Almanya’da yaşayan ve yenilenebilir enerjiler konusuna kendini adayan Öktem’in açıklaması şöyle:

Temiz enerji üretimindeki artış, dev elektrik şirketlerini zora sokuyor. Bu başlık Alman basın ajansı DPA’nın haberinin başlığı. Cümle hemen anlaşılmıyor. Yenilenebilir enerji = temiz enerji = yeşil enerji = eko-elektrik = ekocereyan üretimi artmış. Halbuki elektrik şirketleri mesela üretim /tüketim artınca değil azalırsa zarar edebilirler.

Nitekim Almanya enerji devlerinden EON şirketi 2015 yılı için 7 milyar Euro zarar açıkladı. Daha önce de RWE şirketi zarar açıklamıştı. Elektrik üretiminde artış var, dev şirketler ise krizde.
Çünkü bu devler yeşil elektrik işine girmek yerine mesela bu satırların yazarı ile alay ettiler. 20 yıl önce bizim çatıya 1,5 kW kurulu gücü olan foto-voltaik panel (GES güneş enerji santrali) kurarken , ‘’böyle şeylerle olmaz ‘’ diyorlardı. Ama o zamanlar çok pahalı olan bu santralin parasının bir kısmını eyalet hükümeti hibe ediyordu, teknoloji gelişsin diye. Bir süre sonra ise, madem kaynak güneş, büyük sahra çölünden getiririz diye projeler üretildi . Birşey çıkmadı, sadece bir sürü masraf. Çünkü ne yapsan sonuç aynı! Yerinde üretim, yerinde tüketim yani otonomi en ucuz maliyetin garantisi. Otonomi, yurttaş eliyle yapılan üretim sayesinde gerçekleşiyor.
Evet Almanya’da temiz enerji üretimi arttı, çünkü giderek daha fazla sayıdaki tüketici temiz enerji istiyor; kömür yahut doğal gaz yakarak üretilen ve yanarken karbon salımına dolayısıyla iklim değişikliğine yol açan elektrik istemiyorl. Otomobili bile elektrikli istiyorlar. ‘Devler‘ ise fosil yakıtlardan elektrik üreten konvansiyonel santrallerden vazgeçmiyorlardı. Çünkü bunlar kuruluş maliyeti ödenmiş, amorti etmiş santraller; para basmaya devam ediyorlardı.

Yurttaşlar satın alacakları enerji temiz olsun istiyor, bunu yapan firmaların işleri büyüyor. Yetmiyor, bu yurttaşlar bir de ‘bilerek yahut bilmeyerek Alman ekonomisini baltalamak’ için kendi elektriğini kısmen de olsa kendisi üretmeye başlıyor. Üstüne bir de ‘enerjinin etkin kullanımına’ kafa yoruyorlar tüketimi azaltmak için. Sonuç olarak konvansiyonel üretici olan dev şirketlerin karbon ayak izi taşıyan elektrik üretimini düşüyor.
EON ve RWE’den sonra gelen dev şirketler ise EnBW Energie Baden-Württemberg AG üçüncü, uluslararası faaliyet gösteren büyük İsveç firması Wattenfall ise dördüncü. Bunlar ayrıca nükleer santral sahibi ve nükleer güç santrallerinin söküleceği günler yaklaşınca, bunların maliyetlerinin de inanılmaz çok para gerektirdiği ortaya çıktı. Dev şirketleri zorlayan bir sebep de bu.

Bu şirketler üretimi kısıtlanan konvansiyonel santrallerin dışında ayrıca şebekelerin de sahibi ve tüketiciye de dağıtıyor. Tekel olmak da zor işmiş diyebilirsiniz yani. Hareket kabiliyeti azalıyor.
Bir nokta daha var. Yenilenebilir enerji yasaları; üretilen enerjilerin şebekeye verilmesini ve fiyatlarını düzenleyen yasa , yenilenebilir enerjilerin şebekeye verilmesine öncelik tanıyor. Güneşli havada elektrik üretmek için kömür santralinde kömür yakmaya ne gerek var, kömür bekleyebilir!

1999 yılında yasal çerçeveye kavuşan temiz enerji çağı o noktaya geldi ki, Alman demiryolları trenlerin temiz elektrikle işlediğini gururla reklam konusu yapıyor (büyük barajlardan su enerjisi). Almanya’da bir postaneye girince önce buranın aslında bir banka olduğunu, pul da satılan bir banka olduğunu görürsünüz. İnanması zor, kırtasiye de satın alabiliyorsunuz bu pul satan posta bankasında. Ve bir de temiz enerji firmalarından birinin acenteliğini yapıyor bu pul satan posta bankası şubesi. Artık Eon’dan elektrik almak istemiyorum, aboneliğini feshedip bir ekocereyan firmasına geçeceğim diyorsanız, mesela buyurun postaneye.