Bülent Ecevit Üniversitesi  Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Nuri Ali Akçin gazeteci-yazar Soner Yalçın’ın son kitabı olan “galat-ı meşhur” da  “doğru bildiğimiz yanlışlar” sıralamasına kömür kaşifi Uzun Mehmet’i de katması ve bu konuda “Kömürü  ilk bulan Kahraman” diye ders kitaplarına konan “Uzun Mehmet”de efsanedir; öyle bir kişi ve olay yoktur!” iddiasında bulunmasına tepki gösterdi.


Genel Maden İşçileri Sendikasının (GMİS) düzenlediği “Taşkömürü ve Demir-Çelik” konulu paneldeki konuşmasına “Günün anlamına uygun olarak diyorum ki bizi bu sıkıntılara sokan Uzun Mehmet.” diyerek başlayan Prof. Dr. Nuri Ali Akçin Soner Yalçın’a şöyle taş attı:

“ Uzun Mehmet için de galat-ı meşhur denir. Uzun Mehmet yoktur o bir şehir efsanesidir diye söyler ama her ne olursa olsun iyi ki bu kömürü bulmuş, iyi ki bizlerde buralarda varız. Kendisine yürekten rahmetle bir kez daha anmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü şuanda bu şehir varsa bu havza varsa kömür olduğu için var. Bu salonda bizi toplayan kömür, kömür madenciliği eğer bu kömür olmasaydı ne Zonguldak vardı ne biz vardık, hiçte bir sorunumuz yoktu. Bizlerde kömür bu havzada üretildiği sürece bulunduğu sürece bu havzada bulunacağız. Bu kömürü şu veya bu şekilde çıkartmak zorundayız, çıkartmamız gerekiyor. “

Akçin konuşmasını şöyle sürdürdü:

ÜNİVERSİTENİN ADI DEĞİŞMESEYDİ

“Kömür ihtiyacımız yüksek maalesef özeli resmisi 1,5 ton civarında. Bu şehir Cumhuriyet’in ilk şehri ilk kabul ettiği şehri. Emeğin başkenti karaelmas diyarı ama karaelmas diyarı deyince maalesef Karaelmas Üniversitemizin adını değiştirdik. Karaelması bize çok gördüler. Bülent Ecevit oldu ondan hiçbir gocunmamız yok. Bülent Ecevit bu havzaya bu yöreye özellikle işçi camiasına yaptığı katkıları hiçbir zaman unutmaz, unutmamamız gerekir. Keşke biz Karaelmas olarak kalsaydık ama açılan yeni bir üniversiteye Bülent Ecevit adı verilseydi. Geçmişinde dağlara taşlara Karaoğlan adını yazan birisi olarak diyorum ki keşke biz Karaelmas olarak kalsaydık.

TTK’da işçi sayısı azaldıkça küçüldükçe ikisi de aslında birbirine kesinlikte alternatif değil işte üniversite şehri oluyoruz, öğrenci sayısı artıyor, işçilerin sayısının azalmasındaki boşluğu öğrenciler dolduruyor. Hakikaten öyle mi? 40-42 bin işçiden inmişiz 10 binin altına ha bugün öğrenci sayımız 30 bini geçmiş ama sektörler farklı. Birisi üretim sektörü 170 yıllık bir üretim kültürü var bu havzada öbürü hizmet sektörü öğrenciye hizmet eden bir sektör. İkisi de birbirinin kesinlikle alternatifi olamaz bu düşünceler yanlış diye düşünüyorum.

“MÜKELLEFİYET DÖNEMİ UNUTULMAMALI”

Zonguldak insanı zorla madenci yapıldı taşerona teslim edilmemeli. Bu laf kime ait dersiniz Rödevansı havzaya sokan TTK yönetimine ait, genel müdürlüğe ait. TTK Genel Müdürlüğünün bir lafı. Hakikaten Zonguldak yöresi insanı madenci yapıldı zorla geçmişte iki tane mükellefiyet dönemi var, bu dönemler acılı dönemler. Havzada hiç kimse bu mükellefiyet dönemlerini unutmamalı. Ben Maden Hukuku dersimin girişinde ve İş Sağlığı Güvenliği dersimin girişinde mükellefiyet dönemini anlatıyorum çocuklara. Hani o dönemlerde azınlıklar için varlıktan şundan bundan bahsetti onların çektiği acılardan bahsetti hakikaten büyük acılardır.  Bir Sarı Gelin Türküsü vs. bunlar gerçek olaylardır. Ama dönemlerde siz azınlıktan varlık vergisi alırken bu tarafta da eli kazma kürek tutan herkesi maden ocağına yönlendirmişsiniz. Bunu nereye koyacağız dolayısıyla öğrencilerime şunu diyorum gittiğiniz yerde Zonguldak yöresiyle ilgili bir laf söylenirken ülkenin sırtında bir kambur derken bu yörenin insanının çekmiş olduğu acıları lütfen hatırlatın diyorum.

Zonguldak yöresinde doğmak bir kader, maden işçisi olmak da bir kader ama madenlerde ölmek yaşamını yitirmek hiçbir zaman kader falan değil.”

Haber: Eyüp Bektaş