Dini dernekler ve vakıflar ile yapılan tüm protokoller iptal edilebilir.

 

Eğitim Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz “MEB 100 Günde Ne Yapmalı?” başlıklı açıklamasında,  yeni kabinenin kamuoyu ile paylaşılan 100 günlük  hedeflerine vurgu yaptı.

Bu hedeflerin eğitim alanına ilişkin  en dikkat çekici  ve aynı zamanda da tam olarak anlaşılamayan bölümünün 20 bin sözleşmeli öğretmen olduğuna dikkat çeken Orhan Yılmaz, “Söz edilen şu an evraklarını teslim etmekte olan, ataması yapılmış olan öğretmenler mi? Yoksa, ayrıca 20 bin öğretmen daha mı atanacaktır? Bizce en kısa  sürede bu konunun açığa  kavuşması ve atamaların da en kısa sürede kadrolu olarak yapılması gerekmektedir. Ayrıca yeni öğretmen alımlarında mülakat yönteminin kullanılması eşitsizlikler ve haksızlıklar üretmektedir. O nedenle mülakat ile öğretmen alımına son verilmeli,tüm öğretmenler kadrolu olarak istihdam edilmelidir.” Dedi.

Yılmaz’ın açıklamasının devamı şöyle:

Açıklamanın dikkat çeken diğer bir bölümü ise eğitim yöneticiliğinde profesyonelliğe geçilmesi ile ilgili olanıdır. Okulları  ticari birer işletme olarak gören bu bakış açısı,eğitim yönetiminin de profesyonel işletmelerde olduğu gibi, karlılık ve verimlilik esaslarına göre yürütülmesi gerektiğini düşünmektedir. Oysa eğitim kamusal bir hizmettir ve tüm kamusal hizmetler gibi eşit, ücretsiz ve ulaşılabilir olmalıdır. O yüzden eğitim yöneticiliği adında bir meslek yoktur. Eğitim yöneticiliği öğretmenlerin ikincil görev olarak yürüttükleri bir faaliyettir. Profesyonel yöneticilik,eğitimin ticarileştirilmesinin önemli bir adımı olacağından bizler açısından kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

Eğitimin piyasalaşmasının diğer bir adımı da açıklanan diğer bir hedefte açığa çıkmaktadır:“Okul Temelli Gelişim Modeli” adı ile Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi’nde de yer alan bu yaklaşım, okullar arasındaki eşitsizlikleri doğallaştırarak, okulların piyasa koşularına göre yapılandırılmasına olanak sağlayacaktır. MEB’in görevi ve sorumluluğu ise okullar arasındaki farkları ortadan kaldırarak, koşullar ve olanaklar açısından okulların eşitlenmesini sağlamaktır.

30 bin okula polis görevlendirilmesi ise eğitim alanında yaşanan şiddet olaylarının sadece güvenlik bakış açısı ile değerlendirilmesinin bir sonucudur. Böyle bir yaklaşım şiddeti doğuran, besleyen ve büyüten koşulları, sosyo-politik iklimi, kültürel örüntüyü yok saymaktadır. Oysa sorun sadece güvenlik boyutunu çoktan aşmıştır.

Aslında Milli Eğitim Bakanlığının yılların kökleşmiş sorunlarını çözme  gibi bir derdi olsa şunları , hem de yüz günü beklemeden yapabilir.

Ortaöğretime geçiş sisteminden kaynaklı mağdur olan yüz binlerce öğrencinin mağduriyetini giderebilir. Akademik eğitim veren okulların kontenjanlarını artırabilir; tercihlerde okul türü ve tercih sayısına getirilen sınırlama kaldırılarak, öğrencilere yeniden tercih hakkı verilebilir.

Ortaöğretime geçiş sistemi kaldırılarak,tüm öğrencilerin istediği okul türü ve okulda eğitim almasının koşullarını oluşturacak çalışmalar başlatılabilir.

Öğretmen alımlarında mülakat kaldırılarak, tüm öğretmenler kadrolu atanabilir.                                  

Eş durumundan dolayı atama hakkını kullanamayan sözleşmeli öğretmenlere eş durumu atama hakkı verilebilir.

Atama  bekleyen öğretmen arkadaşlardan gerekli sayıda atama yapılabilir.

Tüm eğitim çalışanlarına 3600 ek gösterge verilebilir.

Proje okul uygulamasına ve okulların nitelikli-niteliksiz olarak ayrılmasına son verilebilir.

Öğretim programlarının bilimsel ölçülere göre yeniden hazırlanmasına dönük çalışmalar başlatılabilir.

Dini dernekler ve vakıflar ile yapılan tüm protokoller iptal edilebilir.

Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde liyakatı esas alan bir sisteme geçilebilir.

Çocuk işçiliğinin önlenmesine dönük tedbirler alınarak, tüm öğrencilerin örgün eğitim içerisine alınmasına dönük çalışma başlatılabilir.

Özel okullara teşvik uygulamasına son verilerek, eğitime ayrılan bütçe artırılabilir.

Haklarında her hangi bir soruşturma olmayan ve hukuksuzca ihraç eğitim emekçilerini işlerine iade edilebilir.

Hizmetin gereği olarak değil de cezalandırma yaklaşımı ile sürgün edilen eğitim emekçilerini eski görev yerlerine verebilir.

Saydıklarımız gerçekten 100 güne ihtiyaç olmadan yapılabilecek ,  çoğu bir genelge ile gerçekleştirilebilecek hedeflerdir.Milli Eğitim Bakanlığı topu orta sahada dolaştırmak yerine eğitim emekçilerinin ve halkımızın beklentilerinin gerçekleşmesi  adına işe bunlarla başlamalıdır.