25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslar arası Mücadele Günü’nde KESK Çaycuma Bileşenleri tarafından Çaycuma pazar yerinde halka bildiri dağıtıldı. Özellikle kadınların büyük bir ilgi gösterdiği bildirilerde şöyle denildi: 

 

ŞİDDET ARTARAK SÜRÜYOR

Mirabel kardeşlerin Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo, diktatörlüğü tarafından tecavüz edilerek katledişlerinin üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti Yine de yeryüzünün her yerinde kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor. Bugün tüm dünyada kadınların yarısından fazlası şiddete maruz kalırken Türkiye’de her gün 5 kadın öldürülüyor.  Fiziksel şiddetin yanı sıra cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet de kadınlar için ev iş yeri sokak hiçbir mekân ayırt etmeksizin hayatı çekilmez hale getirmeye devam ediyor.  

 

 

HÜKÜMET SAMİMİYETTEN UZAK

AKP hükümeti bir yandan yasal düzenlemelerle kadının adını bakanlıktan çıkararak kadının adına bile tahammül edemediğini gösterirken diğer yandan kadına yönelik şiddetle ilgili yasal düzenlemeleri gündemde tutuyor. Bununla beraber N.Ç davasında olduğu gibi yargı kararları kadının aleyhine işlemeye devam ediyor. Kanunlar kadınları korumaya yetmiyor!

Kadınlara” üç çocuk” doğurmayı öğütleyerek “kadının yeri evidir” gibi söylemlerle kadının kendi bedeni ve yaşam biçimiyle ilgili kadın iradesini hiçe sayan yaklaşımlar AKP hükümetinin samimiyetten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor

           

EKONOMİK ŞİDDET

Kadın istihdamının son 20 yılda % 10 daraldığı, her üç kadından birinin işsiz olduğu ülkemizde kadınlar herhangi bir sosyal ve ekonomik güvenceleri yoksun. Şiddete maruz kalan kadınlar böylesi bir güvenceleri olmadığı için yaşadıkları şiddet karşısında susmaya mecbur kalıyorlar. Hasta,yaşlı ve çocuk bakımı,yemek temizlik ..vb ev içi emek ise görünmezliğini sürdürüyor. Bu işler toplumsal cinsiyetçi iş bölümüne göre kadınların doğal görevleri olarak görülüyor.

      

Kadına dayatılan niteliksiz işlerde, kısmi ve geçici süreli çalışma biçimleri yaygınlaştırılmak isteniyor.  Tüm bu plan ve projelerin arkasında yatan zihniyetin, kadını eve ve ev hizmetlerine hapseden erkek egemen bakış açısı olduğunu elbette biliyoruz.

 

Burada söz konusu olan, “çalışacaksan dahi sorumluluğunu, görevlerini bil, evini, kocanı, çocuklarını ihmal etme” dercesine kadına zor ve güvencesiz çalışma koşullarını işaret eden bir iktidar ve onun ekonomi-politiğidir. Kadını öncelikle ev ve çocuk bakımından sorumlu tutan ve erkeğe olan ekonomik bağımlılığını sürdüren çalışma biçimleriyle istihdama katan bir anlayışla toplumda gerçek bir kadın erkek eşitliğinin sağlanamayacağı açık.

 

Öte yandan istihdam içinde yer alan kadınların önemli bir bölümü düşük ücretli işlerde, iş güvencesinden yoksun olarak çalışıyor. Esnek ve kuralsız, çalışma biçimleri hızla yaygınlaşırken kadınlar bir taraftan ev içinde diğer taraftan iş yerinde süren ikili vardiya altında sürekli eziliyor. Bugün kamusal alanda uygulanmak istenen neo-liberal politikalarla kamusal hizmetler paralı hale getirilmeye çalışılıyor. Bu durumun kadınların eğitim, sağlık gibi temel haklardan yoksun kalmasını da beraberinde getireceği gayet açık.

 

 

TALEPLERİMİZ

 

● Doğum izini 8 hafta doğum öncesi, 16 hafta doğum sonrası olmak üzere toplam 24 hafta olmalıdır. Doğum izinlerinde ekonomik, sosyal ve özlük halklarında hak kaybına uğranılmamalıdır. Doğumdan dolayı ücretsiz izne ayrılan kamu çalışanı kadınların, izinde geçen süreleri emekli kesenekleri devlet tarafından ödenmesi koşuluyla  emeklilikten sayılmalıdır. Eşit işe eşit ücret ödenmelidir.

 

● Kapatılan kreşler ihtiyaçlar göz önüne alınarak tekrar açılmalıdır. 0-6 yaş grubu çocuklar için en az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50’den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır.

 

● Şiddete maruz kalan kadınlara yönelik her türlü yasal korunma, ücretsiz tıbbi ve psikolojik yardım sağlanmalıdır; yasal destek ve danışmanlık sağlayacak özel birimler kurulmalıdır. 

 

● Kadına yönelik taciz, ayrımcılık, iş sağlığı ve iş güvenliği çerçevesinde değerlendirilmeli, işveren tüm işyerinde sağlıklı bir ortamın sağlanmasında üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmelidir. Taciz vb. sorunlara karşı ilgili işyeri güvenliği kurullarında kadınların temsili sağlanmalıdır.

 

● Şiddet tehdidi altında olan kadınlara gerçek koruma sağlanmalıdır. Kadın cinayetlerini de önleyecek, kadın odaklı bir “Kadın ve Eşitlik Bakanlığı” kurulmalıdır. Şiddete maruz kalan kadınların korunmasını sağlamak için nüfusu 50.000’i bulan her ilde kadın sığınma evleri açılmalıdır. Bu sığınma evlerinin denetimi kadın örgütlerine ve kadın kurumlarına bırakılmalıdır.

 

● Fiili engeller göz önüne alınarak, kadın emekçilerin örgütlenmelerini kolaylaştırıcı özel önlemler alınmalıdır. TİS süreçlerinde hem Konfederasyonlarda hem de Hükümet tarafında kadın temsiliyeti sağlanmalıdır.