Av. Ünal Demirtaş, 2010 yılında Karadon’da meydana gelen faciadan sonra TCK’nın 85/2. Maddesine göre “taksirle birden fazla kişilinin ölümüne sebebiyet vermekten dolayı”  sanıkların “tutuklu” yargılanmalarını talep ettiklerini hatırlatarak  “İtiraz ettik ama 3 saat içinde sanıklar serbest bırakıldı” dedi.

 


İşveren ve işyerlerine uygulanan cezaların  “göstermelik” olduğuna vurgu yapılan ve Cumhuriyet Gazetesi’nde “Suçluları gizli bir el koruyor” başlıklı Ayşe Sayın imzalı yazıda , Karadon faciasıyla ilgili Ünal Demirtaş’ın şehit olan 30 madenciden 5’nin avukatı olduğu belirtiliyor. 

 

Haberde; 17 Mayıs 2010 tarihinde Karadon’da meydana gelen ve 30 madencinin hayatını yitirdiği kazanın 4. Yılına gelindiği ve ailelerin işletmeci şirket adına açtığı davaların ise halen daha devam ettiği kaydediliyor. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in büyük tepkilere neden olan “Güzel öldüler” sözünün de hatırlatıldığı haberde, Soma’da yaşanan facianın hukuksal sürecine de ışık tutacak değerlendirmeleri Ünal Demirtaş şöyle dile getiriyor:

 

CEZALAR YETERSİZ
Karadon o  dönem son 10 yılın en büyük maden kazasıydı. Biz o nedenle hep “sanıklar tutuksuz yargılanmamalı” diye itiraz ettik ama 3 saat içinde serbest bırakıldı. Öte yandan açılan dava Türk Ceza Yasası’nın 85/2. Maddesinden yani, “taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek”ten yargılanmayı öngörüyor. Bunun cezası 2 yıldan 15 yıla kadar hapis ki, genelde 5-6 yıl hapis hapis cezası veriliyor. 

 

GÖRÜNMEZ EL DEVREDE
Ceza soruşturmasını esasında görünmez el yargı sürecini etkiliyor. Yıllardır bu kişilerin tutkulu yargılanmasını her celsede istememe rağmen bu talep rededildi, yurt dışı yasağı bile konulmadı.

 

SORUMLU TERFİ ETTİRİLDİ
Karadon’daki şirket de siyasi iktidarla içli dışlı olan bir  şirketti o nedenle yargı dokunmadı buna. Sadece Yapı-Tek değil, TKİ yetkilileri de yargılandı. Karadon İşletme Müdürü, ceza davasında 15 yılla yargılanmaya devam ederken, terfi ettirilip Türkiye Taşkömürleri Kurumu’nun Genel Müdür Yardımcılığına getirildi.

 

TAZMİNATLAR DÜŞÜRÜLDÜ
Bir de açılan tazminat davaları var. O dönemde bu tür ölümlü kazalarda mahkemeler, yaşamını yitirenlerin eşlerine 70-75 bin, çocuklarına 50’şer, anne babaya 30-35 bin lira manevi tazminata hükmediyordu. Ama Karadon davasında tazminatları bile şirketlere “fazla yük olmasın” diye yaklaşık yarı yarıya düşürdüler.

 

BEDAVA KÖMÜRÜN BEDELİ
En önemli sıkıntılı maden ocaklarının özelleştirilmesi. Rödevans sözleşmeleri aslında ballı sözleşmeler. TKİ’yeait maden, özel şirketlere ki bu çoğunlukla siyasi iktidara yakın “yandaş” şirketlere veriliyor. Devlet, şirketlere belli bir kira karşılığında bu işletmeyi veriyor ve “kömürü de senden ben alacağım” diyor. Bu herkesin işine geliyor, şirket Pazar arama derdine düşmüyor, siyasi iktidar da gidiyor mesela Mamak’ta çıkarılan kömürleri “bedava” dağıtıp, oya tahvil ediyor. Sistem ne yazık ki böyle işliyor. Ayrıca mevzuata aykırı “alt işveren” yani taşeron uygulaması yapılıyor. Ama devlet kendisi de taşeron çalıştırdığı için maden işleten şirketlere de bir yaptırım uygulamıyor.               

 

(Haber Merkezi)