Kdz. Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık ile kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Neriman Posbıyık 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile ilgili yaptıkları ayrı ayrı açıklamalarda görüşlerini ifade ettiler.

 

HALİL POSBIYIK

 

“Uzun bir süredir tüm dünyada kutlanmakta olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla, ülkemizin ve bölgemizin tüm kadınlarının bu anlamlı günlerini tebrik ediyorum.

Hiç kuşku yoktur ki; evinde anne, iş yerinde çalışan ve toplumda ise saygın bir fert olan kadınlarımız, gerek toplumda ve gerekse de ailede, önemli roller üstlenmektedir. Gerek dinimiz İslam, gerek medeni hukukumuz ve gerekse de gelenek, görenek ve adetlerimiz kadına büyük önem vermesine rağmen böylesine çağdaş ve müreffeh bir dünyada hala ve hala, Türk kadının hak ettiği değer ve statüye sahip olamamasını hepimizin çok iyi irdeleyip bu konunun üzerinde yoğunlaşması lazımdır. Bu eksikliğimizin ortadan kaldırılması amacıyla düşünülen çözüm sürecinde de öncelikle aile kurumunun temel taşı olan kadınlarımızın, hayatın bütün alanlarına etkin bir şekilde katılmalarına imkan sağlayacak şartları hazırlamamız gerektiğine yürekten inanıyorum. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur.

           

Bugün, kadınların her türden şiddete, olumsuz önyargılarla güçlendirilen ayrımcılıklara ve hak gaspına uğradığı Türkiye'de bir Emekçi Kadınlar Günü daha kutlanıyor. Bu günün, çeşitli sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalan kadınlarımızın hayat şartlarında ve statülerinde görülecek iyileşme için milat olması temel dileğimdir. Ancak, ülke politikalarını belirlerken, kadınların konumuna yönelik olumlu adımlar atılmadan, bu iyileşmenin gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir. Eğitim hizmetlerine erişim, kadına yönelik şiddet, toplumsal ve siyasal hayata katılım gibi göstergeler, kadınlarımızın ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Kadını eğitim hizmetlerinden mahrum bırakan, toplumsal ve siyasal hayattan dışlayan bir toplum; geleceğini adil, eşit ve ahenkli bir şekilde kuramaz. Bu gerçeği hiçbirimizin göz ardı etmemesi gerekmektedir.  Kadınlarımızın sorunlarına gerçek çözümler getirmenin tek yolu,  insan ve adalet eksenli bir medeniyet anlayışının egemen kılınmasıdır.

 

Kadınların Türkiye'de yaşadığı zorluklar hepimizin malumudur. Bir kez daha 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü idrak edilirken, bundan sonraki yıllarda kadın kesiminin sosyal devlet ve gerekli adalet mekanizmasıyla tanışmayan bir kesim olmasını istemediğimi de özellikle vurgulamak istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle anneannelerimizin, babaannelerimizin, annelerimizin, teyzelerimizin, kardeşlerimizin… kısacası tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, her birini sevgi, barış ve dostluk duygularıyla selamlıyorum.”

 

NERİMAN POSBIYIK

 

“Tüm dünyada kutlanmakta olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü hep birlikte bir kez daha kutluyoruz.

Dünya toplumları içinde saygın bir konumda olmasına rağmen, kadın ve kadın hakları konusunda ne yazık ki beklenen seviyelerde olmayan ülkemizde kadınımızın çeşitli sorunlarla karşı karşıya olduğu gerçeğinden duyduğum üzüntüye rağmen inancım odur ki, bundan sonraki senelerde, sosyal sıkıntılarından ve ekonomik yoksunluklarından arınmış kadınımızın 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nü inşallah yine hep birlikte kutlarız.

