Haber-Yorum:  Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nu televizyonun karşısında. Sayın Bakan  diyorki “Cezaevinin bulunduğu çevre kalkınır”.  Turizm bölgelerinden Alanya’dan sonra Manavgat’ta  cezaevi yapılmasına gösterilen tepkiler üzerine dile getirdiği bu sözler üzerine aklıma hemen Kandilli geldi. “Neden Kandilli?” derseniz, TTK Armutçuk Müessesesi’nin satışa çıkardığı sosyal tesis binaları var orada. Şimdiki adı Bülent Ecevit olan Karaelmas Üniversitesi’nin 1992 yılındaki  kuruluşu sırasında Ereğli’nin dışlanması üzerine yerel basın olarak kıyameti kopardığımızda, bizlere “yer bulun fakülte kuralım” sözü üzerine  Kandilli’deki bu binaları önermiştik ya. Hani o binaları dönemin Milli Eğitim Bakanına gösterdiğimizde “Burası köy, burada fakülte mi olur?” demişti ya. Sonrasında, dönemin milletvekillerinden Güneş Müftüoğlu aracılığı ile bu binaları polis okulu yapabilmek için de uğraşmıştık ya. Hah işte o binalar yeniden geliverdi aklıma.  Kandilli 1975 yılında Ereğli-Zonguldak karayolu güzergahının Delihakkı üzerinden yapılması ile kan kaybetmeye başlamış ve sonrasında da dünya yaptığı ile demiryolu ile övünürken, 17 kilometrelik  demiryolu sökülmüş, özel kömür ocağı kapatılmış ve Zonguldak büyük/bütün şehir olunca, belediyesi de kapatılacak ya.  İşte o Kandilli’den söz ediyorum.

Hey Kandilli Kandilli! Değil tüm Zonguldak’ın, tüm Türkiye’nin borçlu olduğu ve sürekli vefasızlık ile karşı karşıya bırakılan Kandilli.

Niye mi borçlu? Köseağzı, Kestaneci, Uzun Mehmet, kömür kaşifi, ulusal servet, enerji sözcükleri kime ne anlatır ise bundan dolayı borçlu Türkiye.

Şimdi… Kandilli için bir fırsat mı doğdu ne? Hükümetimiz sürekli cezaevi inşaatları ile övünürken, Kandilli’deki boş bulunan binalar neden işler hale getirilmesin?

Ki, çevresindeki alanlar genişlemeye müsait ve hemen yanında da çok büyük alana kurulu jandarma teşkilatı da var.

İşte “Fakülte yapamadık ama gelsin cezaevi olsun ve bu belde kurtulsun.” sözü tuhaf mı gelir? Böyle bir kurtuluş ne kadar sevimli olur kimse bilemez de, belki de azıcık bir zorlama bu gelişmeyle birlikte ilçe bile  yapılır ve belediyesi de kapanmaktan kurtulur.

Bu öneriyi düşünceyi öneriyoruz, siyasetçilere, kamu yöneticilerine ve Kandilli’nin kurtuluşu için üzerlerinde azıcık da olsa sorumluluk olanlara. “Hayır!” demeden önce herkes bir düşünsün, ölçsün ve tartsın hele. “Olmaz olmaz!” mantığının dışındaki yol olan “Olur olur”  ile olur mu olur…


*Eyüp Bektaş