 İstanbul