Kdz. Ereğli Eğitimsen Temsilciliği ile Kdz. Ereğli Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği  yaptıkları ortak açıklamada, “Dinci, Gerici Değil Laik, Bilimsel, Eleştirel Eğitim İstiyoruz!” vurgusunda bulundular.

2018- 2019 eğitim öğretim yılını yine birçok sorunla kapattıklarını, Milli Eğitim Bakanlığının en çok reform paketi hazırlayan bakanlıklar arasında ilk sırada olmasına rağmen her geçen gün laik bilimsel eğitimden uzaklaştığını ve  kulağa hoş gelen boş vaatlere devam ettiğini ifade eden, Eğitim-Sen ile ÇYDD, “Örneğin geçen yıl da isteyen her öğrenci evine en yakın okullardan istediğine girecekti, girdi mi? El yazısına geçilecekti, geçildi mi? Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi diye lanse edilen FATİH Projesi ve bilişim sınıfları ne oldu?” sözleriyle eğitim sistemini sorguladılar.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından açıklanan Ortaöğretim Tasarımının uygulanabilirliğinin de pek mümkün görünmediğine dikkat çeken Eğitim-Sen ile ÇYDD’nin açıklaması şöyle devam etti:

“BEN YAPTIM OLDU MANTIĞI”

 Din dersi zorunlu olurken tarih , müzik , resim, beden eğitimi seçmeli olacak. Sanat yok , bilim yok , spor yok, manevi rehberlik var. Bakan Selçuk’ un açıkladığı ‘sistem’ son yıllardaki , muhafazakar toplum inşası hedefine uygun kuşaklar yetiştirme anlayışının eğitimdeki yansımasıdır. Üstelik geleceğimizi ilgilendiren böylesi önemli değişiklikler, başta öğretmenler olmak üzere, toplumun her kesiminden görüşler alarak şekillenmelidir. Ben yaptım oldu mantığı terkedilmelidir.

Bizim için temel sorun; ortaöğretimin hangi düzlemde yeniden yapılandırılacağı sorunudur. Esnek ve modülerlik yerine, öğrencilerimizin gereksinimleri, tercihleri ve isteklerine göre yapılandırılmış dersler üretilmelidir. Eğitim sistemi, okulun tüm bileşenleriyle birlikte yeniden inşa edildiği, işbirliği ve dayanışmayı esas alan demokratik bir yapıda olmalıdır. Okul türü yerine programların farklılaştığı ve öğrencilerin okul tercihinin esas olduğu bir geçiş sistemi ele alınmalıdır.

17 YILDA 15 KEZ DEĞİŞEN  SİSTEM

Milli Eğitim Bakanlığı’na soruyoruz:

• ‘Ortaöğretim tasarımı’ açıklamasında ders çizelgesi, ders sayılarının azaltılması ve derslerin birleştirilmesi şeklinde düzenlenmiştir. Bu dersler kimler tarafından okutulacak, derslerin kazanımları ne olacaktır? Ders alan ağırlıkları dağılımında öğretmenlerin yaşayabileceği sorunlara ilişkin (Norm fazlası, ders dağılımında adalet, eşitlik vb.) hangi önlemler alınmıştır?

• Ortak ders sayısının azaltılması, seçmeli derslerin oranlarının artırılması yönünde açıklanan ders çizelgesi, okul yönetimlerinin var olan yapısı üzerinden öğretmenler arasında ders dağılımı ve öğrencilerimizin ilgi, yetenek ve becerilerine yönelik yönlendirme süreçlerinde yol açacağı eşitsiz uygulamalara yönelik nasıl bir önlem alınmıştır?

• Ortaöğretimde uygulamada yapılan değişiklikler yükseköğretimden bağımsız düşünülemez. YÖK’ün açıklamasında ise ortaöğretimde yapılan değişikliklere ilişkin bir çalışma olmadığı açıklanmıştır. Ortaöğretim tasarımı açıklaması YÖK’ ten bağımsız mı planlanmıştır?

• Öğrencilerin yaptığı projeler, portfolyo çalışmaları ve katıldıkları etkinliklerin üniversiteye geçişte etkisinin planlandığı açıklandı. Okullar ve coğrafi bölgeler arasındaki eşitsizliğin son derece derin olduğu ülkemizde bu eşitsizliğin ortadan kaldırılmasına yönelik atılacak somut adımlar nelerdir?

• Kariyer ofisi nedir? Milli Eğitim Bakanlığı, okulu bir iş bulma kurumu olarak mı yoksa öğrenciyi psikolojik, akademik ve davranış açısından geleceğe hazırlayan bir kurum olarak mı tanımlamaktadır? Rehberlik servislerinin güçlendirilmesi, desteklenmesi yerine ‘kariyer ofisi’ uygulamasına neden ihtiyaç duyulmuştur?

• Toplumun her kesimi ile görüşülerek hazırlandığı açıklanan ‘ortaöğretim tasarımı’ hazırlanma sürecinde görüşülen kesimler kimlerdir?

