Dışişleri eski bakanlarından Zonguldak eski Milletvekili Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Cumhuriyet Gazetesi'nin Zonguldak ekinde Zonguldak Devriminı,  Sanayi devriminin tomurcuklanması olarak değerlendirdi.
Soysal'ın bugüne de ışık tutacak makalesi şöyle:
İki yıl önce Zonguldak'ta galiba bir Atatürkçü Düşünce Derneği.ADD toplantısında yaptığım konuşmadaydı."Zonguldak ve Cumhuriyet konusu dönüp dolaşıp Kemalist devrimciliğe gelmişti ve ben birdenbire.katılanları şaşırtan sözler etmeye başladığımı fark ettim. Zonguldak'ta yaşanmış bir sanayi devriminden söz ediyordum. Genellikle ADD toplantılarında olduğu gibi dinleyici topluluğunun çoğunluğu Kemalist devrimlerin yorulmaz savunucusu hanımlardan oluşmaktaydı. Oysa ben bir yüzyıl aşkın öncesinin Zonguldak'ında yaşanmış bir devrimi anlatarak onun etkileri ile on sekizinci yüzyıl ortalarında İngiltere'den başlayıp sonra Batı Avrupa'ya sıçrayan Sanayi Devrimi'nin etkileri arasındaki benzerliklere dokunmaktaydım. Böyle bir benzetmenin devrim sever hanımların hoşuna gideceğinden emindim.

Tarih derslerini unutmamış olanların bildiği gibi yeraltında kömürün ve yeryüzünde suyun bol bulunduğu Büyük Britanya adalarında maden ocaklarındaki suyu yukarıya atıp çıkarılan kömürü de yukarıya taşımak zorunluluğu buhar makinesinin icadına ve dalgıç pompanın dedesi sayılabilecek buharlı pompaların geliştirilmesine yol açmış dokuma tezgâhlarından başlayan makineleşme çağ İngilteresi'nin toplum yapısını büyük ölçüde değiştirmişti. Sanayi.köyleri ve kasabaları büyük merkezlere dönüştürmekte.kırsal topluluklar kendiliğin etkisiyle yeni sosyal sınıflan doğuran kentsel bir nitelik kazanmaktaydı. Bu evrimin işçi sınıfı ile sanayi burjuvazisi dinamizminden güç alan nasıl büyük bir sosyal değişim yarattığını ayrıca anlatmaya gerek var mı.

İşte Uzun Mehmet efsanesiyle başlayan Zonguldak tarihinin öyküsü de kısaca budur. Tabii konunun boyutlarını ve yerel özelliklerini göz önünde tutmak koşuluyla.

Elbet on dokuzuncu yüzyıl  İngilteresi'yle aynı yüzyılın Osmanlı Anadolusu aynı şey değildi. Ama yüzyıl oltalarının Kırım Harbi müttefiklerinin ellerindeki ilk buharlı gemi filolarının kömür gereksinimi ile bugünkü Zonguldak'ın doğuşu arasında İngiltere'yi andıran bir nedensellik benzerliği yok mu.

Gaca köyünün deniz kıyındaki birkaç evinden öteye geçmemiş ve tek başına köy bile sayılmayan bir yerleşimin önce mutasarrıflığa ve sonra vilayete dönüşüp bütün çevrenin merkezi durumuna gelmesi de böyle bir sanayi devrimi tomurcuklanmasını andırıyor.

Her şeyiyle ve bütün etkileriyle Osmanlı'nın kendi çerçevesinde gerçekleştirdiği yönetim değişiklikleri ve aldığı düzenleyici önlemler. Batılı büyük sermayenin madencilik ve deniz taşımacılığı şirketleri olarak devreye girip zayıf kalmış yerel girişimcilikle bütünleşmesi çalışmak için önce civar köylerden sonra Anadolu'nun uzak köşelerinden. Karadeniz'in Trabzonu'ndan Sürmenesi'nden Vakfıkebir ve Gümüşhanesi'nden.hatta Güneydoğu'dan gelen kırsal kökenli nüfusun işçileşmesi ve zamanla sanayi denen olguyla tanışması Kemalist devrimin çağdaşlaşma adını vereceği kentsel gelişmeye elverişli bir zemin oluşturmaktaydı.

Bunun ilk aşamaları eski Zonguldaklıların çocukluk anılarını oluşturur.

Yüksek ama yine de büyük fırtına dalgalarının aşabildiği bir mendirek.

Hırçın denize bakan unutulmaz manzarasıyla Fener yakınlarındaki Fransız Mahallesi'nin tek katlı ve beyaz badanalı evleri.

Harbi Umumi'nin Çarlık bombardımanlarından kalma fabrika ve lavvar yıkıntıları.

" Haraşoların yani Bolşevik İhtilali kaçkını güzel Rus hanımların çalıştığı gazinolar.

İkinci Dünya Harbi seferberliğinden muaf tutulmuş mükellef taburlarının tüfekli ve sancaklı resmi geçitleri.

Öğrettiği Fransızcayla devletin dış hizmet sınavlarının bile kazanıldığı seçkin ve zor sınıf geçirten fazla ciddi öğretmenleriyle Çelikel Lisesi.

Ereğli'nin çilek sepetlerini ve Bartın'ın zerzevat küfelerini büyük şehre taşımaktan yorulmayan orta boy motorların yanaştığı iki katlı beton iskele.

Hiç uğramadan edemeyen sarı beyaz boyalı ve çapraz çapalı bacalarıyla yolcu ve posta vapurları.

Nihayet Zonguldak'ta büyüyen değerli yazar İrfan Yalçın'ın anlattığı İlkyaz Ölümleri'yle bu yağmurlu kentin hüznündeki sisli güzelliği ülke edebiyatına armağan edip sığındıkları limandan sonsuza giden Muzaffer Tayip, Rüştü Onur, Kemal Uluser gibiler.

Bütün bunlar Zonguldak diye yalnız alfabenin sonlarına değil başlangıçlardaki Cumhuriyet tarihinin unutulmuşluğuna da itilmek istenen bir gerçeklik demektir. Bu gerçekliğe sahip çıkıp onu unutturmamak ve tam tersine yeni unutulmazlıklarla taçlandırıp ülkenin dinamizmine yeniden öncülük etmek bütün Zonguldaklılar için kökleri geçmişe uzanan bir ulusal görev sayılmalıdır.
Ama bu görev bölgesel plancılığa oturtulacak ciddi bir çalışma gerektirir. Eski bütünlüğü oluşturan Bartın ve Karabük'ün de eklenmesiyle yapılmış ön çalışmalar yok değil.
Onları yeniden ele alarak plancı ve devletçi bir anlayışla bugünkü durgunluğu ve ufuksuz beklentiyi yeni bir dinamizme dönüştürmek niçin olmasın. Zonguldak'ın hamurunda bunun mayası her zaman bulunur.