 

Dünyanın dört bir yanında kadına şiddet ve taciz uygulanırken ve kadınlar hak ettiği şekilde değer görmezken, böyle anlamlı bir günü kutlamak içimizi acıtıyor.  Dilerim ki Dünya Emekçi Kadınlar Günü, içimizi burkan bütün olumsuzlukların sona erdiği günleri görmemize vesile olsun ve tüm kadınlar hak ettikleri şekilde değer görsün.

 

Türk toplumu açısından baktığımızda “kadının adı yok” tanımlamasının yaygın olduğunu görüyoruz ve belki de canımızı en çok yakan cümlelerin başında bu ifade geliyor. Dolayısıyla da kanımca el birliği içinde, kadını-erkeği, genci-yaşlısıyla yapmamız gereken ilk çalışma, bu olumsuz sıfattan kadınımızı kurtarmak ve kadının bir adının olduğunu herkesin zihnine kazımaktır.

           

Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün temelinde hiçbir zaman unutulmaması gereken tarihi olaylar vardır. 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Bu grev esnasında polis işçilere saldırdı ve onları fabrikaya kilitledi. İşçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan yangında, işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda, çoğu kadın 129 işçi can verdi.

 

Bu olaydan 53 sene sonra, 26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihinde tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. Ancak, 8 Mart tarihinin Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılması, tam olarak 1921′de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda mümkün oldu.

 

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960′lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti. Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlansa da, dönemin siyasi elitlerinin kadın hareketine vurduğu darbeler yüzünden 1975 yılına kadar 8 Mart günü sokağa taşınamadı.

             

Bugün ise, hiç değilse, kendi günümüzü özgürce kutlayabilmenin ve duygularımızı korkmadan açığa çıkarabilmenin huzurunu yaşıyoruz.

           

Şiddetin yanı sıra eğitim ve istihdam sıkıntısı, insanca yaşam hakkı tanınmaması, kadınların en büyük sorunları olarak önümüzde duruyor. Bu sorunları daha da derinleştiren kadın-erkek eşitsizliğinin ötesinde kadın-kadın eşitsizliği de söz konusu olmaya başladı.  Üç çocuk uygulamasını teşvik eden Sayın Başbakan’ın, çalışan annelerin çalışma şartlarını düzenleyici ve kolaylaştırıcı önlemler almaya yanaşmaması da dikkat edilmesi gereken bir ayrıntıdır. Süt ve doğum izinlerinin arttırılması, kreş gibi sosyal devletin gerekleri dahi yerine getirilmemektir. SGK ile yapılan düzenlemelerde doğum iznine ayrılan işçi kadınların yasal izin ücretlerini 4 ay sonra alması gibi mağduriyetleri bile göz ardı edilmektedir.

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, tüm dünyada, kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam özlemlerini ve isteklerini dile getirdikleri, birlik ve beraberlik günü olarak kutlanmakta olduğu gibi, az önce belirttiğim ülkemizdeki sorunların da dile getirilip haykırıldığı bir gündür. Cumhuriyetimizin odak noktasında yer alan kadınlarımız, modern ve çağdaş günlere gelmemizde önemli görevler başarmışlardır.

 

Onlardan olduğumuz ve yaşamımızın doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakar kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü, işte bu açıdan bakıldığında çok daha anlamlıdır.

Unutulmaması gereken bir başka gerçek de şudur ki biz Müslümanlar için en güzel örnek Sevgili Peygamberimizdir. O, hanımlara karşı daima sevgi, saygı, hoşgörü ve anlayış göstermiş, bırakın dövmeyi; hanımlara karşı hiçbir zaman kaba davranmamış; hep güler yüzlü olmuştur. Dolayısıyla Peygamberimizin hanımlara karşı gösterdiği bu tavır da, hepimiz için örnek olmalıdır.

           

Bu duygular ve düşünceler bir yana, ben de bir kadın olarak, Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bir kez daha kadınların, geleceği inşa eden emeğine duyduğum şükranı belirtiyor ve kendilerini kutluyorum. İnanıyorum ki kadınların inşa eden gücü, halkın adalet arzusunun en soylu ve dirençli öncüsü olacaktır.”