 • Ortaöğretim tasarımı açıklaması ‘Anadolu liseleri’ ile sınırlı bir açıklamadır. Farklı okul türlerinde ders çizelgesi nasıl uygulanacaktır?

• ‘Ortaöğretim tasarımı’ açıklamasında sertifika programlarının mutlaka okulun içinde alınmasının gerekmediği açıklandı. Öğrencilerimizin örgün eğitimden hızla uzaklaştığı, anayasal hak olan kamusal eğitim hakkının adım adım ortadan kaldırıldığı koşullarda bireyselleştirilen, haliyle mekânla, okulla bağı koparılan eğitimin piyasalaşmasıyla birlikte öğrencilerin ve öğretmenlerin aidiyet sorunu yaşadıkları bir gerçekliktir. Sertifikasyon programları ile liselerin bir eğitim kurumu olmaktan çıkarılarak sertifika merkezine dönüştürülmesi eğitimin hangi sorununa çözüm olacaktır?

• Yapay zekânın eğitim alanında kullanımı dünya genelinde eğitimin piyasalaşması, öğretmen rolü ve sayısı üzerinde oluşturduğu baskıdan dolayı tartışılmakta ve eleştirilmektedir. Yapay zekâ uygulamalarının ders çizelgesine alınması sürecinde yapay zekâ uygulamalarının olumsuz dönütleri değerlendirilmiş midir?

EMEKÇİLER HAK, EŞİTLİK, ADALE VE DEMOKRASİ İSTİYOR!

• Öğretmen; eğitimin tüm sorunlarının hedefinde gösterilmekte, sorunların çözümü için ise öğretmen eğitimlerinin planlandığı açıklanmaktadır. Öğretmenlerin hak ve özgürlükleri genişletilmeden nitelikli eğitimden söz edilemez. Örneğin, seçim meydanlarında öğretmenlere söz verilen 3600 ek gösterge yaşama geçirilecek midir? Sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilecek ve mazerete dayalı tayin hakkı başta olmak üzere tüm hakları iade edilecek midir? Ücretli öğretmen uygulamasına son verilecek midir? Ataması yapılmayan öğretmelerin atama sorununa çözüm bulunacak mıdır? Öğrencilerimizin ilgi, yetenek ve becerileri doğrultusunda yönlendirilebilmesi için bilim, kültür, sanat, spor, yabancı dil branşları başta olmak üzere tüm branşlardan atama yapılacak mıdır? Proje okul uygulamasına son verilecek midir? Yönetici atamaları, öğretmen atamaları, proje okullarına öğretmen alımında mülakat uygulamalarına son verilecek midir?

Belirtmek isteriz ki eğitimin en temel sorunlarına cevap vermeyen, çözüm bulmayan, çözüm bulmaya yönelik de bir irade geliştirmeyen her politikanın sorunların başat unsuru olduğu unutulmamalıdır.

HER AKSAKLIĞIN, FATURASI EĞİTİM EMEKÇİLERİNE KESİLİYOR.

Diğer bir önemli sorun ise vakıflarla Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokollerdir. Dini vakıflarla geçmişte yaşanmış problemler varken , ne kadar tehlikeli olduklarına dair onlarca örnek varken bakanlığın bu uygulamadan vazgeçmemesini anlamlandıramıyoruz. Eğitim Sen ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak yıllardır söylediğimizi yineliyoruz, laik , bilimsel eğitimde cemaatlerin yeri yoktur. Çocuklarımızı cemaatlerin karanlığına teslim etmeyeceğiz.

Tabi ki bu uygulamalardan Ereğli de etkileniyor. Her yıl yenisi açılan İmam Hatip okulları boş kalıyor. İmam Hatip Ortaokulu binasını iki yıldır Cumhuriyet Ortaokulu kullanıyor ve büyük bir ihtimalle önümüzdeki yıl da kullanmaya devam edecek. Yılladır tekli eğitime geçme planları yapılırken bazı ilkokullar hala ikili eğitim yapıyor. 6 yaşındaki çocuklar 7:30 da derse başlıyor.

Bazı meslek liselerini tercih eden öğrenci sayısı neredeyse yarıya inmiş durumda. Bu da o okullardaki öğretmenlerin norm fazlası olma ihtimalini doğuruyor. Diğer tarafta ise Anadolu liselerinde öğrenciler için sınıf bulmakta zorlanılıyor. Geçtiğimiz yıl biranda TEOG un kaldırılması ve yerine harika bir sistem olarak sunulan LGS nin getirilmesinin sonuçlarıdır bunlar. Biz geçen yıl TEOG kaldırıldıktan hemen sonra bu endişelerimizi kamuoyuyla paylaşmıştık. Üzülerek belirtiyoruz ki endişelerimizde haklı çıktık.

Eğitimdeki bu temel sorunlara çözüm bulunan , çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğe umutla baktığı güzel günler dileyerek tüm öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz.