Eğitim-İş   Kdz. Ereğli Temsilcisi Cengiz Başaran 2010-2011 eğitim öğretim yılının son zilinin eğitim ve bilim emekçileri için sorunlarla dolu bir eğitim-öğretim yılının daha, var olan sorunların katlanarak artmasıyla sonuçlandığını öne sürdü.

Eğitim alanındaki skandallara da dikkat çeken Başaran yazılı açıklamasına şöyle devam etti:

 

“Önce KPSS’de kopya olayları, onun ardından YGS’de yaşanan şifreleme olayları ve ÖSYM Başkanı’nın bu konuda sergilediği çelişkili tutum, yine ALES’te yaşanan hatalı kitapçık skandalı ve sınavda eşitlik ilkesini bozacak şekilde, kişiye özel sınav tekrarları… Tüm bunlar ülkemizdeki en güvenilir kurumlardan birisi olan ÖSYM’nin kurumsallığını zedelemiş, kamuoyu üzerinde ciddi kaygılara ve güvensizliğe yol açmıştır.

 

2011 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na 34 milyar 112 milyon 163 bin lira bütçe ayrılmıştır. Bu haliyle 2011 MEB bütçesi GSYH’nin yüzde 2.8’ine, merkezi bütçenin ise yüzde 10.9’una karşılık gelmektedir. Bu durum ise yeterli ödenek ayrılmayan okullarda, eğitim harcamalarının büyük bölümünün, kayıt ücreti ve bağış gibi isimler altında velinin cebinden çıkması anlamına gelmektedir. Bu durum öğrenci ile öğretmen arasında parasal bir ilişkiye yol açmakta ve öğretmenlik mesleğinin saygınlığını zedelemektedir.

 

GELİRLERDE ARTIŞ YOK

 

Bu eğitim-öğretim yılında da yine öğretmenlere ödenen eğitim öğretim yılı hazırlık ödeneğinin, maaşlarının, ek ders ücretlerinin, yolluklarının, çocuk yardımının yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır. Eğitimcinin gelirinde reel bir artış olmamış, ek ders nedeniyle yaşanan hak kayıpları konusunda uygulamada kalıcı çözümler gerçekleştirilememiştir.

 

Bunun yanında 2011 yılı itibariyle halen nüfusun belli bir bölümü eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği anayasal ve insani bir hak olmasına karşın tamamen ortadan kalkmıştır. Eğitimin önde gelen sorunlarından birisi olan okullaşmadaki eksiklikler, hala çözülmemiş olarak ortada durmaktadır.

 

Öğrenci sayısının artması ile okul, derslik ve öğretmen ihtiyacındaki artış bu yıl da karşılanamamaktadır. 2010-2011 eğitim-öğretim yılında derslik başına düşen öğrenci sayısı Türkiye genelinde ilköğretimde 32, ortaöğretimde 33, genel ortaöğretimde 31, mesleki ve teknik ortaöğretimde 36’dır. Bugün ne yazık ki, hala sağlıklı bir eğitimin verilmesine engel teşkil edecek derecede kalabalık sınıflarda ders verilmeye devam etmektedir. Ayrıca okullar halen derslik ve eğitsel materyal açısında hala çok yetersizdir. Bunun yanı sıra eğitim kurumlarına yardımcı hizmetler ve genel idari hizmetleri sınıfında memur-hizmetli alımı da yapılmamaktadır.

 

Atamasının yapılmasını bekleyen öğretmen sayısı bugün 350 bin civarında, öğretmen açığı da 170 bin rakamını bulmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu soruna bulduğu çözüm ise 40 bin yabancı öğretmen istihdam etme düşüncesi olmuştur. Yani bakanlık, iyileştirme politikaları geliştirmek yerine kendine özel okul sistemini örnek alarak kendi eğitimcisinden yüz çevirmiştir. Bu proje benzer şekilde, bugün dershane sektöründe ve eğitim sektöründe yaşanan özelleştirme politikalarının devamı niteliğindedir.

 

LİYAKATSIZ KADROLAŞMA

 

Eğitim-İş olarak eğitim sistemimizde acilen bir reforma gidilmesinin kaçınılmaz olduğu düşüncesindeyiz. Eğitim sistemi üzerindeki liyakatsiz kadrolaşmaya son verilmeli ve demokratik, parasız, laik ve nitelikli bir eğitimin gereksinim duyduğu koşullar yaratılmalıdır. Bugün Atatürk devrimlerine, ilkelerine ve bunları benimseyip savunanlara karşı saldırıya geçenler, yeni gelen nesli de, aklın ve bilimin yol göstericiliğinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Halkımızın, sendikalarımızın, üniversitelerimizin, bakanlığımızın gelecek nesillere olan sorumlulukları gereği ulusal eğitimimize ve onun sorunlarına sahip çıkmak zorundayız.”